Kuzey Irak’ta, Türkmen ve Arapların boykot edeceklerini duyurduğu referanduma günler kaldı. Sonucu kestirmek güç değil. Barzani, sandığa giderse ‘Evet’ çıkacak. Sonrasında neler olur, orası ise büyük bir muamma. Halk oldukça tedirgin. Erbil’deki atmosferi gördükten sonra Irak’ın en önemli kentlerinden Kerkük’e geldik.
Kerkük’ün nabzını tutmak için başlangıç noktamız Tazehurmatu. İl merkezinin 17 kilometre güneybatısında yer alan bu şehrin tamamı Şii Türkmenlerden oluşuyor. Seyit Hamit Tekkesi’nin bulunduğu kasabanın bir zamanlar cıvıl cıvıl olan sokakları artık bomboş. Tazehurmatu halkı, 20 Temmuz 2009’da kamyonla yapılan intihar saldırısında kaybettiği 150 kişiyi unutamamış, acıları o günkü gibi taptaze. Fakat halk, sonrasında daha büyük acılar da yaşamış; DAEŞ’in baskınlarını...
DAEŞ baskını öncesinde 32 bin nüfusun yaşadığı, şu anda ise hayalete dönmüş kasabanın sokakları sağlı sollu, DAEŞ saldırılarında şehit olan milislerin fotoğraflarıyla dolu. Kasabanın hemen dışında etrafı beton siperlerle kaplı askeri alana geliyoruz. Türkiye’den yalnızca Milliyet’in girmeyi başardığı Haşdi Şabi’ye bağlı Türkmen Taburu komutanı Zeki Muratlı karşılıyor bizi.
‘İnadı dünyaya duyurdu’
Nizami bir ordu titizliği var her yerde. Etrafı yüksek tel ve beton bloklarla korunan karargahın arka tarafına düşen alanda bir futbol sahası inşası gözden kaçmıyor. Komutan Muratlı’nın odasına geçiyoruz, hemen çay ikram ediliyor. Ben daha soru sormadan, “Barzani’den Allah razı olsun” diyerek söze başlıyor Muratlı. “Barzani’nin inadı sayesinde tüm dünya, ‘Kerkük Türk’tür’ dedi. Varlığımızdan haberdar olundu” diyor. Konuşurken sürekli gülümsüyor. Muratlı, İstanbul’da Irak Türkleri Derneği’nde dört yıl görev yapmış. Saddam sonrası dönemde Irak’a geri dönmüş.
‘Tehdit etmiyoruz’
Sakin ve kendinden emin konuşuyor, “Tehdit etmiyoruz” diyor, “Kararlıyız, ne yapacaksak onu söylüyoruz. Referandum olursa ölümüne savaşırız!” diye de ekliyor. Irak Merkezi Yönetimi’nin resmen tanıdığı askeri güçler arasında olan Haşdi Şabi’ye bağlı Irak Türkmen Taburu’nda bin 200 asker olduğunu söylüyor. Sünni, Şii ve Yezidi Türkmenlerden oluşan taburun çok güçlü ve becerikli olduğuna dikkat çekerek 2014’ten bu yana 186 şehit verdiklerini belirtiyor. Irak’ta 3 milyondan fazla Türkmen olduğunun da altını çizen Muratlı şöyle konuşuyor: “Irak’taki bu Türkmenlerin koruyucusu biziz. Çünkü ülkedeki tek silahlı Türkmen gücüyüz.”
Manevi destek talebi
DAEŞ ile mücadelede Türkiye’den ciddi yardım görmediklerini de dile getiren Muratlı, “Hayatta kalmasına rağmen Tazehurmatu’da insanlar büyük zorluklar yaşıyor. Çatışmalar nedeniyle tarım yapmak imkansız. Bombalarla hasar gören evler yenilenmeye çalışılsa da bu biraz zaman alacak.
Ancak dert yanmıyoruz, hepsinin üstesinden geliriz. Silahımız var, silahlandıracak gençlerimiz var. Türkiye’den tek isteğimiz bizi desteklemesi. Pirinç, makarna ya da silah istemiyoruz, bize manevi destek versin kafi” şeklinde konuşan Muratlı, birden DAEŞ’in keskin nişancılarının menzilinde olan sınır hattına gitmek isteyip istemediğimi soruyor. Düşünmeden, ‘Evet’ deyince, bir arazi aracıyla taburdan ayrılıyoruz. Sınır hattına vardığımızda 40 derecenin üzerindeki sıcakta nöbet tutan Türkmen gençlerle sohbete dalıyoruz.
Mihmandarımız, “Kıymetinizi bilin, hem güvenlik hem de gizlilik açısından buralara kimseyi getirmiyoruz” diyor gülümseyerek. Vermek istediği mesajın içeriğini önemsemesem de hayatımın onların elinde olduğunun bilincindeyim. DAEŞ, elinizi uzatsanız değeceğiniz mesafede neredeyse...
