FETÖ, PKK ve DHKPC’lilere kucak açan Almanya ile ilyice gergin olan ilişkiler, terör propagandası yapan Dei Welt muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanmasından sonra kopma noktasına geldi. Alman yetkililerin Türk bakanların toplantılarını yasaklamasıyla krize dönüşen gerginlik, Almanya Parlamentosu’nun (Bundestag) resmi yayın organı “Des Parlament”de yapılan Türkiye düşmanlığıyla zirveye ulaştı. Tamamen referandumda ‘hayır’ oyu verilmesi propagandasına ayrılan Des Parlament, Türkiye haritasının bir kısmını Ermenistan ve Kürdistan olarak ayırdı. Almanya resmen Türkiye üzerinde ‘Önce hayır, sonra ayır’ stratejisi uyguladığını açıkladı.
30 ALMAN YENİ TETİKÇİ
Başbakanlık Basın Yayın Enfermasyon Genel Müdürlüğü kaynaklarından ulaşılan bilgiye göre, haftalık olarak Almanya Federal Parlamentosu tarafından yayımlanan Das Parlament’in 27 Şubat 2017 tarihli sayısının konusu tamamen ‘Yeni Türkiye’ye ayrıldı. Ama manşet cümlesi ise yüzyıl önce olduğu gibi ‘Boğazın Hasta Adamı’... Türkiye’deki 16 Nisan Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumunu hedef alan 20 sayfa yayınlanan Des Parlament, 30 Alman siyasetçi, akademisyen ve yazardan aldığı görüşlere yer veriyor. Ancak, tarafsız bir değerlendirme yerine ‘Erdoğan’ın tek adam rejimine izin verilmemesi’ ve ‘parlamenter sistemin ölmemesi için’ Almanya’daki Türk seçmene ‘Hayır oyu kullanın’ propagandası yapıldı.
YÜZYILLIK ÖZLEM HORTLADI
Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı yapılan Almanya Parlamentosu’nun yayın organında, terör örgütleri PKK ve FETÖ’nün yoğun bir propagandasına da yer verildi. Türkiye’yi 100 yıl önce yok etmeyi amaçlayan Sevr Antlaşması’na gönderme yapan Bundestag gazetesi, Türkiye’nin doğusunda bir Ermenistan, Güneydoğusu’nda ise Kürdistan bölgesi çizdi.
AZINLIK VE GÖÇMEN PROVOKASYONU
DES Parlament Türkiye’deki azınlık ve göçmenlere de provoke etmeye çalıştı. Gazetede şöyle denildi: Türkiye’de çeşitli dinlere mensup azınlıklar, kısa süren hoşgörünün ardından dışlanıyor hatta saldırıya maruz kalıyor. Türkiye’deki azınlıklar için, kısa süren bahar sona erdi. AKP eskiden benimsediği ilerici azınlık politikasından milliyetçi sularda yol almak için vazgeçti. Türk azınlıkların umuda kapıldığı zamanlar mazide kaldı. Hristiyanlara saldırı… Bu hava Türkiye’nin sokaklarında da hissediliyor. Ingo Arend (Die Tageszeitung ve Deutschlandradio muhabiri) şunları anlatıyor: İstanbul şehri, uluslararası sergilerle sanat metropolü haline geldi. Ama şimdi korku ve otosansür kol geziyor. Dindar fanatikler geçtiğimiz yıl Allah’ü Ekber nidalarıyla Contemporary İstanbul (CI) Sanat Fuarı’nı basıyor. Türk kültür çevrelerinde, şimdilerde korku ve otosansür hakim.”
SADECE KARA MİZAH
Ermeniler: 1915/16’da Hristiyan Gruba yapılan soykırım Türkiye’de hala tabu. Ülkede kalan 60 bin kadar Ermeni, rüzgarın sert estiğini 2015’in çetin seçim kampanyasından sonra; daha sertini ise 2016’daki darbe girişiminden sonra daha fazla hisseder oldu. Ermeni asıllı parlamenter Garo Paylan ocak ayındaki Meclis konuşmasında parlamenter demokrasinin kaldırılması konusunda uyarmak istediğinde, Kürt partililer dışındakilerin tümü, soykırım kelimesini kullanan Paylan’a alçak Ermeni diye bağırmaya başladı. Genel Kurul’un üç birleşiminden çıkarma cezası verildi.
OFSAYTTA TUTSAK KALANLAR
İnsan Hakları örgütü Pro Asyl, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin durumuyla ilgili kötü bir tablo ortaya koyuyor. Her ne kadar Türkiye, ülkedeki üç milyon mülteciyle AB üyelerinin tümünden daha fazla kişiyi kabul etmiş olsa da Pro Asyl Avrupa Sorumlusu Karl Kopp’a göre Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra siyasi açıdan çok kaygı verici bir yola giren Türkiye’deki mültecilerin büyük bölümünün gelecekle ilgili umudu yok ve zor şartlarda yaşamını idame ettiriyor. Devlet desteği alamıyorlar; pek çoğu devlet kamplarında kalıyor, pek çoğu da ülkeye dağılmış durumda: barınak, gıda, eğitim ve tıbbi ihtiyaçlarının karşılanmasında sorunlar yaşanıyor. 400 binden fazla Suriyeli çocuğun okula gitmediği söyleniyor.
