Türkiye’de işsizlik yüzde 12’yi buldu. Genç işsizlik oranı ise yüzde 20’lerde. Türkiye uzun bir zamandır inşaat, perakende ve hizmetler sektörü ile işsizliğe çözüm buluyordu. Açılan alışveriş merkezleri, banka şubeleri en önemli istihdam kaynağı idi.
Ancak büyümenin yüzde 3’lere gerilemesi, tüketimin azalması perakende sektörünü vurdu. Alışveriş merkezlerinde, sokaklarda kapanan dükkanlar, marka zincirleri işsizliği de hızla arttırdı. Bankacılıkta ise bir yılda kapanan şube sayısı 435’i, işsiz kalan sayısı ise 4500’ü geçti.
İşsizlikte acı ziller çalınca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde bir kampanya gündeme geldi. Erdoğan, Türkiye’nin bütün büyük kuruluşlarından, yüksek sayılarda eleman istihdam ederek işsizliği bir ayda etkili bir şekilde düşürmelerini istedi. Hatta işçi almayanı deşifre edeceğini açıkladı.
Bu kapsamda 20 günde 103 bin işçinin alındığı Nuray Babacan’ın haberinde yer alıyordu. Bu kampanyaya etkin bir şekilde katılan iş dünyası kuruluşlarından biri İstanbul Sanayi Odası.
İSO, istihdam sağlayan kuruluşlarını “gurur listesi” ile internet sitesinde açıklıyor. Bu kampanya ile İSO’nun 152 üyesi bir haftada 1000 işçi almış.
Bir yandan fabrikalar kapanırken, üretim düşerken istihdam nasıl artıyor merak ettim. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’a şirketlerin yaklaşımını, gerçekten işçi alma ihtiyacı olup olmadığını sordum. Bahçıvan, bu kampanyayı çok olumlu buluyor. Bu yaklaşımında en önemli gerekçesi şu:
“Son yıllarda Türkiye’de istihdam artışında en önemli sektörler inşaat, perakende, hizmetler olarak sıralanıyordu. Uzun yıllar sonra ilk kez istihdam artışı sanayiden istendi. Üretimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı.”
İstihdam için önemli teşvikler olması da diğer gerekçe. Şirketlerin İŞKUR teşviklerini de etkin şekilde kullandığını anlatan Bahçıvan, istihdam kampanyasının ekonomide moralleri de yükselttiği görüşünde. Bu moralle şirketlerin yeni işçi alımını desteklediklerini söylüyor. Vardiya yerine yeni işçi alımının da tercih edilmeye başlandığını anlatıyor.
Bu konuda bankalara ise oldukça sert bir eleştirisi var Bahçıvan’ın: “Bankacılık en karlı sektörlerden biri hala. Ancak en ufak krizde en hızlı işçi çıkaran kesim oluyor. Şubeler hızla kapanıyor. En çok işsizlik artışı bu sektörde. Küçük bir ilde bir banka şubesinin kapanması demek o kentin ekonomisine büyük darbe vurmak demek. Üstelik bankaya da hiçbir katkısı olmadığı halde. Bana göre bankalar moral bozuyor, haksızlık yapıyor.”
Normal zamanlarda olsak emirle ekonomi yönetilmez derdik ama iş dünyasının kampanyayı iştahla sahiplenmesine bakıldığında sevinmekten başka yapacak bir şey yok! (Jale Özgentürk - Hürriyet)