Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Son dönemde ilave başka saldırılar da söz konusu oldu. Konvansiyonel terör örgütleriyle hedeflerine ulaşamayan bazı küresel güçler tarafından ki bu küresel güçler artık son günlerde şekillenmeye, ete, kemiğe bürünmeye başladı. Daha önce soyut bir küresel güç tanımımız vardı ama bugünlerde artık şekiller, fotoğraflar ortaya çıkmaya başladı. En son somut örneğini Hollanda'da yaşananlarda görüyoruz, Almanya'nın ortaya koyduğu politikalarda görüyoruz." dedi.
Canikli, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Salonu'nda iş adamlarının katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, içinde bulunulan konjonktürde ekonomide bazı sıkıntılar yaşandığını belirtti.
Bunun da birçok sebebi olduğuna işaret eden Canikli, "2008 küresel krizden kaynaklanan nedenleri var, halen dünyayı etkilemeye devam ediyor. Dünyada ticaret daralıyor, küresel ihracatın büyüme hızı, aynı şekilde ticaretin büyüme hızı azalıyor. Koruma eğilimleri giderek dünya ekonomisinde daha belirgin hale gelmeye başladı. Bu dünya ticaretini, ekonomisini tehdit eden çok önemli bir gelişmedir." diye konuştu.
Canikli, Trump'un başkan seçilmesinden sonra da seçim çalışmaları sırasında söylediklerini hayata geçirmesi halinde, bu anlamda koruma eğilimlerinin daha da artarak ivme kazanacağını söylemenin mümkün olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
"Bu sonuç itibarıyla dünya ticaretinde dağılmayı, dünyanın milli gelirinin azalması sonucunu doğurur ve özellikle Avrupa'da da yine koruma eğilimlerini artıracak şekilde aşırı uç siyasi akımların güç kazanmaya başladığını ve merkeze doğru yerleşmeye başladığını görüyoruz. Son yaşadığımız hadiselerde bunların da etkisi vardır, yani onu da yabana atmamak gerekiyor. Avrupa'da da buna benzer eğilimler güç kazanmaya başladı. Böyle bir ortam içerisinde biz de ekonomik faaliyetlerimizi en iyi şekilde yürütmeye çalışıyoruz. Bütün bu dalgalanmalardan, dış şoklardan, tabi bizi sıkıntıya sokan ekonomiyi etkileyecek olan kişilerin ekonomik davranışlarını olumsuz yönde etkileyen bu gelişmeler gerçekten çok üst seviyede Türkiye açısından."
Dışarıdan kaynaklanan hadiseler olduğunu dile getiren Canikli, şunları söyledi:
"İçeride çok ciddi terörle mücadele, inanılmaz bir şekilde bir egemenlik mücadelesi veriyoruz, yeniden milli mücadele gibi. Dünyanın en kanlı üç terör örgütüyle topyekun mücadele ediyoruz ve o terör örgütlerine bugüne kadar özellikle belli ülkelerin, Avrupa'nın verdiği destek daha da fazla. Gözle görülür destek veriyorlar, her türlü desteği veriyorlar. Sadece bölücü terör örgütü değil, Fetullahçı Terör Örgütü, DEAŞ. Hepsinin de ortak özelliği Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedefleyen, özgürlüğünü ortadan kaldırmayı hedefleyen, birlik bütünlüğünü ortadan kaldırmayı hedefleyen amaç içerisinde bu terör örgütlerini dünyanın belli başlı ülkelerinin desteği altında, bu hain çalışmalarını yürütmeye devam ediyorlar."
