Yazdır

Bağımsız Denetim'de yaşanan sıkıntılar

Tarih: 22 Mayıs 2017 - 15:32

FİN-AS Danışmanlık Yön. Krl. Başkanı Ali Serim şirketlerin finansal tablolarının, standartlara uygun şekilde denetlenerek rapora bağlandığı bağımsız denetim konusunda ülkemizde ortaya çıkan son tabloyu değerlendirdi.

Gazete internet sitelerinde gezinirken 15 yıl önce çalıştığım şirket ve o yıllardan tanıdığım saygıdeğer bir iş arkadaşımın adının tatsız bir olaya karıştığını üzülerek gördüm. Türkiye genelinde iyi bilinen bir firma vadesi gelmiş olmasına rağmen Özel Sektör Tahviline ilişkin yapması gereken faiz ödemesini yapamamıştı. Basitleştirirsek, yatırımından getiri almayı bekleyen yatırımcılarına kusura bakmayın bende para yok avucunuzu yalarsınız diyordu. Yatırımcısını hayal kırıklığına uğratan bu yılların firmasının bağımsız denetçisi olan eskiden çalıştığım uluslararası şirket ve bu işlerden sorumlu duayen ortağı dünyanın her yerinde olduğu gibi ilgili kanun gereği kamu otoritesi tarafından cezalandırılıyordu. Zira Bağımsız Denetim raporuna bakanlar borçlu firmada bir zayıflık veya tehlike göremiyordu. 
Haberi o sırada yanımda olan arkadaşıma okuttum ve ne anladığını sordum. Mali konularla hiç ilgisi olmayan arkadaşımın yorumu şu şekilde oldu: Denetimi yapan firma işini düzgün yapamamış. Acaba bu kadar basit olabilir mi diye çıkıştım zira o kadar basit olmadığını çok iyi biliyorum ve o an toplumun bu konulardan ne derece kopuk bir bilince sahip olduğunu ve ilgi alanına girmeyen konuları nasıl da basitleştirmeye meyilli olduğunu bir kez daha anladım.



BAĞIMSIZ DENETİM NASIL YAPILIR?

Arkadaşımı karşıma aldım ve başladım anlatmaya.  Bağımsız Denetim Finansal tabloların standartlara uygunluğu ve doğruluğunun makul güvence sağlayacak yeterli kanıtların elde edilmesi amacıyla denetim standartlarına uygun olarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenerek rapora bağlanmasının kamu otoritesinin izin verdiği Bağımsız Denetim Kuruluşlarınca yapılması demektir. Bu uzun cümlede ilk dikkatinizi çekmesi gereken kelime “makul” olmalıdır. Daha sonra da “kanıtların”; daha sonra da “kayıt ve belgeler”. Hadi sizi şimdi Türk Dil Kurumu Sözlüğü karıştırdığımız günlere geri götüreyim. Makul burada belirli demektir. Kanıt ise bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman demektir. Kayıt bir yere mal ederek deftere geçirme, belge ise bir gerçeği, bir olguyu gösteren, bir savın doğruluğuna apaçık inanç veren, tanıklık eden şey demektir. Makulün tanımı kişiden kişiye değişir. Kapsamı genişler veya daralır. Kanıt da kişiden kişiye değişkenlik gösterebildiği gibi her daim kötü niyetle çarpıtılabilir hatta sahtekarlık boyutunda üretilebilir. Kayıt ve belge de “suiistimale” açık olduğu kadar “anlayış farkına” göre çeşitlilik gösterebilir. Demek istiyorum ki hiçbir bağımsız denetim raporunun %100 doğruluğundan pratik hayatta bahsedemeyiz. Ulaşabileceğimiz seviye ancak %99.9 olabilir zira burada işi yapan insandır. Denetim, şirketin finansal tablolarının ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun denetçinin denetleme sırasında elde ettiği bilgilerle uyum içinde olup olmadığını belirtip, açıklayacak şekilde yapılır. Finansal tablolar ve yıllık faaliyet raporlarının denetlenmesi, bu belgelerin kağıt üzerinden incelenmesi olmayıp, envanter de dahil olmak üzere tüm muhasebenin, kayıtlar ve kayıtların dayandığı belgeler ile denetlenmesidir. Ayrıca denetim, kanuna, uluslararası muhasebe standartlarına ve esas sözleşme hükümlerine uyulup uyulmadığını da içerir. TCK 398 inci maddesinde denetimin özenle yapılması gereği vurgulanmıştır. Denetçiliğin bir meslek olduğu, mesleğin profesyonelliği şart kıldığı, profesyonelliğin ise, güncel yenilikleri izleyen ve özümsenmiş bulunan uzmanlık bilgisini, bilimsel yöntemi, tarafsızlığı, ciddiyeti ve meslek ahlakı anlamında “etik” i ve uluslararası denetim standartlarını içerdiği, kanunun gerekçesinde açıklanmıştır. Denetlemenin yapılmasında dört kural söz konusudur. Şirket ve topluluk yönünden, finansal tablolarla raporların uyumlu olup olmadıkları; Tablolar ve raporlarla denetimin ortaya koyduğu bulguların ve bilgilerinin birbiriyle uyumlu olup olmadığı; Şirketin ve topluluğun genel durumunun tatmin edici bir şekilde takdim edilip edilmediği; Risklerin isabetle ifade olup olunmadığıdır. Bu dört nokta, birbirinin alternatifi olmayıp, dördü de denetimin olmazsa olmaz şartıdır.

