Uzun zamandır beklediğimiz gün geldi çattı. Bugün Türkiye için çok önemli bir gün. Ne uzun uzun hikayeler okuyacak sabrımız var ne okuduğumuzu anlayacak kadar konsantrasyonumuz. Bir an önce akşam olmasını ve sonuçları görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
İşte, bu bekleme sürecinde yapabileceğimiz en iyi şey, kendimizi sokaklara atmak ve biraz hava almak. İster Rumelihisarı Kale’de geleneksel bir kahvaltı yapın, ister Nişantaşı’nın yükselen yıldızı Must’ın pazarları gelenekselleşen eğlenceli “drunch”ına katılın, ister bu gerilimli süreçte ihmal ettiğiniz çocuklarınızı Legoland ya da Uniq İstanbul’da sevindirin, ister Arnavutköy sokaklarında yeni mekanları keşfedin, ister Belgrad Ormanı’nda yürüyüşe ya da koşuya çıkın, ister Boğaz’da bir balıkçıda sofrayı donatın.
Ne sizi daha mutlu edecekse, onu yapın. Bir de size ek hizmet, dışarıda yemek yemeyi planlıyorsanız, ünlü şef Anthony Bourdain’den öğrendiğim altın tüyolar... Hem eğlenceli hem ürkütücü. Dışarıda yemek yemeden önce mutlaka okumakta fayda var. İyi pazarlar!
Anthony Bourdain’den neler öğrendim?
Brunch, iyi şeflerin cuma ve cumartesi yoğun çalıştıkları için işin başında olmadığı ve yemekten anlamayanlar için kalmış yemeklerin sunulduğu bir pazar aktivitesi. Çocukların oyun ortamı da denilebilir.
Pazar günleri kızarmış deniz ürünleri ve soslu balık yemeyin. Genelde pazar brunch’ı en iyi restoranda bile cuma ve cumartesiden kalma balıkların sosla sunulduğu, makarnaların makarna salatasına, pişmiş etlerin dilimlenip karışık et tabaklarına dönüştüğü, şeflerin hayatını kurtaran bir giderleri azaltma günü. Yoksa neden gayet güzel bir ızgara balık bir anda enteresan soslara bürünsün?
En ideal günler
Hollandaise sostan uzak durun. Bu yumurta beyazı ve tereyağ karışımı sos çok sıcak veya soğuk olmayan bir ısıda saklanabiliyor. Her siparişle baştan yapılmayacağına göre bir kez yapılıp daha sonra bakterilerin en uygun üreme ortamında saklanıyor. Kalanlar da salata sosu oluyor.
Dışarıda yemek yemek için en iyi günler salı ve perşembe. Ürünler taze, ekip pazar günü dinlenmiş ve müşteriye turist muamelesi yok. Korkmanız gereken iki kelime: Pazartesi ve spesiyalite. Özellikle “Şefin spesiyalitesi” kalmış ürünlerden kurtulma yolu.
Pazartesi günleri balık ısmarlamayın. Dört-beş günlük olur. Hafta sonu için balık alımı perşembeden yapılır, balıklar cuma sabahı gelir. Cuma ve cumartesi akşamı satılmayanlar pazar günü brunch ya da pazartesi günü spesiyalite olarak satılır.
Klasik bir balık pazarında sabah çok erken taze balıklar satılır. Sonra donmuş balıklar satılır. Bir daha ucuz suşi ve “All you can eat” (yiyebildiğiniz kadar) Çin yemeği yerken bunu düşünün.
Bir restoranın kâr ederek çalışması için her yiyecek alış fiyatının üç-dört katına satılmalıdır. Bu durumda birkaç gündür buzdolabının arkasında kalmış etlerden nasıl kurtulunur? “İyi pişmiş” sevenlere kalmış etleri saklamak bir restoran geleneğidir. Zaten etin tadını alamayacak kadar pişmiş, spor ayakkabı derisi tadında et seven müşterilere kalmış eti servis etmek zevktir ve maliyetleri düşürür.
Tuvaletleri pis restoranda yemek yemeyin
Et yiyecekseniz steakhouse’da yemek en iyisidir. Nerede en çok ne satılıyorsa, onu yemek en iyi çözüm. Genelde garsonun yüz ifadesinden de en çok satılan yemekleri anlayabilirsiniz.
Menüdeki genelde söylenmeyen ilginç yemekler, menüyü zenginleştirmek için konmuştur ve günlerce buzdolabında meraklı birinin onu söylemesini bekler.
Tuvaletleri pis bir restoranda asla yemek yemeyin. Bu zor bir kural değil. “Görmenize izin verdikleri bir yer o haldeyse, kim bilir mutfak nasıldır?” diye düşünün. Tuvalet temizlemesi kolay bir yer, mutfaksa kesinlikle değil.
Restoran işinde kilit kelime: Rotasyon. Mutsuz bir şef ve restoran sahibi camdan bakıyorsa o restorandan uzak durun. Çalışanların işini ciddiye alması da önemli. Servis elemanları bir TV dizisinde rol almayı bekliyor gibiyse ve işlerini önemsemiyorlarsa tehlikeli. (Çağdaş Ertuna / Milliyet)