Türkiye’nin Cumhuriyet’le yaşıt şirketi Koç Grubu’nda üç kuşakla çalışma fırsatı bulan en eski yöneticilerden Tuğrul Kudatgobilik, 60’lı yıllarda başlayan Koç Ailesi’ndeki serüvenini “Koç’ta Üç Nesil” kitabında anlattı. Kudatgobilik, Vehbi Koç’un yanında başlayan iş hayatında yaşadıklarını, ülke ve dünyadaki değişimle birlikte aktarıyor.
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitapta aynı zamanda Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu başkanlıklarını da yürüten Kudatgobilik’in işveren temsilcisi olarak oturduğu masalarda yaşadıklarının, tehditlerin, suikastların ve darbelerin de izi sürülüyor.
Kitabın ikinci bölümü “Koç’ta Birinci Kuşak”a ait. Diğer bölümlerde Koç Topluluğu’nun atılımları, dönüşümleri, “Dünyada Yılın İşadamı” seçilen Vehbi Koç’un maceralı Hindistan yolculuğu, naaşının çalınışı, Rahmi Koç, Semahat Arsel, Sevgi Gönül ve Suna Kıraç’ın Koç Ailesi’ndeki önemi ve Koç Ailesi’nde üçüncü kuşağın temsilcileri Mustafa, Ömer ve Ali Koç’un devraldığı Koç Grubu anlatılıyor.
17 METRELİK LİMUZİN
Gazete Habertürk'ten Öznur Karslı'nın haberine göre Mustafa V. Koç’un anısına hazırlanan kitabın en çarpıcı noktası, Vehbi Koç’un Sakıp Sabancı ile yaşadığı bir anekdot. “İki Duayen Bir Arabada” başlığında geçen bu anekdot, Koç ile Sabancı’nın Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin bir daveti için yola çıkacakları gün yaşanıyor. Sabancı sekreteri aracılığıyla Koç’u arattırarak, kendi aracıyla Eskişehir’e götürmeyi teklif ediyor. Sakıp Sabancı’nın o dönemde Türkiye’de tek olan, beyaz renkli 17 metrelik limuzini 22 Ekim 1984 günü, Vehbi Koç’u evinden almak üzere Yeniköy’e doğru yola çıkıyor. Kudatgobilik ve patronu Koç, 07.10’da Sabancı’nın şoförünün koşturarak geldiğini görüyorlar: “Şoför yokuşun virajlı olduğunu, bu nedenle limuzinin manevra yapıp yukarı çıkamadığını, Sakıp Bey’in Vehbi Bey’i aşağıda beklediğini söyledi. Vehbi Bey bu işe çok güldü. Neşesi yerine gelmişti. Biz kendisinin 2.2 metre boyundaki Fiat 124 (Murat) arabasına binip aşağıya indik. Sakıp Bey her zamanki o şivesiyle ‘Ağam gusura galma, bizim araç sizin yolu çıkamadı, sana zahmet verdik’ dedi. Vehbi Bey de ‘Dur yahu Sakıp, şu arabanın bir etrafında döneyim de neye bindiğimi bir anlayalım Ağam’ dedi. Beyaz limuzinin etrafında tam bir tur döndükten sonra gelip Sakıp Bey’e ‘Ağam bu ne, bu araba mı uçak mı? Anlamadık valla’ diyerek içeri girdi.
‘DAKTİLO VE FOTOĞRAFI ÖĞREN’ DEDİ’
77 yaşındaki Tuğrul Kudatgobilik, Koç serüveniyle ilgili Habertürk’e şunları söyledi: “Dünyaya bir kez daha gelsem yine 45 yıllık eşimle evlenir, 50 yıl hizmet verdiğim Koç grubunda çalışırdım. Vehbi bey daktiloda yazmayı ve fotoğraf çekmeyi öğrenmemi istemişti. İlk maaşımla Remington fotoğraf makinesi almıştım. Mustafa Bey’in öğrencilik yıllarını da gördüm, daha sonra 3’üncü kuşak benim yöneticilerim oldu.”
DÜĞÜNDE ŞAHİT KRİZİ
Kudatgobilik, 1992’de evlenen Mustafa Koç’un düğününü şöyle anlatıyor: “Rahmi Koç’tan mektup aldım. Oğlu Mustafa Koç’un düğününü benim organize etmemi ve kendi adına bütün yetkiyi kullanarak Koç Ailesi’nin ilk düğünü olması nedeniyle ailenin şanına yakışır bir biçimde gerçekleştirilmesini beklediğini dile getiriyordu. (...) Böylesi bir kalabalığı ağırlayacak tek mekân, Çırağan Sarayı’nın yapılmakta olan yeni saray kısmıydı. Mustafa ile Caroline’in işlemleri tamamlandıktan sonra nikâh şahitlerinin kimler olacağı gündeme geldi. Caroline hanım, sınıf arkadaşı Esra hanımın nikâh şahidi olmasını istiyordu. Konuyu Semahat Arsel ile paylaşınca kıyametler koptu. Zira Mustafa Koç’un nikâh şahidi olarak ailenin en büyüğü, büyükelçi Fuat Bayramoğlu’nun kararlaştırıldığını, onun karşısında 19 yaşındaki bir genç kızın şahitlik yapmasının doğru olmadığını söyledi. Ben, “İki şahidin farklı yaşlardan olması bir orijinallik olarak sempati de toplayabilir” dedim. Semahat hanım biraz kızıp söylense de özellikle Suna hanımın “Bırak abla böyle kalsın, mesele çıkarmayalım” görüşüne Rahmi Koç da katılınca bu kritik konu böylece çözülmüş oldu.
TORUN MUSTAFA KOÇ’A AZAR
Kitaptan, Koç’un çocuklarına gösterdiği mesafenin torunları için de geçerli olduğu aktarılıyor. Kutadgobilig, bu ifadesini Mustafa Koç üzerinden verdiği bir örnekle anlatıyor. “1989 yılında Migros grevi nedeniyle Vehbi Koç’un evinde yapılan özel bir toplantı sonrasında Koç ve davetlileri yemeğe oturacakken kapı çalınıyor. O dönemde Ram Dış Ticaret Şirketi’nde çalışan büyük torun Mustafa Koç içeri giriyor ve dedesi Vehbi Koç’a ‘Dedeciğim, sizi çok özledim, görmeye geldim’ diyerek Vehbi Koç’un elini öpüyor. Dede Vehbi Koç ise torunu Mustafa’ya ‘Mustafa oğlum, sen hâlâ Vehbi Koç’un evine randevusuz gelinemeyeceğini öğrenemedin mi’ diyerek çıkışıyor.