Canikli, diğer tarafta bölgede yaşanan çok ciddi çatışmalar söz konusu olduğuna dikkati çekerek, "Yanı başımızda bir alev var, bir yangın var Suriye'de, Irak'ta, başka diğer ülkelerde. Böyle bir ortam içerisinde diğer taraftan da Türkiye'nin refah seviyesini artırmaya, daha çok istihdam edebilir hale getirmeye ve büyüme kapasitesini artırmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
"14 yılda, bir Türkiye üç olmuştur"
"Yani şöyle bir lüksümüz yok, 'Biz şu anda yedi düvele karşı mücadele ediyoruz, önce güvenliğimizi bir garanti altına alalım, önce bu meseleyi çözelim, ondan sonra diğerlerine bakarız.' deme gibi bir şansımız yok" ifadesini kullanan Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem onunla mücadele edeceğiz, o mücadeleyi sonuna kadar götüreceğiz, en ufak bir taviz vermeden ki yapıyoruz zaten, bir sıkıntı Allah'ın izniyle yok, tarumar ediyoruz ama diğer taraftan da bu ülkenin kalkındırılmasını, büyümesini ve istihdam problemlerini ve diğer problemlerini de çözmemiz gerekiyor. Sağlıkta kaliteyi daha da yükseltmemiz gerekiyor. Eğer bu şekilde, bu anlayışla hareket etmiş olsaydık, biz 2002'den beri Türkiye'yi üçe katlayan, bir Türkiye'yi üç yapan o politikaları hayata geçirme imkanımız olmazdı. 14 yılda, bir Türkiye üç olmuştur."
Canikli, sağlığa, eğitime, karayollarına, üniversitelere, üniversitelerin öğrenci sayılarına, istihdam edilen insanların sayısına, Trabzon'u ziyaret eden turist sayısına, hangi kriter alınırsa alınsın, gerçek anlamda şahlandığını, üçe katlandığını vurgulayarak, bu kadar kısa dönem içerisinde bu kadar büyümenin bir başka örneğinin dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığını söyledi.
Bu kadar kısa süre içerisinde böyle bir toplumsal dönüşümü başarabilen başka bir örnek olmadığını belirten Canikli, bunun, Türkiye'nin, bu milletin birlikte bir başarı hikayesi olduğunun altını çizdi.
"Artık iyice ete, kemiğe bürünmeye başladılar"
Canikli, bu zor şartlar altında bunları yaptıklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Son dönemde ilave başka saldırılar da söz konusu oldu. Konvansiyonel terör örgütleriyle hedeflerine ulaşamayan bazı küresel güçler tarafından ki bu küresel güçler artık son günlerde şekillenmeye, ete, kemiğe bürünmeye başladı. Daha önce soyut bir küresel güç tanımımız vardı ama bugünlerde artık şekiller, fotoğraflar ortaya çıkmaya başladı. En son somut örneğini Hollanda'da yaşananlarda görüyoruz, Almanya'nın ortaya koyduğu politikalarda görüyoruz. Nasıl şekilleniyor, ete, kemiğe bürünüyor? Düşünün bir ülke Almanya örnek, diğerleri de var, bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne kasteden, açıkça insanlarımızı katleden terör örgütlerine göz göre göre, bile bile destek veriyorlar, onlara kucak açıyorlar, bağırlarına basıyorlar, silah veriyorlar, para yardımı yapıyorlar. Bunun daha ötesi var mı? Bazıları diyor ki 'Nerede bu küresel güç?’ İşte burada. 'Komplo teorileri üretiyorsunuz.' Ne komplo teorisi, terör gerçek mi? Gerçek. Terörün katlettiği binlerce vatandaşımız gerçek mi? Gerçek. En son ülkeyi tam anlamıyla belli bir bölgesini Türkiye'den koparmak için hendek siyaseti olarak özetlediğimiz o hain kalkışma, teşebbüs gerçek mi? Hepsi gerçek bunların. Onlara destek veren bu ülkelerin destekleri de ortada mı? Ortada."
Almanya'dan bugüne kadar binlerce, oraya sığınan teröristin iadesini istediklerini anımsatarak, "Vermediler, vermiyorlar. Bu ne demektir, nasıl yorumlarsınız bunu? Düşmanınıza kucak açıyor, ona her türlü desteği veriyor. Cumhurbaşkanımızın son derece demokratik ve hukuk çerçevesinde talep edilen bir konuşmasına izin vermiyorlar Almanya'da. Bundan daha masum, doğal talep olabilir mi? Kanaatinizi açıklamak için bir talepte bulunuyorsunuz, size izin vermiyor ama terör örgütü başının Alman meydanlarında uzaktan konuşmasına ve kin kusmasına müsaade ediyorsunuz. Bunu nasıl yorumlayacak, nasıl değerlendireceksiniz? İşte küresel güç bu. Onun için söylüyoruz son günlerde artık iyice ete, kemiğe bürünmeye başladılar" değerlendirmesinde bulundu.
