Öyle görünüyor ki yabancı yatırımcı Türkiye'de ne olup biteceğini, bu olup biteceklerden döviz kurunun, faizlerin nasıl etkileneceğini hepimizden iyi okuyor. Öyle olmasa, dolar kuru şimdiki düzeyinin çok altında, henüz 3.30'u bulmamışken geçen yılın kasım ayında 2.6 milyar dolarlık çıkış gerçekleşir miydi...
Türkiye'de siyaseten daha karmaşık günlerin yaşanacağı öngörüsüyle hareket eden, Türk parasının hem iç siyasetten, hem dış gelişmelerden ötürü hızla değer yitireceğini düşünen yabancılar kasım ayında Türkiye'den hızla çıktılar. Çıkmakla da kendileri açısından büyük kazanç sağladılar.
Kur yükselmiş, artık eldeki menkul kıymetleri satıp dolara dönmek karlı olmaktan tümüyle çıkmıştı. Aralık ve ocak ayları bu şekilde geçti.
Aslında aralık ve ocak aylarının detayına girildiğinde yabancıların hisse senedi piyasasında alıcı olmaya başladıkları, devlet iç borçlanma senedi piyasasından ise uzak durmayı tercih ettikleri gözleniyordu. Öyle ki, ocak ayında hisse senedi alımı 537 milyon doları bulmuştu.
Şubata geldik, piyasalar iç borçlanma senedi açısından da kımıldamaya başladı. Tablo bu kez biraz tersine döndü üstelik. Yabancılar hisse senedi piyasasındaki alımlarını haftadan haftaya kısmaya başladılar, devlet iç borçlanma senedinde ise belirgin bir alım gözlenir oldu. Öyle ki, devlet iç borçlanma senedinde geçen hafta gerçekleşen 258 milyon dolarlık net alım, bu yıl 6 Ocak'ta gerçekleşen 269 milyon dolarlık alımdan sonraki en büyük tutardı.
Bu kur gelmek için cazip
Yabancı yatırımcı kur düşükken gitti. Bir süredir de sanki pusuda bekliyordu; "Kur yükselse de yeniden Türkiye'de yatırım yapsam" dercesine.
Kuşku yok ki yabancının işine kur yüksekken yatırım yapmak gelir. Türkiye de şimdi o fırsatı sunuyor. Kur görece yüksek, hem de çok yüksek. Bu demek değil ki daha da yükselmez; elbette yükselebilir. Ama bir yabancının Türkiye'de yatırım yaptığında kendini kur artışına karşı koruyan mekanizmaları kullandığı da unutulmamalıdır.
Kur cazip, faiz Batı ile kıyas bile götürmez; dolayısıyla yabancıların önümüzdeki dönemde Türkiye'deki yatırımlarını daha da artırmaları şaşırtıcı olmaz.
Ama normal koşullarda! Türkiye normal bir süreçten geçmiyor ki... 16 Nisan'da sandıktan ne çıkacağını, seçmenin vereceği karara göre siyasette taşların yerinden nasıl oynayacağını kimse bilmiyor ki... Sonuç evet de olsa, hayır da olsa taşlar yerinden oynayacak, bu açık.
İşte o yüzden kur da, faiz de çok cazip olduğu halde giriş hala sınırlı kalıyor ya...
Merkez Bankası ve BİST verileri niye farklı?
Dikkatli okurlar mutlaka fark etmişlerdir. Yabancıların hisse senedi alım satımına ilişkin olarak aktardığımız rakamlarla Borsa İstanbul'un açıkladığı rakamlar arasında fark var. Bu farkın nedeni şu:
Aktardığımız aylık rakamlar, Merkez Bankası'nın açıkladığı haftalık değişim rakamlarının toplamını gösteriyor. Dolayısıyla günü gününe izlenen rakamlara, yani Borsa İstanbul'un açıkladığı rakamlara göre bir farklılık oluşuyor.
Borsa İstanbul günlük rakamlardan aylığa gidiyor, Merkez Bankası rakamlarında ise haftalıktan aylığa erişiliyor. Hafta toplamlarında bir aydan diğer aya rakam sarkabiliyor.
Örneğin 3 Şubat haftasında yer alan 349 milyon dolarlık hisse senedi alımı, 27 Ocak-3 Şubat arasındaki gerçekleşmeyi gösteriyor. Yani 349 milyon dolarlık net hisse senedi alımı 30 ve 31 Ocak ile 1, 2 ve 3 Şubat günlerinde gerçekleşti. Hafta 3 Şubat'ta bittiği için, 349 milyon dolar o tarihe yazılıyor ve dolayısıyla şubat ayına giriyor. Buna göre, 30 ve 31 Ocak günlerindeki hareket, ocak ayında değil, şubat ayında gerçekleşmiş gibi kaydediliyor.
İşte Borsa İstanbul bu hareketleri günlük izlediği için aylık bazdaki gerçekleşme Merkez Bankası rakamından farklı oluyor.
Yüzde 0.69 artış bile TÜFE'yi çift haneye taşıyacak
Türkiye İstatistik Kurumu siz bu satırları okuduğunuz sırada şubat ayının TÜFE gerçekleşmesini büyük olasılıkla açıklamış olacak.
Ocak ayındaki yüzde 2.46'lık hızlı artıştan ve yıllık oranın yüzde 9.22'yi bulmasından sonra şubatta ocak ayına göre daha ılımlı bir hareket beklendiği kesin.
Ama bu ılımlı oran ne olacak... Acaba görece düşük bir artış mı göreceğiz, yoksa sürpriz bir şekilde negatif bir oran mı...
Her ne kadar şubatta tüketici fiyatlarının gerileyebileceği tahmini de dile getiriliyorsa da ağırlıklı beklenti, ocak ayındakinden düşük olmakla birlikte bir artış. Ama artış yüzde 0.50 dolayında bir oranda mı olur, daha yukarıda bir oran mı görürüz, bilinmez.
Ne var ki şu bir gerçek, eğer TÜFE şubat ayında yüzde 0.69 bile artsa, yıllık oran şubat sonu itibariyle çift haneye ulaşacak.
TÜFE'de çift haneyi son olarak 2012'nin nisan ayında görmüştük. Söz konusu ay itibariyle TÜFE yıllık bazda yüzde 11.14 olarak gerçekleşmiş, sonrasında hep tek hanede kalmıştı.
Yani TÜFE eğer şubat ayı sonunda yeniden çift haneye çıkarsa, bu oran son 58 ayın, bir başka ifadeyle yaklaşık beş yılın en yüksek oranı olarak kayıtlara geçecek.