Özel sektörün dış borcu mayıs sonu itibariyle 296.4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Merkez Bankası verilerine göre borç, yılın ilk beş ayında 12 milyar dolar arttı.
Bu, beş ay için hızlı bir artış. Ama bu artışın kaynağına inildiğinde görülen şu: Beş aydaki bu artışın üçte biri, hatta yüzde 40’a yakını kur farkından kaynaklanmış durumda.
Özel sektörün dış borcunun 87 milyar doları kısa, 209 milyar doları uzun vadeli. Uzun vadeli borç beş ayda 6.2 milyar dolar arttı ama kur farkı asıl bu borcu etkiledi. 6.2 milyar dolarlık artışın tam 4.5 milyar doları kur farkından kaynaklandı.
Hani geçmiş yıllarda dolar diğer paralara, özellikle de euroya karşı çok hızlı bir değer artışı içindeydi ve bu da dış borcun düşük görünmesini sağlıyordu ya... Bu yıl tersi oluyor işte. Doların euroya karşı değer yitiriyor olması dış borcun dolar olarak ifade edilirken daha büyük görünmesi sonucunu doğuruyor.
Mayıs ayı verilerine göre özel sektörün yurtdışından sağladığı 209 milyar dolarlık dış borcun yüzde 60’ı dolar, yüzde 34’ü euro, kalan yüzde 6’sı da diğer para cinslerinden oluşuyor. Dolayısıyla dış borca etki eden kur farkı neredeyse tümüyle euro/dolar paritesindeki değişimden geliyor.
Geçen yıl sonunda euro/dolar paritesi 1.05 düzeyindeydi. Parite, mart sonunda 1.07’ye, nisan sonunda 1.09’a, mayıs sonunda 1.12’ye yükseldi.
Bir başka ifadeyle 100 euroluk bir borç, geçen yılın sonunda 105 dolarken, martta 107, nisanda 109, mayısta 112 dolara yükselmiş oldu.
Euro dolara karşı değerlenmeye devam ediyor. Son günlerde parite 1.15 dolayında salınıyor. Dolayısıyla orijinal döviz cinsinden bir gerileme yaşanmadığı takdirde özel sektörün dış borcu parite etkisiyle içinde bulunduğumuz dönemde biraz daha yükselecek demektir.
Kur farkı kısa vadeli borcu ise çok az etkilemiş durumda. Özel sektörün yurt dışından sağladığı krediler ilk beş ayda 5.4 milyar dolar arttı ve bunun yalnızca 281 milyon doları kur farkından kaynaklandı.
Reel sektörün açık pozisyonu geriledi
Finansal kesim dışında kalan firmaların (ya da daha başka bir ifadeyle reel kesimin) döviz varlık ve yükümlülükleri arasındaki farkı gösteren net döviz pozisyonu açığı yılın ilk dört ayında 7.2 milyar dolar azaldı.
Geçen yıl sonunda 204.9 milyar dolar olan net döviz pozisyonu açığı, bu yılın nisan ayında 197.7 milyar dolara geriledi.
Reel sektör kuruluşlarının döviz varlıkları ilk dört ayda 9.5 milyar dolar arttı. Yükümlülüklerdeki artış çok daha sınırlı oldu. Ocak-nisan döneminde döviz yükümlülükleri 2.3 milyar dolar arttı ve böylece döviz pozisyonu açığı 7.2 milyar dolar geriledi.
Varlıklardaki artışın yaklaşık 8 milyar doları yurt içi bankalardaki mevduat artışından, 1 milyar dolar kadarı da yurt dışına yapılan doğrudan sermaye yatırımlarından kaynaklandı.
Öyle anlaşılıyor ki, reel sektör kuruluşları döviz kurunun hızla yükseldiği yılın ilk aylarında olabildiğince döviz alarak varlıklarını güçlendirme yoluna gitmişler. Hem zaten ilk aylardaki kur artışının altında döviz borcu bulunan Türk şirketlerinin bulunduğu o zaman en yetkili ağızlar tarafından da ifade edilmişti.
Yükümlülüklerde ise dikkati çeken bir ayrıntı var. Reel sektör firmaları dört aylık dönemde yurt içi bankalardan aldıkları kredilerin 2.1 milyar dolarını kapatırken, yurt dışından 2.4 milyar dolar kredi kullanmışlar.
Kısa vadeli pozisyon fazla veriyor
Sektör firmalarının toplam döviz pozisyonu açığı nisan itibariyle 197.7 milyar dolar düzeyinde ama vadesi bir yıl içinde gelecek net döviz pozisyonunda açık değil fazla var.
Geçen yılın sonunda 80.6 milyar dolar olan kısa vadeli döviz varlıkları nisan sonunda 89 milyar dolara yükseldi. Döviz yükümlülükleri ise yalnızca 79. 2 milyar dolardan 79.6 milyar dolara çıktı. Bunun sonucunda kısa vadeli net döviz pozisyonu fazlası 1.4 milyar dolardan 9.4 milyar dolara yükseldi.
Bu veriler de gösteriyor ki, reel sektör en azından önümüzdeki bir yıllık dönemde döviz açısından çok büyük sorun yaşamayacak. Ancak, bu verilerin toplamı gösterdiğini; bir şirketin önemli ölçüde döviz fazlası varken, bir başkasının yüklü miktarda açıkla karşı karşıya kalabileceğini de dikkate almak gerek. Toplamda artıda olunması, tek tek bütün şirketlerin artıda olduğu anlamına gelmez çünkü...