İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) çalışma esaslarına aykırı şekilde bazı iş adamları ile Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) ve İHH İnsani Yardım Vakfı gibi vakıfların banka hesapları usulsüz sorgulanarak elde edilen bilgilerin FETÖ/PDY'ye aktarılmasına ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile bazı BDDK yönetici ve çalışanlarının da aralarında bulunduğu 33 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.
BDDK çalışma esaslarına aykırı şekilde bazı siyasetçi, iş adamları ve kurumların banka hesaplarının usulsüz sorgulanarak elde edilen bilgilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne aktarılmasına ilişkin soruşturma tamamlandı.
Soruşturma sonunda, İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Evliya Çalışkan tarafından firari FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de arasında bulunduğu 31'i tutuklu 33 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.
İddianamede, 17/25 Aralık 2013 dönemindeki kabine üyelerinin tamamı ile iş adamlarıAbdullah Tivnikli, Ali İbrahim Ağaoğlu, Muharrem Usta, İbrahim Çeçen, Nihat Özdemir,Ethem Sancak, Mustafa Topbaş, Usame Kutub, Sezai Bacaksız, Abdülkerim Çay, Celal Koloğlu, Mehmet Cengiz ile Cemal Kalyoncu'nun da aralarında bulunduğu 30 kişi ile TÜRGEV, İHH, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Halkevleri Vakfı ile Türkiye'deki önemli projelere imza atan 31 şirket, müşteki olarak yer aldı.
İddianamede, 5411 Sayılı Yasanın 93. ve devamı maddeleri uyarınca, BDDK'da görevli, bankalar yeminli başmurakıp, murakıp ve murakıp yardımcıları, bankalar ve finans kurumlarında gerçek ve tüzel kişilerin hesapları üzerinde BDDK Başkanının her yıl yaptığı çalışma programıyla ihbar ve şikayet üzerine yaptığı görevlendirmeyle MASAK'ın veya adli mercilerin talebiyle inceleme ve sorgulama yapılabildiği anlatıldı.
Yapılan inceleme ve sorgulamanın da mutlaka bir rapora, mütalaaya ya da resmi bildirime konu edilmesi gerektiği vurgulanan iddianamede, bu durumun BDDK'nın çalışma esaslarının öngördüğü yasal bir zorunluluk olduğuna dikkat çekildi.
İddianamede, tüm bu yasal zorunluluk ve BDDK'nın çalışma esaslarına rağmen BDDK çalışanı şüphelilerin hiçbir şekilde başkanlık görevlendirmesi, ilgili kurumların talebi, ihbar ve şikayet olmaksızın, mağdur ve müştekilerin 17 bankada bulunan hesapları üzerinde yasa dışı ve sistematik olarak yoğunlukla 17/25 Aralık Kumpas sürecinde olmak üzere 1 Ocak 2013-30 Haziran 2014 tarihleri arasında 6 bin 106 sorgu yaptıkları belirtildi.
Şüphelilerin elde ettikleri bilgileri hiçbir resmi bildirime, rapor ve mütaalaya konu etmeksizin doğrudan FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne aktardıklarına vurgu yapılan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Gerçek ve tüzel kişilerden oluşan mağdur ve müştekilerin bankalar nezdinde bulunan hesapları üzerinde, yapılan bu usulsüz sorgular özellikle Haziran 2013'te yoğunlaşmaya başlamış, Kasım 2013 ve Aralık 2013'te zirve yapmıştır. En yüksek sorgunun yapıldığı dönem Kasım ayı ve 25 Aralık'a kadar olan dönem, yani yılın sonudur. Oysa BDDK nın çalışma ve denetim esasında yıllık denetimin yılın sonuna bırakılması söz konusu değildir. FETÖ/PDY mensubu şüpheliler usulsüz sorgulamayı, tamamen 17/25 Aralık kumpas sürecine matuf yaptıkları için sürece paralel bir planlama söz konusudur."