Canikli, bu açıdan iyi olduğunu dile getirerek, "Daha önce de yapıyorlardı, yıllardan beri yapıyorlardı ama gizli yapıyorlardı. Bize başka şey söylüyorlardı, arkadan başka iş çeviriyorlardı. Şimdi her şey ortaya çıktı. Bütün dünyanın gözü önünde olay cereyan ediyor. Düşünebiliyor musunuz bir ülkenin bakanının ülkeye girişini engelliyor, Dışişleri Bakanının uçağına iniş izni vermiyor. Bir problem yok, her şey normal, kurallar çerçevesinde devam ediyor, müttefikimiz bir de aynı ittifak içerisindeyiz. Bunu nasıl değerlendirirsiniz" dedi.
"Artık ihtiyatı falan elden bıraktılar." diyen Canikli, şöyle devam etti:
"15 Temmuz darbe girişimine kadar Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne yönelik saldırılar, sistematik olarak dizayn edildi, önceden planlandı. Fetullahçı Terör Örgütü 40 yıldan beri bu işler için, bugünler için yetiştirilip büyütüldü, ilmek ilmek işlendi. Orada bir olumsuz sonuç beklemiyorlardı, ondan sonra her tarafta, Avrupa'da bir şaşkınlık durumu söz konusu genel olarak. Ne konuşacaklarını, ne yapacaklarını bilmiyorlar, karmakarışıklar, kafaları karıştı çünkü en son 15 Temmuz teşebbüsünden mutlak başarı bekliyorlardı kendi açılarından. Mısır'da olduğu gibi, yönetimin el değiştireceğini tahmin ediyorlardı. Olmayınca ellerini, kollarını nereye koyacaklarını, nereye bakacaklarını şaşırdılar. Aslında son Avrupa'nın Türkiye'ye yönelik, bakanlarımıza karşı tavırları bu şaşkınlığın bir yansımasıdır, işaretidir. Onu o çerçevede değerlendirmek lazım."
"Diğer taraftan da derecelendirme kuruluşlarının saldırıları geldi"
Canikli, bütün bu saldırılar olurken diğer taraftan da derecelendirme kuruluşlarının saldırılarının geldiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Orada da hiç hak etmediğimiz, rasyonel olmayan bir şekilde Türkiye'nin ekonomisinin, yatırım yapılabilir seviyedeki notu ikisi birden düşürüldü. Bankalarımızla ilgili yine not indirimi yaptılar. Reel sektörde en güçlü firmalarımız ve bankalarımızla ilgili yaptılar ama hiç birisinde başarılı olamadılar. Geçmişte, bunlardan herhangi bir tanesi bu ülkenin para, Döviz piyasalarının allak bullak olması için yeterliydi ama Türkiye'de hiçbir tanesi başarılı olamadı. Özellikle ekonomi alanında da ciddi bir kaos oluşturarak vatandaşın, hükümetimize yönelik olarak bakışını olumsuza çevirmek istiyorlardı. 'Milletin cebini doğrudan ilgilendiren bir problem çıkartırsak o zaman bu hükümet ayakta kalamaz, rahatlıkla siyaset sahnesi dışına itebiliriz.' diyorlardı, hiçbirisi gerçekleşmedi"
En son hamlelerini siyasette, güvenlikte 15 Temmuz'da yapılan saldırının bir benzerinin, 28 Ocak'ta derecelendirme kuruluşu Fitch tarafından yapıldığını aktaran Canikli, şöyle devam etti:
"Onu en güçlü son vuruş olarak planladılar, ondan sonra artık Dövizin fiyatının tutulamayacağını, TL'nin tepetaklak gideceğini hesapladılar ama ne oldu? Tam tersi oldu. O tarihten bugüne kadar dolar yüzde 7'nin üzerinde değer kaybetti, TL yüzde 7'nin üzerinde değer kazandı ve şu anda her şey kontrol altında. Dolar çok dar bir bantta dalgalanıyor yani 3,6 ile 3,7 arasında, bu normal, sağlıklı bir dalgalanma biçimi. O kadar keskin dalgalanmalar artık yok ve işin en güzel tarafı onların da ellerinde artık atacakları barut kalmadı, bütün mermileri kullandılar. Daha bundan sonra Türkiye ile ilgili ekonomik dengeleri bozacak şekilde söyleyecek sözleri kalmadı. Artık bundan sonra meydan bizim. Hep birlikte göreceğiz ve o meydanı da en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz."
