Gazete ve televizyonların genel yayın yönetmenleri ile bir araya gelen Başbakan Binali Yıldırım, anayasa değişikliği, son grup toplantısında yaptığı bozkurt işareti, MHP lideri Bahçeli'nin 'idam' çıkışı, ABD ile ilişkiler gibi önemli başlıklarda soruları yanıtladı.
MHP lideri Bahçeli'nin "FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıkarılsın" yönündeki çağrısına ilişkin konuşan Yıldırım, "MİT'e sordum, 'Siyasetçi, milletvekili ne varsa getir' dedim. 'Yok bir şey' dedi. Benden bilgi mi saklıyorlar? Eğer öyleyse bedelini öderler" diye konuştu.
Bahçeli'nin "AKP top çevirmesin" diyerek idam düzenlemesinin Meclis'e getirilmesini istemesi ile ilgili de Yıldırım, "Biz de bir laf var, önce şapladığını boya derler. Önce ortada bir iş var. Şu anda referandum süreci var. Referandum bir geçsin de sonra tekrar bir araya gelir, değerlendiririz" diye konuştu.
Yıldırım, 15 yılda çok büyük badireler atlattıklarını söylerken, 2003 yılından bir örnek verdi ve "İlk muhtırayı 8 Ocak 2003'te aldık" dedi.
8 Ocak 2003'te dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, medya patronlarını ve yazarları ile bir araya gelmiş ve dönemin Başbakanı Abdullah Gül'ün Yüksek Askeri Şura kararlarına muhalefet şerhi koymasını eleştirmişti. Özkök, Gül'ün muhalefet şerhi için "Şüphesiz irticai faaliyetlere bulaşanlara cesaret vermiştir" ifadelerini kullanmıştı. Özkök ayrıca "Türbanın mevzuata, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı olarak siyasi bir dayatma ve cumhuriyet geleneklerini aşındırma sembol ve eylemi olarak kullanılmasını hoş görmemiz beklenmemelidir" demişti.
Yıldırım, Özkök'ün o sözleri için "O gün orada söylenenler 27 Nisan'dan çok daha ileriydi" şeklinde konuştu.
ABD'nin PYD ile ilgili tutumu hakkında da konuşan Başbakan, "Önceki yönetim ile yeni yönetim arasında yaklaşım farkı var. Ama bu yaklaşım farkının ne kadarının bizim beklentimizi karşılayacağını yakında görürüz. Şu anda bizim beklentimizi ölçüyorlar" ifadelerini kullandı.
Başbakan Yıldırım, kamudan ihraçlarla ilgili gelen eleştiriler için de "Hatalı işlem olabilir. Maalesef bu süreci bazı yöneticiler geçmişteki hesaplarını görmek için de kullanıyor diye düşünüyorum" diye konuştu.
Başbakan'a sorular ve Yıldırım'ın yanıtları şöyle:
Grup konuşmasında bozkurt işareti yaptınız, daha önce MHP ile ortak etkinlik yapılabileceği de ifade edilmişti.... Kürt oyları üzerinde etkisi ne olur?
MHP ile yapabileceğimiz işleri işaret dili kullanarak yapmıyoruz. Anayasa kararından beri beraber bir yola girdik. Tüm kamuoyunun bilgisi dahilinde yürüyen bir süreç. Ortak etkinlik yapma konusu şu anda karara bağlanmış bir konu değil. MHP ayrı bir parti, ayrı bir siyasi siyasi programı var. Ama burada bir hedef birliği var. Dolayısıyla söylemlerimizin evet yönünde olması doğaldır. Programları onlar ayrı biz ayrı yapacağız, belki süreç içerisinde bir iki programda olabiliriz. Bu da karşılıklı mutabakat çerçevesinde olur.
