Kısır döngülerle beslenen, kalıcı ve yapısal faktörlerin alışılmadık kombinasyonlarıyla körüklenen ve her geçen gün biraz daha kötüye giden “gelir ve refah eşitsizliği”, ülkelerin kendi içinde ve ülkeler arasında o denli arttı ki artık çözüm fırsatları da gittikçe azalıyor.
Nitekim Ekonomi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) derlediği verilere göre, “Gelir eşitsizliği, son elli yıldır en yüksek düzeyde ve halen OECD ülkeleri genelinde, nüfusun en zengin yüzde 10’luk kesiminin ortalama geliri, en yoksul yüzde 10’luk kesime göre yaklaşık dokuz kat daha yüksek. Ayrıca, bu oran 25 yıl önceye göre yedi kat daha fazla.”
Sorun tartışılıyor
Gelir ve refah eşitsizliğine yönelik ilgi gittikçe arttı. 2014 yılında, Fransız ekonomist Thomas Piketty’nin yazdığı ve eşitsizlikleri konu alan ekonomi kitabı, en çok satan kitapların zirvesine oturdu ve çok sayıda tartışma, panel ve söyleşiye konu oldu. O yıl Washington’daki IMF-Dünya Bankası yıllık toplantısında, resmi kurumlar, sanayi grupları ve düşünce kuruluşlarınca düzenlenen seminerlerin en yaygın gündemi de eşitsizlikti.
Öneriler
Tek bir ülkenin veya ülkeler blokunun bile gerçek anlamda uluslararası gündem oluşturacak siyasi ve ekonomik kaldıraca veya iradeye sahip olmadığı “G-Sıfır” dünyasında yaşamaktayız. Gelir ve refah eşitsizliğinin bir ölçüde azaltılması amacıyla BRICS(Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) teşkilatı aşağıdaki tedbirleri öneriyor:
- Atamaların ve kararların siyasiler ve yetkili ulusal makamlarca değil, liyakat sistemi çerçevesinde belirlenmesini sağlamak;
- Kalkınmaya yönelik hedefler ve ticari hedefler arasında doğru dengeyi kurabilmek;
- Kamu-özel sektör ortaklıklarını teşvik etmek;
- Projelerin çevresel ve toplumsal olarak sürdürülebilirliğini sağlamak;
- Destekleyici türden idari, düzenleyici ve yasal yapıları kapsamlı bir şekilde hayata geçirmek;
- Çok daha modern ve kanıta dayalı bir dizi analiz ve finansman aracı geliştirip uygulamaya koymak;
- Yargının tam bağımsız ve tarafsız olmasını sağlamak.
Ancak, bizde olduğu gibi, diğer gelişmekte olan ülkelerde de atama ve ihalelerde “liyakat” yerine “sadakat”e bakılıyor. Öte yandan, yukarıdaki koşullar yerine getirilmediği takdirde, BRICS’in girişimlerinin “kaybet-kaybet-kaybet” şeklinde sonuçlanma riski var. Siyasi uzlaşmazlıklar, düşük verimlilik ve yüksek giderler nedeniyle, hedefe ulaşılması zorlaşıyor.
“Sıkıntılı bir mahallede, iyi bir ev: Zor iş doğrusu. Yapmanız gereken şey, akıllıca ikamet etmek.” Martin Wolf’un bu sözü hâlâ geçerli.