Canikli, bütün yaşananlardan sonra tabii ekonomide de çok ciddi olumsuz yönde etkilenme işaretleri ortaya çıkmaya başladığını belirterek, "En önemlisi talepte düşüş başladı, bir ekonomi için en büyük tehdit budur. İnsanların alışveriş yapma noktasında eğer geriye gidiş olursa, tereddütleri varsa geçmiş olsun, çok tehlikeli. Alışveriş, ticaret yoksa, talep, üretim, istihdam yok anlamına gelir. O zaman ne olur? Fabrikalar kapanır. Onun işaretleri ortaya çıkmaya başladı. Nitekim 2016 yılının üçüncü çeyreğinde negatif büyüdük, eksi 1,8 büyüme yaşandı." dedi.
Başka problemler de yaşadıklarını dile getiren Canikli, yurt içinde çok ağır sonuçları olan bombalamalar olduğunu anımsattı.
Canikli, Türkiye'nin dinamik yapısını göstermesi açısından da şu iki karşılaştırmanın önemli olduğunu belirterek, "Atatürk Havalimanı'na çok alçakça bir saldırı yaşadık, büyük bir saldırıydı ve 7 saat sonra her şey normale döndü, havaalanında bütün faaliyetler normalleştirildi. Çok daha hafif bir saldırı Belçika Havaalanı'na yapıldı, 16-17 gün kapalı kaldı. Bu son derece önemli bir ayrıcalıktır Türkiye açısından. Türk insanının bu konudaki azmini, gayretini ve kahramanlığını göstermesi açısından son derece önemlidir." diye konuştu.
Talepte düşüş yaşandığını, kurdaki hareketlenme nedeniyle Döviz borcu olanların mali yapılarında çok ciddi sarsıntı ihtimali ortaya çıkmaya başladığını ve işsizlik oranlarının büyümeye başladığını ifade eden Canikli, "Talep olmayınca fabrikalar yavaş yavaş kapıya kilit vurmaya başladılar, dolayısıyla istihdam problemi de yaşamaya başladık ve işsizlik oranları yükselmeye başladı. Bütün bu problemleri ortadan kaldırmak amacıyla biz de gece gündüz hiç durmadan gerekli müdahaleleri yapmak için çalışmalarımızı yaptık ve en son projelerimizi uygulamaya koyduk. Bir aydan beri de sonuç almaya başladık. Bu tür gidişatı tersine çevirmek kolay değil. Söylemesi kolay ama realize edilmesi o kadar kolay değil." değerlendirmesinde bulundu.
Ek istihdam projesi
Canikli, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında, ek istihdam projesi başlatılalı daha üç hafta olduğuna işaret ederek, 300 bin kişinin iş bulduğunu, onlara iş imkanı sağlandığını vurguladı.
Projenin hızla devam ettiğini kaydeden Canikli, şunları söyledi:
"Ona 200 bin de toplum yararına çalışma yoluyla istihdam imkanını ekleyin, 500 bin. Yaklaşık bir kaç ay içerisinde 500 binlik istihdam, inanılmaz bir sayı. O projeyi Cumhurbaşkanımız açıkladığında, bazılarının her zaman olduğu gibi 'Böyle bir şey olur mu, ilave bir istihdamla bu kadar bir şey olur mu, piyasa bunu kendisi talep edecek.' gibi yaklaşımları ortaya koydular. Buyurun işte oldu, bal gibi de oluyor ama olabilmesi için de biz orada mantıklı uygulanabilir bir modeli devreye soktuk. Ne yaptık? Şöyle demedik, 'Kardeşim işe yeni birilerini alın, yeni istihdam yapın, halledin tek başınıza.' Ortaya çıkacak mali yükümlülüklerin tamamını devlet üstlendi, yani SGK işveren, ücret üzerindeki işçi payının vergisinin tamamını devlet üstlendi. Dedi ki 'Bu şartlarda ek istihdam projesini hayata geçirelim.' O zaman yatırımcı baktı, hakikaten ciddi bir istihdamda maliyet düşüşü yaşanıyor ve onu benimsedi çünkü gerçekçiydi ve bu başarılı sonucu aldık."