İddianamede, BDDK'nın çalışma ve denetim esaslarında gerçek kişiler, vakıf ve derneklerin hesapları üzerinde, özellikle de mevduat hesapları üzerinde inceleme yapılmasının olağan bir durum olmadığının altı çizilerek, BDDK'nın ihbar ve şikayete dayalı görevlendirmesi MASAK ve adli mercilerin talebi gibi nadiren ve özel şartların varlığı halinde yapıldığında da mutlaka bir rapora, mütalaaya ya da resmi bildirime konu edilmesi gerektiği anlatıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine yakın isim ve kurumlar hedefte
Şüphelilerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde danışmanı Ali İhsan Arslan, Devlet Denetleme Kurumu ve o dönem Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı olan Yunus Arıncı, Cumhurbaşkanının eşi Emine Erdoğan'ın özel kalemi Ela Çakıcı, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Abdülkadir Kart gibi Erdoğan ve ailesine yakın gerçek kişilerin yanı sıra Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) gibi tüzel kişilerin banka hesaplarında usulsüz sorgulama yaptıkları belirtildi.
İddianamede, şüphelilerin ayrıca Emrullah Turanlı, Celal Koloğlu, Mustafa Latif Topbaş, İbrahim Çeçen, Nihat Özdemir, Ethem Sancak gibi üçüncü havaalanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Körfez Geçiş Köprüsü, Hızlı Tren, nükleer santral, enerji hatları, otoyol ve savunma sanayi gibi stratejik yatırımları yapan firmaların sahip, ortak ve temsilcisi gerçek kişileri hedef alarak, vakıf ve dernek niteliğindeki mağdur ve müştekilerin mevduat hesaplarına da odaklandıklarına yer verildi.
"17 bankada aylarca devam eden usulsüz sorgulama"
Şüphelilerin hiçbir resmi planlama, görevlendirme ve talep olmaksızın 17 bankada aylarca devam edecek şekilde binlerce usulsüz ve kanunsuz sorgu yaptıkları ve bunları herhangi bir rapora konu etmedikleri belirtilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Yaptıkları sorgulamaların sayı ve sıklığı, belirli dönemler ve birbirine yakın veya aynı tarihler itibarıyla birden fazla bankada gerçekleştirilmesi, aynı bankada aynı şüpheli tarafından aynı mağdur ve müşteki için farklı tarihlerde dahi sorgulama yapılması, bazı gerçek kişilerin hesapları üzerinde, sorgulama yapılan banka sayısı ve tarihleri hedef alınan mağdur ve müştekilerin kimliklerinin hemen hemen tamamının FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün ika ettiği Selam Tevhid ve 17-25 Aralık kumpas soruşturmalarında da hedef alınması hususları dikkate alındığında, şüphelilerin örgütün amacı doğrultusunda 17-25 Aralık kumpas soruşturmalarına hazırlık kapsamında koordineli bir sorgulama faaliyeti yürütüklerini ortaya koymuştur."
İddianamede, Adnan Çebi, Nihat Özdemir ve Cengiz Aktürk'ün hesaplarının 17Temmuz 2013, 5 Ağustos 2013, 16 Eylül 2013 ve son olarak 26 Eylül 2013 tarihinde birlikte sorgulandığı vurgulanarak, bu durumun da sistemli ve koordineli bir sorgulama yapıldığını gösterdiği ifade edildi.
"FETÖ'nün hedefindeki vakıflar, TÜRGEV ve İHH"
FETÖ/PDY'nin hedef aldığı vakıflardan birinin TÜRGEV olduğuna işaret edilen iddianamede, örgüt mensuplarının Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesini, Vakfın faaliyetlerini desteklediği için hedef aldıkları anlatıldı.
Örgütün hedef aldığı vakıflardan birinin de İHH İnsani Yardım Vakfı olduğu belirtilen iddianamede, İHH'nın, Mavi Marmara gemisiyle Gazze'ye yardım kampanyasını organize eden niteliği gereği, örgütün hizmet ettiği güçlerin de hedefinde olduğuna vurgu yapılarak, İHH'nın bu niteliği gereği hem Selam Tevhid kumpas soruşturmalarında hem de 17/25 Aralık kumpas soruşturmalarından hemen sonraki kumpas operasyonlarına hedef olduğu kaydedildi.