Dün grup toplantısına girerken dediler ki, 'Burada işitme engelliler var. Onlara mesaj verir misiniz?' Orada bana işaret diliyle 'evet' demeyi öğrettiler. Sonra yukarıdan bozkurt işareti yapan birisi 'Bizi de unutmayın başbakan' deyince ben de bozkurt işareti yaptım. Herkesin işaretini yaparız, Türkiye'nin renkleri bizim için aynıdır. 80 milyonu kucaklayacağız derken bunda tek istisna olan terör örgütü.
Son birkaç haftadır konuşmalarınızda hayır oyu vereceklerin teröristlerle eşdeğer olduğunu söylediniz. Ancak son birkaç gündür bu söyleminiz değişti. Bu söylem değişikliğinin nedeni ne? Politika değişikliği mi var?
Bunun cevabı evet değil. Aslında söylemde değişiklik yok. Baştan beri yok. Bir kısmını alıp Bektaşi gibi yaptı bazıları. Bu herhalde iletişimde çok yaygın bir şey. Benim dediğim bu bölücü örgütler hayır kampanyası yapıyor, CHP de buna katılıyor, buna katılarak hayır kampanyası yapılmasın. Vatandaşın tercihine katılmak bizim ne haddimize. Biz vekiller olarak vatandaşın önüne teklifi götürürüz. Bize verilen görev bu. Bundan sonraki vatandaşın işi.
Burada adil olmak lazım. Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'Evet çıkarsa ülke bölünür'. Cumhurbaşkanı yüzde 50 artı 1 oyla seçileceği için istikrar daha iyi olacak. Çıksa da çıkmasa da Türkiye'ye bir şey olmaz. Türkiye bölünmez. Türkiye'nin bölünmesini isteyenler boyunun ölçüsünü aldı. En büyük tehlike 15 Temmuz'du. 15 Temmuz'da bu milletin neler yapabileceğini hep birlikte gördük.
Kılıçdaroğlu'nun daha önce de başkanlıkta ısrar edilirse kan çıkar söylemi vardı. Manisa il başkanınız 'İç savaş çıkar' dedi.
Şu anda CHP kampanyasını yumuşatmış görünüyor. Kendilerine göre bir kampanya aklı var diye düşünüyorum. Ama bu kötü bir şey değil bunun böyle yapılması bence kucaklayıcı olmak, sertleştirmemek, vatandaşın hiç haketmediği söylemlerin olmaması iyi bir şey. Ülkenin birlik ve beraberliğinin muhafazasında önemli olduğunu düşünüyorum. Ama ne kadar sürecek bilmiyorum.
Manisa İl Başkan Yardımcısının ifadesinde bir kıyas yapmadık. Yanlış olduğunu düşündüğümüz için istifasını istedik.
Burada demokraside kalite problemi var. Bir şeyin anında gereği yapıldıysa bunu sürdürmenin anlamı yok. Aksi takdirde bunun takdir edilmediği gibi bir sonuç çıkıyor.
Son durumu gösteren anket çalışması var mı?
Anketler havada uçuşuyor. Anketten bol bir şey yok. Anketlere itibar ederim ancak kendim yaparsam. Gerçek anket 16 Nisan'da. 16 Nisan'da hepimiz boyumuzun ölçüsünü alacağız.
Anlamlı evet oranı bekliyoruz demiştiniz. Yüzde 55'in üstü müdür? 'Evet'e ikna etmek için nasıl bir kampanya dönemi geçireceksiniz. Bir de hayır kampanyası yapanlar '15 yılda ne yapılamadı da bu isteniyor?' diye soruyor.
Anlamlı evet demek millet gönlünden ne geçiyorsa, hangisi gönlünden geçiyorsa, anlamlı olan odur. Bizde vatandaşın verdiğine şükretmekten, teşekkür etmekten başka bir şey olmaz. Oran almaya çalışıyorsunuz. Ama kimin ne vereceğini bilmiyorum. Vatandaşın iradesine oran belirlemek bize yakışmaz. Onların iradesini yok sayamayız. Ama anlamlı bir evet beklemek hakkımız. Vatandaş olumlu yanıt verirse ne âlâ, vermezse başımız gözümüz üstüne.