‘Hepsiyle savaşırız’
On kardeşten altıncısı, 20 yaşındaki Hüseyin Hassan. Elinde oyuncak gibi taşıdığı Biksi marka makinalı silahtan gözünü ayırmadan konuşuyor bizimle. Hassan, “Referandum olsa da olmasa da bizim için fark etmez. Topraklarımız için canımızı vermeye hazırız. Ha DAEŞ ha Peşmerge... Hepsiyle de savaşırız” diyor kararlılıkla.
Burada açık mevzide uzun süre kalmak hiç akıl kârı değil. Güneş insanın beynine işliyor adeta. Onlar da zaten kâh kulübede kâh DAEŞ’ten ele geçirdikleri zırhlı araçların içinde nöbet tutuyorlar. Bir oğlunu 2 yıl önce DAEŞ ile çatışmalarda şehit verdiğini anlatan 50 yaşındaki Nizam Hasan ise Kerkük’te DAEŞ’in hedefinin tamamen Türkmenler olduğunu iddia ediyor. Referandum konusunda ise Barzani’nin şaka yaptığını imalı dille anlatıyor. Nizam Hasan, Kerkük’ün ve Selahattin Vilayeti’ne bağlı olan Tazehurmatu’da Türkmenlerin büyük bedel ödediğini ifade ederek şunları söylüyor:
“DAEŞ saldırılarında Türkmenler büyük bedel ödedi. Türkmen köyleri işgâl edildi; kadınlar, kızlar kaçırıldı. Bazıları hâlâ bu acımasız terör örgütünün elinde. Ortada böyle bir gerçek varken referandumdan bahsetmek ne kadar samimi sizce? Bu girişimden anlaşılıyor ki, tek dostumuz Türkiye’dir.”
‘Nerede kaldın mavi gözlüm Atatürk’
Bu coğrafyada, bu günlerde gideceğiniz yere hava kararmadan gitmeniz en mantıklısı. Tehlikenin kol gezdiği topraklarda her türlü saldırıya açık durumdasınız.
Bomba tuzakları, yol kenarlarına döşenen mayınlar ya da menşei belli olmayan silahlı grupların hedefi olmanız işten değil.
Hava kararmadan Kerkük merkezine geliyoruz. Irak Türkmen Cephesi (ITC) binasında tanıştığımız Telaferli Muhammed Mossuoğlu, okuduğu şiiriyle bizi şaşırtıyor. Telafer’in Ayaziya kasabasını DAEŞ’in işgâl etmesinden sonra Kerkük’e geldiğini söyleyen Mossuoğlu, Kerkük’te düzenlenen 60 şairin katıldığı bir şiir yarışmasında Atatürk şiiriyle birinci olduğunu söylüyor.
“Anayurduma selam götürün” diyerek başladığı Atatürk şiirini okurken gözleri doluyor. İşte Mossuoğlu’nun, “Nerede kaldın mavi gözlüm Atatürk” adlı şiiri:
Gurbet elde bir bağbalsız bir bağam
Kör sahnede bir dumansız bir dağam
Bizar oldum yeter artık gel ağam
Nerede kaldın, mavi gözlüm Atatürk
Türk adıyla kabul etmedim zillet
Huyu budur her düşünen milletin
Gözüm yolda bekliyorum
Nerede kaldın mavi gözlüm Atatürk
Türkmen elin diyar diyar gezmişem
Yüreklerden muhabbeti süzmüşem
Ona göre bu sözleri yazmışam
Nerede kaldın mavi gözlüm Atatürk
Muşşuoğlu olsun senin çırağın
Gözüm yaşlı titrer dudağım
Hadi açtım sana koynum kucağım
Nerede kaldın mavi gözlüm Atatürk
‘Referandum mantıklı değil’
Kerkük merkeze dönerken tamamı Türkmen, 5 bin nüfuslu Beşirli köyünden geçiyoruz, burası da ıssız. Yol kenarında gördüğümüz tüm iş yerleri kapalı. İlk gördüğümüz nalbura giriyoruz, ayaküstü bir çift laf etmek için. Genç nalbur hemen selamlıyor bizi ve konuşmaya başlıyoruz.
Türkmenlerin yıllardır bu bölgede unutulduğunu söyleyen 27 yaşındaki Mahmut Hamza, “DAEŞ köyümüze Doçka ve keskin nişancılarla gece baskınları düzenleyip, havan toplarıyla yılgınlığa neden oldu. O günlerden kalma bir alışkanlık, insanlar dışarı çıkmayı pek sevmiyor. Referandum ise, burnumuzun dibindeki DAEŞ’e rağmen yapılacak, bu ne akla ne mantığa uyuyor” şeklinde sitemli konuşuyor.
Hemen yanı başımızda bizi dinleyen 66 yaşındaki Fettah Kamber’in konuşma isteğini geri çevirmiyorum. İki yıl önce terör örgütü geldiğinde köyünü terk ettiğini, döndüğünde evinin yıkılmış olduğunu anlatıyor. Referandum konusunda ise, “Bizim işimiz olmaz. Bağdat’tan başka yere bağlanmayız” diyor.