GÜNÜN SONUNDA BİR GÖRÜŞ ÇIKAR

Denetçi, denetimin sonucunu görüş yazısında açıklar. Bu yazıda, denetimin konusu, türü, niteliği ve kapsamı yanında denetçinin değerlendirmeleri de yer alır. Denetçi üç farklı şekilde görüş verebilir. Denetçi olumlu görüş yazısında, şirketin veya topluluğun finansal tablolarının doğru olduğunu, malvarlığı ile finansal duruma ve karlılığa ilişkin resmin gerçeğe uygun bulunduğunu ve tabloların bunu dürüst bir şekilde yansıttığını belirtir. Çekinceleri varsa denetçi, olumlu görüş yazısını sınırlandırabilir veya olumsuz görüş verebilir. Sınırlandırılmış olumlu görüş, finansal tabloların şirketin yetkili kurullarınca düzeltilebilecek aykırılıklar içerdiği ve bu aykırılıkların tablolarda açıklanmış sonuca etkilerinin kapsamlı ve büyük olmadığı durumlarda verilir. Olumsuz görüş yazısı, şirketin yıl sonu finansal tabloları ile yıllık raporunun Türkiye Muhasebe Standartları ile kanuna ve finansal raporlama hükümlerine uygun olmadığını ifade eder. 

ŞİRKET GÖRÜŞÜ ETKİLEYEBİLİR 

Ne yazık ki denetlenen şirketlerin zaman zaman defolarını örtmek veya kendilerini olduğundan daha güçlü göstermek için çeşitli oyunlara başvurması dünyanın her yerinde olmaktadır. Bu sebeple denetçilerin şartlı görüş vermesi veya denetim yapmayı reddetmesi gibi hallerle karşılaşılır. Ülkemizde de örnekleri vardır. Amerika'da bu noktada son 15 yılda en büyük skandallar yaşanmıştır. Bu skandalların yaşanmasının temelinde eksik mevzuat düzenlemeleri, denetimsizlik, şirket yöneticilerinin yetersiz veya kötü niyetli oluşu, denetçilerin var olan kötü niyeti görememesi ve aldatılması yatmaktadır. Teorik olarak denetlenen şirketin yönetim kurulu, finansal tabloları ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu doğru ve şeffaf olarak düzenlettirip onaylayarak, gecikmeksizin, denetçiye vermelidir. Yönetim kurulu, şirketin defterlerinin, yazışmalarının, belgelerinin, varlıklarının, borçlarının, kasasının, kıymetli evrakının, envanterinin incelenerek denetlenebilmesi için denetçiye gerekli imkânları sağlamalıdır. Bir başka ifade ile denetim firması için etkin ve kaliteli bir bağımsız dış denetim yapılabilmesi için şirketin bağımsız denetçiye gerekli olan tüm bilgileri eksiksiz ve doğru olarak sunmak zorundadır. Fakat her zaman böyle olmayabildiğini dünyadaki kötü örneklerden biliyoruz… yani anlayacağınız bir noktaya kadar kötü niyetli şirketler denetçiyi aldatmak suretiyle görüşü etkileyebilir. Böylesi bir durum deneyimli bir denetçi tarafından fark edilirse veya şirket ile denetçi arasında önemli bir ihtilaf olursa sorunun çözümü için mahkemeye başvurulur fakat pekâlâ denetçilerin aldatıldığı veya amiyane tabirle uyutulduğu durumlar da olabilir. Ne olursa olsun sorumluluk denetçidedir. Denetçi de bunun bilincinde hareket ederek şüpheci ve araştırmacı olmaya mecburdur. Bu ifadelerimi başta bahsettiğim olaya bahane olarak yazmadığımı da önemle ifade ediyorum. Ama sadece denetçiyi suçlamak veya cezalandırmak da işi basitleştirmek olur.

AHLAKSIZ PATRON NEREDE? 

Bu gibi olayların önünü almanın en iyi yollarından biri kötü niyetli patronların uzun yıllar sürecek cezalarla karşı karşıya kaldığını kamuoyunun görmesidir.  Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. TCK ile yönetim kurulu üyelerinin özen ve bağlılık yükümlülüğü tedbirli yönetici kavramına bağlanmıştır. “Tedbirli yönetici” kavramı ile kastedilen ilgili sektördeki bir şirket yöneticisinin, kendisinden beklenilen bilgi, tecrübe ve öngörü ile hareket etmesidir. TCK 549. Maddede açıklandığı üzere şirketle ilgili belgelerin, izah namelerin, taahhütlerin, beyanların ve garantilerin yanlış, hileli, sahte, gerçeğe aykırı olmasından, gerçeğin saklanmış bulunmasından ve diğer kanuna aykırılıklardan doğan zararlardan, belgeleri düzenleyenler veya beyanları yapanlarla bunlara katılanlar sorumludur. Yine mali tabloları makyajlayarak şirkete emsaline oranla yüksek fiyat biçenler, işletme ve aynın niteliğini veya durumunu farklı gösterenler ya da başka bir şekilde yolsuzluk yapanlar, bundan doğan zarardan sorumludur. Kurucular, yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Türk Ceza Kanunu 549. maddeye göre denetçileri aldatmak için belgeleri sahte olarak düzenleyenler ile ticari defterlere kasıtlı olarak gerçeğe aykırı kayıt yapanlar 3 yıl hapis cezası; Şirket sermayesi hakkında yanlış beyanda bulunanlar da 2 yıla kadar hapis cezası ile yargılanır. İhmalin veya sahtekarlığın boyutuna göre bu cezalar katlanarak fazlalaşır. Yakın zamanda bu tür yargılamaları gören kamuoyunun zavallı denetçiden başkalarının kimleri mağdur ettiğini bir miktar daha anlayabilecektir.

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/bagimsiz-denetimde-yasanan-sikintilar/1196632