Tasarruf sahibi uzun yılların birikimiyle dövizde nasıl hareket edeceğini iyi kötü öğrendi. Kur düşükken alınan döviz, kur yükselince satılıyor. Vatandaş bekliyor bir süre, kur düştüğünde yeniden alım yaparak sattığı dövizi ya biraz daha fazlasıyla ya da daha az Türk parası vererek yerine koyuyor.
Bu, çok uzun süreden beri gözlenen bir eğilime dönüştü artık. Ama geçen yıl farklıydı. Kurda, özellikle son çeyrekte çok hızlı bir artış oldu, bu artış 2017'nin ilk ayında da sürdü. Ayrıca, yıl içinde kur artışını frenleyebilmek için vatandaşa sürekli olarak "Dövizinizi satın, TL'ye geçin" çağrıları yapıldı. Peki bu çağrılar ne ölçüde işe yaradı? Rakamlar ortada... Merkez Bankası'nın ilan ettiği verilerden nasıl bir gidişat yaşandığına bakalım...
İkinci yarı hareketli
2015'in aralık ayındaki döviz tevdiat hesabını ve yine o aydaki sepet kuru 100 kabul ederek bir seri oluşturduk. Hemen belirtelim, döviz tevdiat hesabı olarak yurtiçinde yerleşik gerçek ve tüzel kişilere ait hesapları aldık. Sepet kuru ise üçte iki dolar, üçte bir euro olarak hesapladık. Bunun nedeni döviz tevdiat hesaplarında da döviz ağırlığının kabaca bu şekilde olması. Ayrıca, hem DTH, hem sepet kur için ay ortalamasına ait rakamları kullandığımızı da belirtelim.
İşte bu şekilde hesapladığımız ve 2015'in aralık ayını 100 kabul ettiğimiz seride geçen yılın haziran ayındaki DTH ve sepet kur hemen hemen aynı. DTH endeksi 101.14, sepet kur endeksi 101.33 düzeyinde.
Temmuzla birlikte ayrışma başlıyor. Belli ki "Dövizinizi satın" çağrıları bir ölçüde de olsa etki yaratmış. Döviz hesapları azalıyor. Döviz kuru ise adeta direniyor ve ekimle birlikte tam zıt yönde bir hareket başlıyor.
Döviz hesapları azalmış ama şu ayrımı bilme şansımız yok. Vatandaş dövizini "TL'ye geçin" çağrısına uyarak mı sattı, yoksa kur yükseldiği için para kazanmak amacıyla mı?
Ayrışmanın zirve yaptığı ay ocak
Bu yılın ocak ayına geliyoruz; DTH endeksi 91.41'e gerilemiş. Ama diğer yanda kur sepeti endeksi 127'ye tırmanmış.
Gerçek rakamları da verelim; aralık 2015'te 146.8 milyar dolar olan DTH, bu yıl ocakta 134.2 milyar dolara inmiş. Üçte iki dolar, üçte bir eurodan oluşan döviz sepeti ise 2.97'den 3.77'ye yükselmiş.
DTH ve döviz sepetinin ayrışma dönemi sayılması gereken geçen yılın haziran ayını esas alırsak, bu yılın ocak ayına kadar olan yedi ayda DTH yaklaşık yüzde 10 oranında 14 milyar dolar azalmış. Bu dönemde döviz sepeti ise yüzde 25 artmış.
Vatandaş yine döviz alıyor
Gerek DTH, gerek sepet kur hesaplamasında aylık ortalamayı kullandığımızı belirttik. Günlük verilerden yola çıkarak o ay için değerlendirmede bulunmak yanıltıcı sonuçlar verebiliyor çünkü.
Tek bir günün rakamlarından yola çıkmış olsaydık bir eğilimden söz edemezdik elbette ama ay ortalamasını kullandığımız için şubat verilerine bakarak vatandaşın yeniden döviz almaya başladığını söylemek yanlış olmasa gerek.
Ocak ayında ortalama 134.2 milyar dolar düzeyinde bulunan DTH, şubatta 139.2 milyar dolara çıktı. Sepet kurun ise ocaktan şubata geçişte 3.77'den 3.71'e gerilediğini görmekteyiz.
Vatandaş niye döviz alıyor?
Haftalık bazda izlersek gerçek ve tüzel kişilerin döviz hesaplarının son beş ayın en yüksek düzeyinde bulunduğunu görüyoruz. Döviz hesapları 17 Şubat'ta 140.3 milyar dolara çıkmıştı, 24 Şubat'ta da 140.7 milyar dolar oldu. 23 Eylül'den bu yana 140 milyar dolar sınırı hiç aşılmadığını hatırlatalım.
Vatandaş, bu yılın tüm haftalarında döviz hesabının üstüne biraz daha ekledi. Yani ister aylık bazda bakılsın, ister haftalık, vatandaş döviz alıyor. Bu eğilim değişikliği dikkat çekici.
Döviz kurunda ortalamalarla pek ilgilenmiyoruz; ortalama değerler pek aklımızda kalmıyor. Zihnimizde, birkaç günlüğüne ya da birkaç saatliğine de olsa çıkılmış en yüksek değerler yer ediyor. Sonuçta o değerleri baz alarak gelinen noktayı "ucuz" bulabiliyoruz.
İşte bu yüzdendir ki vatandaş "Döviz yeterince ucuzladı, ben sattığımı yerine koyayım" diye düşünüyor olabilir. Bundan daha kötüsü, "Döviz artık bu düzeyin altına düşmez; olsa olsa daha da artar" düşüncesiyle hareket ediliyordur. İki düşünce birbirini tamamlıyor aslında ve ikisinin sonucu da kötü.