Enflasyon, en yoksul kesimin işsizlik ve düşük gelir kadar en büyük dertlerinden biri; o düşük geliri de cepten sessizce alıveriyor. Hafta içinde TÜİK’in açıkladığı hane halkı tüketim harcaması anketi sonuçlarına göre; 2016’da da, gelirine göre en yoksul yüzde 20’lik kesimin tüketim harcamalarında en büyük payı yüzde 28.9’la gıda ve alkolsüz içecekler alıyor. En yoksuldan yukarı doğru izleyen ikinci yüzde 20’lik dilimin harcamalarında gıdanın payı yüzde 24.9’da.
Harcamalarının neredeyse üçte biri ile dörtte biri arasında gıdaya giden en yoksul yüzde 40’lık kesime ödetilen bedel de yüksek olmaya devam ediyor; enflasyon ve bunun içinde de gıda fiyat artışları kanalıyla. Son 6 ayda yüzde 12’ye dayanan genel enflasyonun, yüzde 17.4’e vuran yıllık gıda fiyat artışının en çok hasarı yoksula oluyor.
Enflasyon artıyor; “sebep gıda fiyat artışı” deniliyor. Gıda fiyatı artışında kur artışının etkisi daha düşük bir sesle söyleniyor. Çok da konuşulmayan şu; faizleri zamanında arttırmayıp kurun yükselişini seyretme ve devamında fiyatlama davranışındaki bozulma gibi faktörler var.
Temmuz enflasyonunda sorunlar ortaya dökülmeye başladı; gıda fiyatları düşüyor derken, enflasyonun çekirdeğinde yeniden bir artış eğilimi baş gösterdi. Enerji, gıda, alkollü ve alkolsüz içecekler ile altın fiyatları dışarıda tutularak hesaplanan çekirdek enflasyon (C) yüzde 9.2’lik bir yıllık artıştan yüzde 9.6’a yükseldi. Geçen yılki değerlere bakarak, yükselmeye devam etmesi güçlü olasılık.
İmalat sektörü fiyatlarındaki artış ise düşüşün ardından yeniden yükseldi; yıllık yüzde 17.7’de.
Bu durumda, enflasyon için en iyimser olunan ayda işler karıştı. Turnusol gibi ortaya çıktı ki imalat ve hizmet sektöründe yükseliş var, çekirdek enflasyon da yükseliyor. Hani o çok tekrarlanan haliyle, sanki gökten geliyormuş gibi dışsallaştırılan, günahı ‘bir takım spekülatörlere’ zimmetlenen gıda fiyatları temmuzda gerilerken, çekirdek enflasyon ve üretici fiyatları arttı. Buna ne bahane bulacağız?
Gıda fiyatlarında binde 9’a yakın bir düşüş var; yıllık artış da yüzde 9.9’a gerilemiş durumda. Bu da genel fiyat endeksi olan TÜFE’nin yüzde 9.9’a gerilemesini sağlayan önemli bir etken oldu. Ancak bu düşüş olasılıkla son buldu. Geçtiğimiz yılki gıda fiyat düşüşlerinin olduğu bir baz üzerinden gideceğimiz için, bu yıl örneğin ağustosta; geçen yılki yüzde 2’lik bir düşüşten uzak bir gıda fiyat düşüşü olursa yıllık artış yükselecek.
Merkez Bankası da yayınladığı teknik notta düşüşün gıda kaynaklı olduğuna işaret ediyor. Gıda içinde de taze meyve ve sebze fiyatlarındaki düşüş etkili oldu. Bekleniyordu da. Ancak, hizmet sektöründeki enflasyon artışı altı alt gruplar geneline yayılarak sürmüş. Merkez Bankası, çekirdek enflasyondaki artışı da “sınırlı bir yükseliş” olarak kayda almış.
Ancak olasılıkla birkaç ay içinde çekirdek enflasyon, Haziran 2005’ten beri ilk defa yeniden çift haneye vuracak. Yani enflasyon hedefinin iki katına.
Fiyatlama davranışının bozulduğunun izleri şurada; TÜFE içinde ölçülen 414 mal ve hizmet kaleminden 272’sinin fiyatının artmış olması. Yani yüzde ölçülen kalemlerin yüzde 66’sının fiyatı artmış. Bu haziranda yüzde 51, geçen yıl temmuzda ise yüzde 61 imiş.
Her ne kadar, son açıklamalarında “enflasyonda kalıcı bir düşüşü görmeden politika tepkisi vermeyiz” diyerek faiz düşürmekte acele etmeyeceği mesajını vurgulasa da; para politikasında çapayı kaybeden Merkez Bankası’nın, bırakın faiz indirmeyi, faizleri yükseltmek zorunda kalması daha yüksek olasılık. Yine ve yeniden enflasyonun gerisinde kalarak.
Euro’nun güçlenmesi ve kamuoyunun da daha çok dolar kuruna bakması nedeniyle pek üzerinde durulmuyor belki ama; döviz kuru artışı haziran sonuna göre yüzde 3 civarında. Potansiyel olarak da eylül sonrasında devam etme olasılığı yüksek. Gelişen ülkelere akan sermayenin sonuna gelindi; içeride de dolarizasyon, kendi “kalesini” koruyor. Döviz hesaplarındaki artış TL hesaplarındaki artışın üzerinde. Fed’in eylül toplantısından çıkacak bilanço küçültme-dolar çekme operasyonuna başlama kararını da bu tabloyla karşılayacağız.