Referandum ile ilgili yasal işlemler tamamlandı. 16 Nisan’da sandık başına gidilecek. Son kamuoyu yoklamaları evet ve hayır oylarının başa baş olduğunu gösteriyor. Anladığım kadarıyla iktidar partisi bu kadar ince bir ip üzerinde oynamak istemiyor. Bu nedenle evet oylarını teşvik edecek bütün girişimler adeta sınır tanımaksızın yapılıyor. Başka bir deyişle referandumda başarılı olmak isteyen AKP yoğun bir popülizme yol vermiş durumda.
Bu yeni bir şey değil. Türk siyasetinde popülizmin iştahı hiç bitmedi. Özellikle iktidar partileri ellerindeki bütün harcama imkanlarını sonuna kadar kullanarak konumlarını korumakta hep ısrarlı oldular. Bu kez de böyle olduğuna işaret eden gelişmeler oluyor. Ama uygulamada eskilerden farklı yanlar da var. Aslında işin temel mekaniği yine aynı. Yine kamu gücü ve kaynakları seçmeni rahatlatacak yönde bol bulamaç kullanılıyor. Ama bugünün uygulamasında iki farklılık olduğu kanısındayım. Eski uygulamalarda siyasi otorite daha çok seçmenleri rahatlatacak, harcama imkanlarını arttıracak şekilde doğrudan onlara dönük parasal genişleme yapardı. Bir anlamda seçmenin cebine para koyarak onların kendisine oy vermelerini sağlamaya çalışırdı. Şimdi bunun yanı sıra sıkışmış olan şirketler kesiminin yararına olacak önlemler de kullanılıyor. Bu bir. Eski uygulamalarda seçmenin iştahını arttıracak popülist önlemlerin hemen tamamı Türk Lirası bazında düzenlenirdi. Yeni uygulamada döviz popülizmi de yapılmaya başladı. Bu da iki.
Siyasi iktidarlar halkın oyuna başvurduğu zaman sadece ceplerin dolmasını değil aynı zamanda ortamın da sakin olmasını ister. Bu hala da böyle kuşkusuz ama bizim koşullarımız buna pek elverir durumda değil. Terör, şiddet ve sıcak çatışma iklimi sandık başına giden süreçte ortamın sakin olmasını engelleyecek gibi. Ekonomik koşulların çok olumlu yönde hareket etmiyor olması da seçmen ceplerinin doldurulmasını kısıtlayıcı rol oynuyor. Büyüme yavaş. Küçülür gibi olan cari açık petrol fiyatlarının yukarıya doğru hareketlenmesi tekrar ters yöne dönecek gibi. Borç bini aşmış durumda. Bu yılın sonuna dek gerekli olan finansmanı sağlayacağımız kuşkulu. Enflasyon sonbahardan bu yana hızlanıyor. Bize dönük risk algısı tepe yapmış durumda. Kırılganlıkta ilk sıralardayız. Bütün bunlar imkanları sınırlıyor, mali fiyatları oynak hale getirip ekonomiyi istikrarsızlaştırıyor. Siyasi iktidar geleneksel popülizm için pek rahat değil anlayacağınız. Referanduma kadar olan süreçte ekonomide olumsuz gelişmeler olmasından çekiniliyor. Örneğin şirketlerin daha da kötü koşullara sürüklenip, ani patlamalar yaşanması olasılığı böyle bir nokta. Döviz kurunun daha büyük salınımlara sürüklenmesi daha da berbat bir olasılık. Bugün şirketlere yeni imkan yaratmak üzere harekete geçilmiş olmasının nedeni bu. Döviz popülizmine yönelmek de bundan kaynaklanıyor.
Aslında sonbaharda hareketlenen halka dönük popülizm ilk adımda klasik formasyonuna uygundu. Bu adım daha çok durgunluk tehdidine karşı bilinen desteklerin devreye sokulmasıyla sınırlı kaldı. Ancak referandum yaklaşınca daha geniş bir halk kesiminin yanı sıra şirketlere ve esnafa dönük önlemler de devreye sokuldu. Kamu fonlarının kullanımı, kredi genişlemesi, vergi affı, vergi indirimleri, SGK ödemelerinin ertelenmesi, faizsiz kredi uygulaması, kooperatif borçlarının ertelenmesi, kamuya olan borçların yeniden yapılandırılması gibi çok sayıda yeni imkan yaratıldı.
Geçtiğimiz hafta sonunda da döviz popülizmine kapı açıldı. Türk halkının hafızasında kur oynaklığı ile iktisadi kriz arasında ciddi bir bağın kurulu olduğunu biliyoruz. Yeni yılın başından beri döviz (dolar) kurunun ciddi ölçüde oynaklaştığı da malum. Oynaklığı gidermese de hafifl etecek olan faiz artırımı gibi doğrudan müdahalelere karşı bu dönemde soğuk durduğumuz da aşikar. Bu durumda referanduma giden süreçte bir döviz sıkıntısına açık hale geldiğimizi görmemek de mümkün değil. Bu tabii önemli bir tehdit bu. İşte bu hafta kapsamı genişletilen döviz popülizminin temel hedefi bu tehdidi göğüslemek. Bunun için döviz talebini düşürecek, gerektiğinde kullanılabilecek döviz miktarını arttıracak bazı önlemler devreye sokuldu. Esas oyun alanı da TCMB’nin reeskont kredileri. Kasım ayında yapılan bir düzenleme ile bu kredilerin vadesi 31 mart tarihine uzatılmış, vadede ödenmeleri halinde ödemenin TL ile yapılabilmesine imkan verilmiş, bu işlemde cari döviz kurunun kullanılmasına karar verilmişti. Bu döviz popülizminin ilk adımıydı. Hafta sonunda yapılan yeni bir düzenlemeyle 31 mayıs tarihinde vadesi dolacak olan reeskontların vadede ödenmek koşuluyla geri ödenmesinin TL olarak yapılabilmesine ve bu işlemde döviz kurunun yıl başındaki seviyede sabitlenmesine karar verildi. Yani, döviz popülizminin boyutu büyütüldü Böylece tarihimizde özel bir yeri olan siyasi popülizme yeni bir renk eklenmiş oldu.