TÜRKLER ‘HEP İLKEL KALACAK’MIŞ
Susanne Kailitz (Yazar-bağımsız gazeteci): Mehmet Daimagüler’in bundan birkaç yıl önce “Bu devirde güzel bir ülke değil” adlı kitabında çıkardığı sonuç oldukça acıydı. Daimagüler “Ne yaparsak yapalım bizler hep Kanake (ilkel) kalacağız” sonucuna vardı.
DİKTATÖRLÜK UYARISI
Luise Sammann (Türkiye’de bağımsız muhabir):Türkler Nisan ayı ortasında ülkeye cumhurbaşkanlığı sistemini getirmesi öngören bir anayasa taslağını oylayacaklar. Eleştirmenler ülkenin diktatörlüğe doğru kayması karşısında uyarıda bulunuyor.
OTOKRASİYE GİDİLİYORMUŞ
Hans Monath (Der Tagesspiegel muhabiri):Ülke büyük adımlarla otokrasiye doğru yürüyor. Erdoğan kimseye aldırmadan gücünü arttırmak için demokratik standartları yok ediyor. Gazeteciler ile Kürt muhalif siyasiler tutuklanıyor. Ayrıca medyalar kapatılıyor. Üniveriteler ve diğer eğitim kurumları muhtemel Gülen yandaşlarından temizleniyor.
DEMOKRASİ YOK EDİLİYOR
Özcan Mutlu (Yeşiller Partisi Milletvekili): Türkiye’ye başkanlık sistemi gelirse bu, ülkede parlamenter demokrasinin yok edilmesi ve otokrasinin beyan edilmesi anlamına gelir. Erdoğan birdenbire yürütme, yasama ve yargı erki üzerindeki tüm gücü ele geçirecek. Eğer referandum adil yapılırsa Türk halkı Erdoğan’ın planlarına “hayır” diyecektir. Türkiye’de medyaların neredeyse hepsi hükümetin çizgisini savunuyor. Muhalefete haberlerde neredeyse hiç söz verilmiyor.
ÖZGÜRLÜĞÜN DÜŞMANI
Çiğdem Akyol (Avusturya APA Ajansı İstanbul muhabiri): Eleştirel medya organları yoğun baskı altında. Cumhurbaşkanı “basın özgürlüğünün düşmanı” kabul ediliyor.
DİTİB’E CASUSLUK SUÇLAMASI
Ulrich Pick (Südwestrundfunk redaktörü): DİTİB’in Erdoğan’ın rakibi Fethullah Gülen’in Hizmet hareketi üyeleri ile ilgili casusluk yaptığı belirtiliyor. Köln’deki Türk din ateşesine iletilen yazılı notlarda –yazarın elinde mevcut- dokuz hatta yedi kişi hakkında Türkiye’deki memleketleri ve isimleri dahil olmak üzere bilgiler yer alıyor. DİTİB’in birçok olayda Ankara’daki hükümet için bilgi topladığı belirtiliyor.
ÖLÜMCÜL BİR HATA
Michelle Müntefering (SPD milletvekili-Gazeteci):Türk Parlamentosunun çoğunluğunun parlamentonun yetkisiz kılınması oylamasında işbirliği yapmış olması ölümcül bir hata.
ERDOĞAN GÜÇLENECEK
Jörg Billias (Das Parlament Genel Yayın Yönetmeni):Türkiye’de Anayasa değişikliği gerçekleşirse parlamento zayıflayacak ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan daha fazla güç elde edecek.
HALEP BENZETMESİ
Frank Nordhausen (Berliner Zeitung - Frankfurter Rundschau Türkiye muhabiri): Türkiye’nin Güneyooğusu’ndaki Nusaybin kenti sanki bir garnizonmuş gibi güvenlik çemberine alınmış . Şehrin belediye binası, mahkemesi ve her polis karakolu beton bariyerlerle korunuyor. Şehrin geri kalan büyük kesimi ise enkaz durumda ve iç savaş yaşanan Suriye’nin Halep kentini andırıyor.
MİLYARLAR DEVLETE GEÇİYOR
Susanne Güsten (Türkiye’de bağımsız muhabir): Bu sıralar olağanüstü hal kapsamında mal varlıklarına el konularak milyarlar devletin eline geçiyor. KHK’lara göre bir firmaya el konulması için vaiz Fethullah Gülen’e siyasi açıdan yakın olmakla suçlanmak yetiyor. Erdoğan mal varlıklarına el konulması dalgasını Gülen hareketinin ekonomik anlamda yok edilmesinin şart olduğunu söyleyerek gerekçelendiriyor.