İddianamede, söz konusu iki vakfın hedef alınıp hesabının yasa dışı sorgulanmasının bile tek başına şüphelilerin kimliğini, FETÖ/PDY'ye mensubiyetlerini, kimlere hizmet edip, hangi motivasyon ve saikle hareket ettiklerini ortaya koyması bakımından yeterli olduğu anlatılarak, İHH ve TÜRGEV'in kimlikleri nedeniyle 17/25 Aralık kumpas soruşturmaları kapsamında hedef alındıkları vurgulandı.
İddianamede, şüphelilerin Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Halkevleri Vakfı hesaplarında da usulsüz sorgu yaptıkları belirtilerek, "Ancak yapılan sorgunun sadece şüpheliMurat Yıldırım tarafından aynı gün ve son derece sınırlı sayıda yapıldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle şüphelinin asıl hedef olan TÜRGEV ve İHH İnsani Yardım Vakfına yönelik sorguları ve gerçek niyetini perdelemek için söz konusu sorguları yaptığı değerlendirilmiştir." denildi.
"Organize bir eylem ve suç faaliyeti söz konusu"
Mağdur ve müştekilerin banka hesaplarında yapılan koordineli bir sorgulamanın üst bir organizasyonun varlığını zorunlu kıldığına işaret edilen iddianamede, "Zira farklı Denetim Dairesinin sorumluluğunda olan bankada, farklı Denetim Dairesinde görev yapan denetim personeli şüphelilerin aylarca hedef alıp, 17 farklı bankadaki hesaplarında binlerce sorgu yaptıkları mağdur ve müştekiler söz konusudur. Yani bir üst organizasyon ve koordinasyon olmaksızın normal ihtimal hesabıyla mümkün olmayan bir durum, organize bir eylem ve suç faaliyeti söz konusudur. Bu durum hem denetim görevi yapan şüphelilerle görev yaptıkları Daire Başkanı, hem Daire Başkanlarının kendi arasında koordinasyonu sağlayan bir üst organizasyon ve koordinasyon mercinin varlığını zorunlu kılmaktadır." değerlendirmesinde bulunuldu.
İddianamede, şüphelilerin niyetlerinin sadece sorgu yapmak olmadığı, sorgu sonuçlarını kaydederek banka dışına çıkarmak niyetiyle hareket ettiklerinin altı çizilerek, elde edilen verilerin FETÖ/PDY'ye aktarıldığı kaydedildi.
FETÖ'nün BDDK'da görev yapan şüpheliler aracılığıyla gerçekleştirdiği bu eylemlerini tamamen, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin görevini yapmasını kısmen ya da tamamen engelleme amacıyla yapılan 17/25 Aralık kumpas soruşturması kapsamında icra ettiği vurgulanan iddianamede, örgütün usulsüz sorgulamayla hedef aldığı mağdur ve müştekileri bu amaç doğrultusunda belirleyerek hedef aldıkları anlatıldı.
İddianamede, FETÖ/PDY'nin 17/25 Aralık kumpas soruşturmasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini, kamu bankaları ve özellikle de Halk Bankası üzerinden, İran'la ambargo kararlarına aykırı ticaret yaptığı, hatta "kara para aklayıp teröre destek verdiği" algısı oluşturmak için Halk Bankasını ve yöneticilerini doğrudan soruşturma kapsamında hedef aldığı ifade edildi.
Türkiye'nin ambargo muafiyetini dahi görmezden gelen düşmanca değerlendirmeler yapılarak, uluslararası kamuoyunda Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Hükümetini zor durumda bırakmak ve baskı altına almak kastıyla hareket edildiği anlatılan iddianamede, belirtilen dönemde şüphelilerin örgütsel tavır, mensubiyet duygusu ve aynı yerden emir ve talimat alma saikiyle benzer tavırlar sergiledikleri bildirildi.