Canikli, toplam paketin ilave ek istihdam hedefinin 2 milyon 100 bin olduğunu belirterek, "1,5 milyonu bu çerçevede, 400 bini işbaşı eğitimi ve ona benzer modeller çerçevesinde, 200 bini de toplum yararına çalışma çerçevesinde. İnşallah yıl sonuna kadar bu hedefe ulaşacağız. Şu an gelen öncü rakamlar bu hedefe ulaşacağımızı gösteriyor. 2 milyon 100 bin istihdam ne demek? 2 milyon 100 bin kişinin iş bulması, sosyal güvenlik şemsiyesine kavuşması, morallerinin düzelmesi, evine ekmek götürür hale gelmesi demek. Rakam belki düşük olabilir, olsun önemli değil. Aynı zamanda bunların aldığı maaş kadar paranın piyasaya satın alma gücü olarak dönmesi demek çünkü şu ana kadar 500 bin kişi, yıl sonuna kadar da 2 milyon 100 bin kişi alacağı maaşı olduğu gibi harcayacaklar. Dedik ya talep düşüyor, işte o talebi, ticareti canlandırmak için" diye konuştu.
Bunun etkilerinin ortaya çıkmaya başladığını anlatan Canikli, "Bunu desteklemek amacıyla bazı geniş kullanım alanı olan ürünlerde KDV, ÖTV indirimi… Mobilyada, beyaz eşyada, konutta. Orada da çok ciddi artışlar söz konusu ve bu da ticaretin hareketlenmesine neden oldu. Türkiye Cumhuriyeti iktisat tarihinin en büyük KOBİ'lere finansman destek projesini de hayata geçirdik. 460 bin 167 KOBİ'nin tamamına 20 ile 50 bin lira arasında sıfır faizli, 1 yıl ödemesiz, 3 yıl vadeli kredi veriyoruz. Türkiye'de cirosu 250 bin liraya kadar olan 332 bin mikro KOBİ'ye 20 bin lira veriyoruz" ifadesini kullandı.
Canikli, bir katılımcının "Bankalar veriyor mu" sorusu üzerine, "Veriyor, tepelerindeyiz, enselerindeyiz. Dosya bazında günü gününe takip ediyoruz. Türkiye'nin her yerinden bize intikal ediyor, 'Şu banka bana vermiyor şu gerekçelerle' diyor, anında müdahale ediyoruz. Eğer bu müdahalelerimiz olmasaydı başka alanlarda da çok ciddi sıkıntılar yaşanacaktı. Böyle bir dalgalanma yaşadık ekonomide, çok ciddi saldırılar oldu güvenlik alanında, siyaset alanında başka sıkıntılar yaşadık" yanıtını verdi.
Bu gibi dönemlerde mutlaka kalıcı bir takım olumsuz etkiler ortaya çıktığına dikkati çeken Canikli, şöyle dedi:
"Biz bunu çok yaşadık, kendi dönemimizde de yaşadık. 2006, 2009, 2012 yılında yaşadık. O dalgalanmalardan sonra ne oldu biliyor musunuz? Hemen hemen hepsinde faiz oranları 3, 4 puan arttı. Bu dalgalanmada en son 2012'de yaşadığımızda 5,5 puan arttı ve kredi faizlerine de yansıdı o. Bu dalgalanmada hiç faiz artırmadık, kredi faizlerinde de en ufak bir artış meydana gelmedi. Bıraksaydık eğer bankacılık sistemini, o müdahaleleri yapmamış olsaydık, birazcık mali yapısı bozulduğu zaman banka o şirketi otomatik olarak riskli şirket kabul ediyor ve 4 puan faiz artırıyor, teminat mektubuna uyguladığı komisyon oranını 0,50'den yani yarım puandan 2'ye çıkartıyor. Bütün masraflarını katlıyor. Teminat olarak verdiği gayrimenkulün değerini düşürüyor ama şu anda Türkiye'de hiçbir banka bunu yapamıyor anında müdahale ettiğimiz için."
