Türkiye’de zengin yoksul arasındaki gelir uçurumu artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) gelir ve yaşam koşulları araştırması 2016 sonuçları gelir dağılımı adaletsizliğin arttığını ortaya koydu. TÜİK, Türkiye’deki fertleri gelirlerine göre sıralıyor ve 5 gruba ayırıyor.
Bu 5 grup en zengin yüzde 20’den başlayıp en yoksul yüzde 20’lik dilime göre şekilleniyor. İşte TÜİK’in bu verilerine göre en zengin yüzde 20’lik dilimin Türkiye’de toplam gelirden aldığı pay, en yoksul yüzde 20’lik dilimin 7.7 katı daha fazla. Yani, en zenginle en yoksul arasında 7.7 katlık fark var. Diğer bir gelir dağılımı adaletsizliği göstergesi gini katsayısında da bozulma sürüyor. Sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımı adaletsizliğini gösteren gini katsayısı 2015 yılına göre 0.007 puan arttı ve 0.404’e yükseldi. Türkiye, en zengin ile en yoksul arasındaki 7.7 katlık fark ile OECD ülkeleri arasında da en adaletsiz 4’üncü ülke oldu.
FAİZDEN KAZANDILAR
TÜİK verileri, gelir dağılımı adaletsizliği ve zengin ile yoksulun gelir kaynaklarını göstermek açısından oldukça faydalı. En yüksek gelir grubunun, Türkiye’nin toplam gelirinden aldığı pay yüzde 47.2 oldu. Bu 2015 yılına göre 0.7 puanlık artışa işaret ediyor. En yoksul yüzde 20’lik grubun gelirden aldığı pay ise sadece 0.1 puan artarak yüzde 6.2’ye yükseldi. En zenginlerin gelirden aldığı paydaki artışın nedeni menkul kıymet kazançlarındaki olağanüstü yükseliş. Menkul kıymet kazançlarının yüzde 70.2’sini en zengin yüzde 20’lik dilim aldı. Geçen yıl özellikle dolar kurunda yaşanan büyük değer artışı, banka faizlerindeki yükseliş, en zenginlerin 2015 yılına göre menkul kıymet kazancından aldığı payı tam 10.6 puan arttırdı. En zenginlerin gelir payındaki artışın diğer nedeni ise müteşebbis kazançlarındaki yükseliş oldu.
YARDIMLA YAŞADILAR
En yoksullarda 0.1 puanlık artış ise oldukça düşük ve bu gelir dağılımı adaletsizliğinin artmasına neden oldu. En zenginler faiz kazancıyla Türkiye’nin gelirinden aldıkları payı arttırırken, en yoksullar ise ‘yevmiye’ gelirlerinde yaşadıkları küçük artış sayesinde ayakta kalmaya çalıştı. Ancak, en yoksulların asıl gelir kaynağını ise sosyal yardımlar oluşturdu. Emekli/dul maaşları, sosyal transferler ile haneler arası transferlerin en yoksul grubuna gelirindeki payı yüzde 25. Devletten ve diğer aile üyelerinden aldıklarıyla yaşayan en yoksullar, ayrıca maaş gelirine de güvendi.
11 MİLYON 26 BİN YOKSUL
TÜİK, gelir dağılımı adaletsizliği verilerinde Türkiye’de yoksulluk sınırını ve altında kalanların sayısını da veriyor. TÜİK hesabına göre yıllık 7 bin 116 lira geliri olmayanlar yoksulluk sınırı altında kalıyor. Bunun nüfusa oranı yüzde 14.3 ve tam 11 milyon 26 bin kişi bu durumda yaşıyor. Bu 11 milyon 26 bin kişinin günlük 19.5 liranın altında bir gelirle yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarını ortaya koyuyor.
Bir de sürekli yoksulluk oranı hesaplanıyor. Yani dört yıllık veri döneminde üç yıldan en az ikisinde de yoksulluk sınırının altında kalanlar sürekli yoksul olarak adlandırılıyor. Ve bu durumda olanların sayısı 2016 yılında hafif de olsa geriledi. Ve sürekli yoksulluk oranı 2015 yılında yüzde 15.8 iken, 2016’da yüzde 14.6 olarak hesaplandı.
ORTA SINIF GELİR KAYBETTİ
EN zengin ile en yoksul yüzde 20’lik payların arasında bulunan üç dilim orta ve orta üst sınıf olarak adlandırılıyor. Ancak bu üç gelir diliminde de bozulma yaşandı. Orta alt grup olarak nitelendiriline ikinci yüzde 20’lik dilimin Türkiye gelirinden aldığı pay, 2015’te yüzde 10.7 iken 2016’da yüzde 10.6’ya indi. Orta sınıf yani üçüncü yüzde 20’lik dilimin payı yüzde 15.2’den yüzde 15’e indi. Orta üst grup dördüncü yüzde 20’lik dilimin payı da yüzde 21.5’ten yüzde 21.1’e geriledi. Bu gelecek için de iyi bir işaret vermiyor. Her ne kadar en yoksul dilimin payında 0.1 puanlık artış yaşanmış olsa da orta sınıfın gelirindeki kayıp direkt olara en zenginlerin kazancı olarak işleniyor. Yani, orta sınıf gelir payını kaybederken en zengin dilim onun gelir payına da sahip oluyor.
YÜZDE 66’MIZA TATİL HAYAL
TÜİK, ayrıca seçili bazı yaşam koşulları göstergeleri ile fertlerin maddi yoksunluk durumlarını da ortaya koyuyor. Bu sorular oldukça çarpıcı, iki günde bir et, balık, tavuk içeren bir yemeği nüfusun yüzde 37.7’si karşılayamıyor. Yani 29 milyon kişi iki günde bir et, tavuk, balık alamıyor. Bu oranı 2015 yılında yüzde 35.8 idi. Nüfusun yüzde 68’inin borcu var yani 52.4 milyon kişinin ve bu borcunun yük getirdiğini söyleyenlerin oranı da yüzde 21.9. 50.8 milyon kişi yani nüfusun yüzde 66’sı evden uzakta 1 haftalık tatilin masraflarını karşılayamıyor. Nüfusun yüzde 65.4 yıpranmış eskimiş mobilyalarını değiştiremiyor, yüzde 17.4’ü için konut masrafları hanelerine çok büyük yük getiriyor. TÜİK, finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk için, çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç ödemeleri, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek ve evin ısınma ihtiyacının ekonomik olarak karşılanıp karşılanmadığını araştırıyor. Ve bu dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanlan maddi yoksun olarak tanımlanıyor. İşte bu ciddi maddi yoksunluk oranı 2015 yılında yüzde 30.3 iken 2016 yılında 2.6 puanlık artışla yüzde 32.9’a yükseldi. (Hürriyet / Şebnem Turhan)