Biz bütün kararsızların kararının evet yönünde olması için çalışıyoruz. Kararsız olan bütün vatandaşlarımıza kararlarını oluşturmaları yönünde yardımcı olacağız. Kendilerini dinleyeceğiz.
"İlk muhtırayı 8 Ocak 2003'te aldık"
'15 yıldır neye ihtiyacınız oldu da' sorusu çok yerde soruluyor. Bunun cevabı çok uzun. Ama o kadar vaktimiz yok. AK Parti 2003'ten beri desteğini sürdürüyor hem de artırarak. Bu doğru. Ancak 15 yılın ilk gününden bu yana bir değerlendirme yapmamız lazım. Biz vatandaşa verdiğimiz sözü tuttuk. Ama o kadar büyük badirelerden geçtik ki. Belki bunların üç tanesi biliniyor. Çoğu bilinmiyor.
8 Ocak 2003'te ilk muhtırayı aldık. O gün Diyarbakır'da uçak düştü gündem değişti. Açın arşivleri bakın. O gün orada söylenenler 27 Nisa'ndan çok daha ileriydi.
Biz şeytan taşlamaktan vakit bulduğumuz aralarda iş yaparak bugünlere geldik. Bu Türkiye'nin kaderi değil. Vesayet olacaksa tek vesayet millet vesayeti olmalı.
AK Parti bundan sonra kaç sefer iktidara gelirse gelsin ya da hangi parti iktidara gelirse gelsin bu sürdürülebilir değil. Ya güçlü parlamenter sistem ya da başkanlık sistemi. Biz başkanlık sistemini savunuyoruz. CHP parlamenter sistemi savunuyor. MHP de esasen parlamenter sistemi savunuyor. Ama sayın Bahçeli şu anda bunu değiştirecek gücü olmadığı için, 'Önce milletim ve memleketim' dedi. Biz aynı çağrıyı CHP'ye de yaptık. Her zaman uzlaşmayı önemsiyoruz.
Yaşanan olaylar ve geçmişteki yaşananlara bakıldığında böyle bir değişikliği iktidarda kim olursa olsun yapmak zorunda. Yani bu çelişkiyi, bu açmazı değiştirmek zorundayız. Bakın bu yapıyla 1950'den beri bu çekişme var. Tek parti dönemine gitmek istemiyorum.
Celal Bayar ve Menderes arasında bile anlaşmazlık oldu. Daha sonra merhum Erbakan, Türkeş, Özal, Demirel 'başkanlık sistemi' diyor. Rahmetli Ecevit demiyor ama kendisi arayıp bulup getirdiği Sezer ile kendisi anlaşmazlık yaşadı. Kitapçığı kim fırlattı. Bu sistemde oldu. Bu sistem iki erke dayanıyor. Yürütmede iki tane güçlü irade var. İki güçlü irade ile yürütme maalesef başarı olamaz. İradenin tek olması lazım. Millet yetkiyi verdiğinden hesabı soracak. Yetkiyi verdiği bir cumhurbaşkanı var, sorgulayamadığı bir cumhurbaşkanı var. Cezai, hukuki sorumluluğu geliyor. Mevcut yetkilerinden bir kısmından da feragat ediyor. Kanun yapma yetkisi Meclis'e ait. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ikincil düzeyde.
Cumhurbaşkanı kararname yetkisi ile bakanlık sayısını artırıp, azaltabilir ama il, ilçe kuramaz. Bütün kanunları yine Meclis yapmaya devam edecek. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini Meclis, Anayasa Mahkemesi'ne götürebilir. Güç ve denge sistemi bir arada düşünülüyor. Biz kendimizi düşünmüyoruz. Ülkemizi düşünüyoruz. İnsanlar gelip geçici. Ama bizden sonraki kuşaklara sorunları azaltılmış bir Türkiye bırakmak istiyoruz. Sorunları havale etmek istemiyoruz.
