Darbe girişimi sonrası Yunanistan'a kaçmak isterken Antalya'da 17 ayrı suçtan aranan kişi adına düzenlenmiş sahte kimlikle yakalanan Erzurum eski Cumhuriyet Savcısı Metin Özyurt, itirafçı oldu.
15 Temmuz sonrası hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında İskenderun Cumhuriyet Savcısı Metin Özyurt, Antalya'da 17 ayrı suçtan aranan kişi adına düzenlenmiş sahte kimlikle yakalandı. Antalya'nın Kaş ilçesine giderek oradan Yunanistan'ın Meis Adası'na kaçacağı ortaya çıkan Metin Özyurt, tutuklanarak cezaevine kondu. 2015 yılında Erzurum'dan ayrılan eski Cumhuriyet Savcısı Metin Özyurt, itirafçı olmak için başvurdu.
Erzurum'da FETÖ'nün yargı ayağına yönelik açılan dava iddianamesinde 3 sayfalık ifadesine yer verilen Metin Özyurt, örgüt ile ilgili çarpıcı ifadelerde bulundu. Meslekten ihraç edilen Metin Özyurt'un 18 Ekim ve 1 Kasım 2016'da iki ayrı ifade verdi. Örgütün 1999'dan 2012'ye kadar yargıdaki stajyerleri Ankara'da istihdam ettiğini, her stajyer grubunun başına bir 'imam' atandığını söyledi. Stajyerlerin bir kısmının 'sınav hizmetleri' adı altında kamuya giriş sınavlarını takip etmekle görevlendirildiğine işaret eden Özyurt, 'murakıp' denilen bu kişilerin hafta sonları ya da iki haftada bir evleri dolaşarak yeni mezunları izlediklerini belirtti.
'TAŞRADAKİ HAKİM-SAVCILAR CUMAYA GİTMEZDİ'
Örgütün 'merkez yapılanması' olarak tabir edilen Ankara'da Yargıtay ve Danıştay tetkik hakimlerinin kendi içlerinde ayrı gruplar halinde çalıştığını, bu gruplardaki tetkik hakimlerinin en fazla 3-4 kişilik gruplarla ayda 2 defa lojmanlarda bir araya geldiklerine dikkati çeken Metin Özyurt, ifadesinde şunları söyledi:
"Bu görüşmelerin birinde 'keyfiyet' tabir ettiğimiz çetele sistemine göre meslektaşların okudukları ve dinledikleri not alınıyordu. İkinci bir araya gelmelerde evli olanlardan maaşlarının yüzde 10'unun, bekarlardan da yüzde 20'si alınmaktaydı. Buluşmalarda mutlaka daha kıdemli olan tetkik hakimi bunlarla sohbet ediyordu. 2010 yılından sonra sivilleşmeye geçildi. Hakim-savcıların keyfiyetlerini sivil kişiler takip ediyordu. Bu sivil mesulle irtibat bazen telefondaki program aracılığıyla, bazen de tabletlerle yapıldı. Kesinlikle telefon irtibatı sağlanmıyordu. Ankara'daki arkadaşlar arasında da iş bölümü vardı. Bir kısmı müfettiş adı altında taşradaki hakim-savcıları ziyaret ediyordu. Sivil yapılanma, alt ve üst mesulleri iki ya da üç yılda bir değiştirdiği ya da tayin olduğu için bu mesulleri birebir bilmek mümkün değildir. Bu mesuller genelde dershane yöneticisi ve ilahiyatcılar arasından seçilir. Örgütün taşra yapılanmasına mensup hakim-savcılar cuma namazlarına gitmezlerdi. Çocuklarını örgütün kolejlerine göndermezlerdi. Bank Asya ile irtibatları olmaz, taşradaki hakim-savcılar yaz dönemlerinde kamp adı altında program yaparlardı."
'2014 YILINDA BYLOCK'UN DEŞİFRE OLDUĞU ANLAŞILDI'
ByLock programının örgüt mensuplarının sivil kanadı ile hakim ve savcılar arasındaki iletişimi sağladığına dikkati çeken Metin Özyurt, şöyle devam etti:
"Örgüt, ByLock programının 2014 yılında deşifre olduğunu keşfetti. Bu yılın sonundan itibaren yargı mensupları için ByLock kullanımı azaltılarak terkedildi. Telefonlara format atılarak, fabrika ayarlarına geri dönme işlemi yapıldı. Bu programlarda ilk etapta dini şeyler, hadisler, ayetler paylaşılıyordu. Benim söylediklerim ByLock kullanan hakim, savcılar için geçerlidir. ByLock'tan sonra bir süre Telegram, ardından WhatsApp görünümlü başka programlar kullanıldı. Yani telefon uygulamalarında WhatsApp görüntüsü var fakat içerik WhatsApp değil. 2015 yılından sonra da tabletler aracılığıyla irtibat sağlanmaya başlandı. Telefonla irtibatın kesilmesi yönünde talimatlar geldi, yargı mensupları 2015 yılı tarihi itibarıyla ByLock kullanımını bırakmışlardı."
'YARGI SORUMLUSU AVUKATTI'
Örgüt yapılanmasının; 'akademi, teftiş, bakanlık, stajyerler, HSYK, Yargıtay, Danıştay, taşradaki adli hakimler, taşradaki idari hakimler, avukatlıktan mesleğe geçiş yapanlar' şeklinde bölümlere ayrıldığını vurgulayan Metin Özyurt, "Bu yapılanmanın en başında yaklaşık beş yıl önce Ahmet Can isimli avukat kökenli birisi vardı. Kendisi avukat gibi görünmekteydi fakat aynı zamanda Sızıntı dergisinin resimlerini, kapak sayfaları da yapıyordu. Bu avukatın zaman zaman gelip gittiği, kaldığı dershane şeklinde bir evi vardı. Taşradan gelen önemli misafirler burada ağırlanıyordu. Bu avukattan sonra muhtemelen kod adı 'Kartal' olan kişi devraldı. Bu kişi Yargıtay'da üye ya da tetkik hakimdi. Yargı sorumlusu altında 7 kişilik heyet vardı. Bu heyet yapılanmanın tüm sorunlarını, işleyişini koordine ediyordu. Unvanlı hakim-savcılar sorumluluğunu Aydın isimli tetkik hakim yapmıştır" diye konuştu.
FETULLAH GÜLEN İLE İRTİBATA GEÇİLİRDİ
FETÖ'nün yargı yapılanmasında akademi ayağında görev yapacak tetkik hakimlerine ayrıca önem verildiğini, akademi yöneticilerinin örgütten olmasının sağlandığını, akademide derse giren öğretim üyelerinin de örgütten ya da örgüte yakın kişilerden olmasına önem verildiğini ifade eden eski savcı Özyurt, Adalet Bakanlığı yapılanmasında da Personel Genel Müdürlüğü, Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Strateji Daire Başkanlığı birimlerine, Yargıtayda da hassas daireler olarak görünen 9'uncu, 5'inci ve 11'inci ceza dairelerine önem gösterildiğini anlattı. İtirafcı savcı Metin Özyurt, 2002 yılından itibaren sicillerine göre taşrada yapılanmasının T1, T2, T3 ve T4 şeklinde bölümlere ayrıldığını aktardı. Özyurt, yapılanmanın en üstünde olan kişinin Fetullah Gülen ile irtibata geçtiğine işaret etti. 2006 yılından sonra cemaat yapılanması içerisinde kadın hakim savcı sayısının artmaya başlaması nedeniyle yargıdaki kadınların, hakim ve savcılarla evledirildiğini sözlerine ekledi.