Sürekli teyakkuzda olduklarına vurgu yapan Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sürekli tabiri yerindeyse enselerinde boza pişiriyoruz ama kuralları bozmadan, hiçbir kurumu, yeri sıkıntıya sokmadan yapıyoruz bunu. Aslında orada bankanın yaptığı kendi ayağına kurşun sıkmak, başka bir şey değil. Halbuki tam tersi sıkıntıya girmişse rahatlatacak şekilde davranmalı, geçici sıkıntıdır. Finansman desteğini ver, normalleşsin, karlı bir firma ama sen bundan dolayı tam tersini yaparsan eğer, kısarsan, krediyi geriye çağırırsan, maliyetleri yükseltirsen bu ne demektir, bu adamın idam ipini çekmek anlamına gelir. O zaman ilk önce zararı kim görür? Buradan banka görür çünkü o firmanın muhtemelen başka bankalara da riski vardır ve onun geriye dönüşü sıkıntılı hale gelir. Böyle düşündüğünüz zaman çok büyük rakamlar ortaya çıkar, en büyük zararı da bankacılık sektörü görür. Bunların hepsini engelledik. Tek tük kaçanlar olabilir, yüz binlerce, milyonlarca işlem arasında. Bu konuda gerçekten çok hassasız, hiç taviz vermiyoruz. Bize ulaşıp sonuç alan yatırımcılar kendileri görüyor, önce biraz ihtiyatla yaklaşıyor belki ama anında sonuç alıyoruz ve bunu görünce anlıyor."
"Esas sıkıntılı dönemleri geride bıraktık"
Canikli, bunu fırsat bilerek bankaların kredi faizlerini artırmalarına müsaade etmediklerini, bundan sonra da etmeyeceklerini belirterek, "Zaten esas sıkıntılı dönemleri geride bıraktık, bunları geçtik. Artık derecelendirme kuruluşlarının atacak barutları kalmadı, 40 yıldan beri yetiştirdikleri piyon Fetullahçı Terör Örgütünü de kullandılar, en büyük silahları oydu. Bu millet onu da gereken yere gönderdi, dolayısıyla artık bu noktada çok büyük tehdit unsurları kalmadı." diye konuştu.
Bununla "Her şey, sorunlar bitti" demediklerini dile getiren Canikli, "Sorun da mücadele de hiçbir zaman bitmez, kıyamete kadar devam edecek. Her zaman teyakkuzda olacağız ama ellerindeki, en azından stoklarındaki güçlerini tükettiler hem ekonomide hem siyasette. Eğer bu şekilde yanlış yapan finans kuruluşları varsa onları lütfen bize somut dosyayla bildirin, biz hemen gereğini yapar, düzeltiriz." dedi.
Canikli, bu gibi dönemlerde bankacılık sektörünün bazı rakamlarında da bozulma olduğunu kaydederek, "Özellikle takibe dönüşüm oranlarında, işte bu uyguladığımız tedbirlerle bozulma olmadı, hatta iyileşme oldu. Takibe dönüşüm oranı 3,3'den 3,2'ye düştü. Bankalara, 'Birazcık durumu bozulan firmalara artık bunu batırmak amacıyla değil, kurtarmak amacıyla yaklaşın.' talimatımızdan veya uygulamamızdan sonra daha da normalleşti." ifadesini kullandı.
Bu yolla hem KOBİ'leri rahatlattıklarına hem de piyasaya 10,8 milyar lira önümüzdeki üç hafta içerisinde taze sıcak para girmiş olacağına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Şu anda girmeye başladı, bittiğinde toplam 10,8 milyar. Bu çok ciddi bir satın alma gücü hem finansman ihtiyacını çözüyoruz, rahatlatıyoruz hem de düşen talebi kamçılamak için piyasaya satın alma gücü aktarıyoruz. KOBİ'ler parayı aldığı zaman ne yapacak? Üzerine yatacak hali yok. Ya borcu vardır, onu ödeyecek ya mal alımında kullanacak, sonuç itibariyle ekonomiye giren 10,8 milyar taze para. Hepsini birlikte koyduğunuzda işte o etki, aşağı gidiş durduruldu şu anda yukarı yönlü hareket başladı hem üretimde, istihdamda ve özellikle finansman kullanımı noktasında yani finansmanın yukarı yönlü olmasında ve talebin artmasında."