Bahçeli'nin idam çağrısına nasıl yanıt vereceksiniz?
Bizde bir laf var, 'Önce şapladığını boya' derler. Önce ortada bir iş var. Şu anda referandum süreci var. Referandum bir geçsin de sonra tekrar bir araya gelir, değerlendiririz.
FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması konusunda Bahçeli sürekli çağrı yapıyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
MİT'e sordum, 'Siyasetçi, milletvekili ne varsa getir' dedim. 'Yok bir şey' dedi. Benden bilgi mi saklıyorlar. Eğer öyleyse bedelini öderler.
Bu iddayı ortaya atanların da belgesini ortaya koyması lazım.
Hakkındaki mahkumiyet kararı kesinleşen HDP'lilerin durumu konusunda ne diyeceksiniz?
Başbakanlığın görevi, kesinleşen mahkeme kararlarını Meclis'e göndermek. Bundan sonra da bizim görev süremizde, böyle bir kararın gereği neyse yapılması lazım.
ABD, Türkiye'nin tezlerine daha yakın yaklaşım sergiliyor mu?
Önceki yönetim ile yeni yönetim arasında yaklaşım farkı var. Ama bunu yaklaşım farkının ne kadar bizim beklentimizi karşılayacağını yakında görürüz. Şu anda bizim beklentimizi ölçüyorlar. Bizim tutumumuz çok açık. Bir terör örgütü ile başka bir terör örgütü yok edilemez. Bu yaklaşımın yeni yönetim tarafından daha iyi anlaşıldığını düşünüyoruz.
ABD bölgede bir faaliyet olacaksa Türkiye ile bunu yapması lazım. Bu bir lütuf değil. Bunu hatırlattık. Bu olması gereken. 'Askeri güç yeter mi, yetmez mi?' diye soruluyor. Yeter.
YPG'nin Münbiç'ten çıkarılması sözü var. Bunun yapılmasını bekliyoruz. Türkiye'nin bölgede etkinliği Fırat Kalkanı ile arttı.
Suriye'nin içinde 2 kilometrelik alanda savaş öncesi şartlar oluştu. Türkiye bu hareketi ile terör örgütü DEAŞ ile gerçek anlamda mücadele eden ülke olduğunu gösterdi. 3 bin civarında DEAŞ mensubu etkisiz hale getirildi.
Burada ateşkesin sağlanması, Türkiye'nin ciddi inisiyatifiyle oldu. Bu sürece herkes dahil olsun diye de çağrı yapıyoruz. Cenevre'nin tekrar canlanması için ön ayak oluyoruz. ABD'nin tekrar görünür olması lazım.
ABD'nin PYD/YPG'ye desteğinden vazgeçmesi Türkiye'nin terörle mücadelesine de destek verecek.
FETÖ iadesi konusunda adım var mı?
Yönetimin bizim açımızdan bu meselenin anlamını iyi anladığını düşünüyorum. Farklı adım olacağını öngörüyorum. İyi şeyler olacağını düşünüyoruz.
Doğru olan bize iade edilmesi. Ama olmaz ise sınırdışı edilmesini bekleriz.
ABD ile yakınlaşma Rusya ile ilişkileri bozuyor mu?
Bozmaz. ABD ile ilişkimiz farklı. Rusya ile ilişkimiz farklı. Birbirinin alternatifi değil. İkisiyle de iyi anlaşabiliriz.
İran ile karşılıklı bir kriz çıktı. İran ile ilişkiler Cenevre'yi olumsuz etkiler mi?
Öyle zannetmiyorum. Bizim oradaki duruşumuz net. Herkes kendi alanına baksın.
Saadet Partisi'nin referandumla ilgili kararı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Allah yardımcıları olsun. Onlar sonunda evet verir. Onlar hayır dese de Saadet Partisi tabanı sonunda gerekeni yapar.