İddianamede, FETÖ/PDY'nin 17/25 Aralık kumpas sürecinde kamu bankalarını hedef aldığından örgüt mensubu şüphelilerin eylem ve işlemlerinde, hazırladıkları rapor ve belgelerde hep düşmanca tavırla hareket ettiklerine yer verilerek, usulsüz sorguyla ilgili ilk olarak kamu bankası olan Vakıfbanktan temin ettikleri bilgiyi sızdırdıkları belirtildi.
"FED yetkilileriyle gizli görüşmeler yapmışlar"
Şüphelilerden Murat Yıldırım ve şüpheli Ramazan Canik'in denetim raporu hazırladıkları Ziraat Bankası New York şubesinin Amerika Merkez Bankası (FED) ile problem yaşandığını dayanağı olmayacak şekilde öne çıkardığı ifade edilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Bağlı olduğu kurumun bilgisi olmadan, görev kapsamında olmamasına ve böyle bir yetkisinin bulunmamasına rağmen FED yetkilileriyle gizli görüşmeler yapmışlar, 19 Ağustos 2013 tarihinde görevlendirilmelerine rağmen raporlarını zamanında sunmamışlar, örgüte ait medya aracılığıyla banka şubesinin karapara aklama isnadıyla itham edilmesini sağlamışlardır."
İddianamede, şüphelilerin eylemlerinin 17/25 Aralık kumpas eylemiyle birlikte değerlendirilmesi gerektiği ifade edilerek, 17/25 Aralık kumpas süreciyle ilgili detaylı bilgilere yer verildi.
Şüphelilerin mağdur ve müştekilerin sadece hesap dökümüne erişim sağlamakla kalmayarak ticari sır niteliğindeki, tüm bilgilerine, ilgi ve irtibatlı olduğu gerçek ve tüzel kişilere, gelir ve geçim kaynaklarına hatta yaşam şekil ve standartlarına, adres ve iletişim gibi kişisel bilgilerine de erişim imkanına ulaştıkları anlatılan iddianamede, "Şüpheliler buradan temin ettikleri bilgileri örgüte aktararak, aynı zamanda örgüte 17/25 Aralık kumpas soruşturmasında mağdur sayısını artırmak, mağduriyetleri büyütme imkanı vermiş ve bu şekilde aynı örgüt tarafından sevk ve idare edilerek aynı suç kastıyla hareket ederek örgütün 17/25 Aralık kumpas eylemine iştirak etmişlerdir." değerlendirmesi yapıldı.
İstenen cezalar
İddianamenin bir numaralı sanığı FETÖ elebaşı Fetullah Gülen hakkında ''kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak'', ''silahlı terör örgütü kurma veya yönetmek'', ''anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme'' ve ''bankacılık kanuna muhalefet'' suçlarından bir kez ağırlaştırılmış müebbet ve 35 yıla kadar hapis cezası istenen iddianamede, aralarında örgütün sözde ''BDDK imamı'' olduğu değerlendirilen Utku Tosun, yine kurumda bir dönem yöneticilik yapan Fatih Öztürk, Mustafa Yıldız ve Oktay Çolak ile murakıp Naim Kahveci, murakıp Ramazan Canik hakkında da ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etme'', ''kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak'', ''silahlı terör örgütü yönetme'' ve ''bankacılık kanununa muhalefet" suçlarından birer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 21 yıldan yüz elli dokuzar yıla kadar hapis cezası talep edildi.
İddianamede, diğer 26 şüpheli hakkında ise ''silahlı terör örgütüne üye olma'', ''kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak'', ''Türkiye Cumhuriyeti Hukuk metini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme'' ve ''bankacılık kanuna muhalefet'' suçlarından birer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 13 yıl ile 450 yıl arasında değişen hapis cezası istendi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca onaylanan iddianame, ağır ceza mahkemesine gönderildi.