Akademisyenlerin üniversiteden atılması konusunda ölçünün biraz kaçırıldığı, ciddi mağduriyetlere yol açıldığı, 28 Şubat'ın anti demokratik uygulamalarına karşı tavır koymuş akademisyenlerin de mağdur edildiği belirtiliyor. Ayrıca FETÖ mağduru gazeteci ve akademisyenlerin mağdur edilmesinden bahsediliyor. Ne diyeceksiniz bu konuda?
Tehlike henüz geçmiş değil. Örgüt kapalı bir örgüt. Yıllarca yanı başınızda olan biri, örgütün elemanı oluyor ve farkında olmuyorsunuz. Hiçbir devlet kendisine sadakatle bağlı olmayan memurlarla çalışmak zorunda değil. Biz de benzer bir durumdayız. Bu kadar büyük bir olayı yaşarken hatalar oluyor mudur? Mutlaka oluyordur. İntikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz dedim. Kurunun yanında yaş da yanıyor olabilir.
Genelge yayınladık. Bazı yerlerde bunun dikkate alınmadığını, imzasız ihbar mektupları dikkate alınarak işlem yapıldığını duyuyoruz. 19 bin civarında göreve dönüş oldu. 100 bine yakın da 'Bize haksız işlem yapıldı' diye müracaat var. Bunun böyle yürümeyeceğini gördük. Yeni bir karar aldık. OHAL Denetleme Kurulu kurduk. Bu artık yasal altyapısı olan bir kurum oldu. Kimse verdiği kararı hemen düzeltmez. Bu yapı 7 kişiden oluşuyor. 3'ünü Başbakan, birini Adalet, birini İçişleri Bakanı, Yargıtay ve Danıştay... Bunlar bütün kurumlara gelen şikayetleri ele alarak, dosyaları inceleyerek karar verecekler. Bu mekanizma ile mahkeme yolu açılıyor. AİHM'e kadar hakkını arayabiliyor.
Hatalı işlem olabilir. Maalesef bu süreci bazı yöneticiler geçmişteki hesaplarını görmek için de kullanıyor diye düşünüyorum.
Takdir edersiniz ki önümüze gelen binlerce listeyi kontrol edip, doğru yanlış yapıldığını bilemeyiz. Ancak bunlar olduktan sonra, haberlerde çıkıyor, ondan sonra haberimiz oluyor.
Biz prensipleri ortaya koyuyoruz. 'Şu şu kriterlere göre işlem yapın' diyoruz. Bölücü terör örgütü ve FETÖ ile irtibat, iltisak... Disiplinsizlik, geçimsizlik bizim konumuz değil. Kişisel husumetler bizim kriterlerimiz içinde yer alan şeyler değil. Gönlümüz arzu ediyor ki, hiç hata yapmayalım. Ama hatalar oluyor mu? Oluyor.
Birçok akademisyen buraya başvurmayı reddediyor? Resen inceleme yetkisi olacak mı bu komisyonun?
Resen inceleme yetkisi yok. Neden başvurmuyorlar ki? Gurur meselesi yapmanın gereği yok. Beğenmesek de hukuk hepimiz için lazım. Bu çözüm üretmez.
Yaptırdığınız anketlerde 'Ben mağdurum' diyenlerin, 'Mağdur olmasaydım referandumda evet diyecektim' diye, mağduriyet nedeniyle evet demeyeceklerin ciddi bir etkisi olacak deniliyor. Ne düşünüyorsunuz?
Öyle bir araştırma yaptırmadık. Yapılmasını da doğru bulmam. Benim köyümden de var, akrabalarımdan da var. Şu anket var, vatandaşların yüzde 90'ı FETÖ ile yapılan mücadele şeklini beğeniyor ve destekliyor.
Yunanistan Dışişleri Bakanının bir açıklaması var. 'Türk Genelkurmay Başkanı istese de Kardak'a çıkamaz' diyor. 'Biz eskisinden daha güçlüyüz' diyor. FETÖ'cü askerlerin oraya kaçması ile başlayan kriz ile ilgili de 'Kararı yargı verir' diyor. Ne diyeceksiniz?
Yunanistan da bizim komşumuz. Arkadaşınızı seçersiniz de komşunuzu seçme şansınız yok. Birbirimizin hukukuna riayet etmemiz lazım. Maalesef Yunanistan iç siyasetinde destekler azalınca, Türkiye iyi bir malzeme, Türkiye'yi gündeme alıyorlar.
Rakka için düşünülen operasyon hakkında son durum nedir?
Rakka işi bizden çıkan bir iş değil. ABD, PYD/YPG ile ortak iş yapmaya çalışıyor. Biz buna engel olmak istiyoruz. Henüz sahaya inmedim.
CHP'nin İzmir Marşı'nı kampanya şarkısı yapması hakkında ne düşünüyorsunuz?
İzmir Marşı'nı hepimiz çok seviyoruz. Bu tür anlamlı şeyleri geçici kampanyalarda kullanmak doğru değil. CHP ne yapmak istiyor anlamadım. Hayır çıkarsa Atütürk mü kazanmış olacak?
Kıbrıs'ta yürüyen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıbrısta maalesef Rum tarafı 'Anlaşıyoruz, anlaşacağız' diye algı operasyonu yaptı. Sonra şuur altı ortaya çıktı. Enosis kararı anlaşma ile taban tabanı zıt. Akıncı görüşmeye gitmeyecek. Bu çocuk oyuncağı değil.
Cumhurbaşkanının saha performansının AK Parti teşkilatlarında rehavet yarattığı görüşü var, ne düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanımız bu kampanyada etkin rol alacak. Bazı illerde birlikte olacağız. Cumhurbaşkanımızın sahaya inmesi, dolaşması, teşkilata rehavet getirmez, aksine coşkuyu artırır. Bu değerlendirme bence çok doğru değil.
Referandum sonucunda evet çıksa da hayır çıksa da bir erken seçim beklenir mi?
Gündemimizde erken seçim yok. Gündemimiz memleketin işlerinin kesintiye uğratmadan devam etmesi. Diyelim ki referandum da evet çıktı, bir sürü uyum yasası var. Onun hazırlıkları var. O yüzden zamana ihtiyaç var. Aksi oldu diyelim. O zaman da yolumuza devam edeceğiz. İşimize gücümüze bakacağız. Bu bir genel seçim değil. Partiler seçime girmiyor, ortada aday yok.
Bunun sonucu ne olursa olsun vatandaşın kararı başımız gözümüz üstüne. Bizi seçime zorlayanlar kendi siyasi ömürlerini kısaltmış olurlar. Seçim bizim ilk tercihimiz değil.
Kılıçdaroğlu sizi TV'de tartışmaya çağırıyor. Ne diyorsunuz?
Ben tartışmayı seven bir adam değilim. Konuşuruz. Buna gerek yok. O kendi kampanyasını yürütsün, biz kendi kampanyamızı yürütürüz.
Referandumda evet çıkması halinde, AK Parti hemen olağanüstü kongre yapacak mı?
Böyle bir düşünce yok. 2018'de kongremizi yapacağız. Referandum sonucuna göre kongre tarihinde değişiklik olmaz.
Referandum sonrasında kabine revizyonu iddiası dolaşıyor?
Heyecan olsun diye dedikodular dolaşıyor. Arkadaşlar yerli yerinde çalışıyorsa niye değiştireceksiniz. Ama hiç değişiklik olmayacak demek değil. Gerekli şartlar oluşursa bir yenilenme yapılır.
Cumartesi kampanya tanıtım toplantısı yapacağız. İlk buluşmayı Kahraman Kazan'da yapacağım.
Kaynak: Al Jazeera