Kurdaki hızlı artışın özel sektörün uykularını niye kaçırdığı rakamlarla bir kez daha gözler önüne serildi. Hatırlanacaktır, 2017-2019 dönemi orta vadeli programına göre bu yılın ortalama dolar kuru varsayımı 3.18 liraydı. Oysa daha yılın ilk bir buçuk ayı geride kaldı ve ortalama kur 3.73 lira düzeyinde oluştu. 2017'nin tümünde 3.18'lik ortalamayı yakalamanın, yılın kalan on buçuk ayındaki ortalamanın 3.10 düzeyinde oluşmasıyla mümkün olabileceğini belirtelim.
İlk bir buçuk ayın ortalaması 3.73, son on buçuk ayın ortalaması 3.10! Bu mümkün olabilirse, yılı başlangıçta öngördüğümüz 3.18 ortalamada kapatabileceğiz.
Bu, gerçekleşebilecek bir senaryo olmaktan elbette çok çok uzak. İşte o yüzden kurdaki artış özel sektörün uykularını kaçırıyor ya...
Kurla ilgili bu durumu aktardıktan sonra gelelim özel sektörün bu yıl ne kadar dış borç ödeyeceğine ilişkin rakamlara...
Merkez Bankası'nın açıkladığı verilere göre, özel sektör yurtdışından sağladığı kısa ve uzun vadeli krediler için bu yıl 65.8 milyar dolarlık borç ödemesi yapacak. Bu ödemenin 51.5 milyar doları uzun vadeli, 14.3 milyar doları kısa vadeli borçlar için gerçekleştirilecek.
Eğer özel sektör tüm hesabını dolar kurundaki 3.18'lik "resmi varsayım" üstünden yapmışsa ve yıl ortalaması ilk bir buçuk aydaki 3.73'lük düzeyde kalacaksa, 55 kuruşluk bir sapma var demektir. İşte bu 55 kuruş da, yaklaşık 66 milyar dolarlık borç ödemesinde 36 milyar liralık ek bir yük anlamına gelir.
Kuru artıran da bu kaygıdır
Her sıkıntılı dönemde duymaya alıştığımız bir gerekçe var. Hatta duymazsak yadırgadığımız... Türkiye üstüne oynanan oyunlar, Türkiye'nin gelişmesini büyümesini çekemeyenler, Türkiye'yi kıskanmalar vs. vs. Ama bu kez bu tür gerekçeler arasında sağduyulu bir açıklama hükümetin en tepesindeki isimden, Başbakan Binali Yıldırım'dan geldi. Yıldırım ne dedi:
"Döviz kuru, döviz borçlusu Türk şirketlerinin talebi yüzünden artmaktadır." Nokta!
Daha önce defalarca biz de yazdık; dövizin tırmandığı günlerde yabancılar Türkiye'den döviz götürmüyordu ki onlar yüzünden bir artış olsun. Yabancılar, kur henüz 3.20'lerdeyken çıkmışlardı zaten.
Kurun artmasına yol açan da işte Türk şirketlerinin bir yılda 66 milyar dolar borç ödeyecek olmaları ve bu dövizi olabildiğince ucuza almak için dövize yönelmeleridir.
Türkiye'ye geçmişteki gibi oluk oluk döviz akmadığı ve kur aşağı gitmediği takdirde dövize olan bu talep genel olarak hep dinamik kalacak ve kur da dalgalanmalar gösterse de yukarı doğru gidecektir.
Bundan kaçış yok! Bir ürüne talep var, ama o ürünün arzı yeterli değil. Dolayısıyla o ürünün fiyatı artacaktır. Burada ürün, dolardır.
Her seçim öncesi olduğu gibi yine Karadeniz'de zengin petrol ve doğalgaz yatakları bulabiliriz; bu yatakların "gazı"yla dövizi düşürmeyi deneyebiliriz. Ama bu tür psikolojik desteklerin etkisi çok kısa sürer.
Türkiye turizmde olağanüstü bir ivme kazanabilir mi bu yıl, hayır...
İhracatımızı birden ikiye katlayabilir miyiz, hangi ülke yapabilmiş ki...
Yani döviz kazandırıcı iki temel faaliyette bir anda şaha kalkmamız söz konusu değil, olamaz da zaten.
Döviz kazanıp kuru aşağı çekemiyorsak, dövizi cezbedecek şekilde faizi hızla yukarı itebilir miyiz peki... O da pek mümkün olmadığına göre; kur bir aşağı bir yukarı gidecek ve döviz borçlusu olanlar da dokuz doğurmaya, kur düştükçe döviz almaya, dolayısıyla kurun daha da aşağılara inmesini bir anlamda engellemeye devam edeceklerdir.
Dolardaki değerlenme işe de yarıyor!
Dolar geçen yıl hemen hemen tüm paralara karşı değer kazandı. Bu durum, dolar olarak ifade edilen dış borcun küçük görünmesi sonucunu doğurdu.
Özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu geçen yıl sonu itibariyle 202.7 milyar dolar. Ancak, doların değer kazanmasından kaynaklanan kur etkisi olmasaydı borç rakamı 207.2 milyar dolar olacaktı. Kur farkı, uzun vadeli dış borcu 4.5 milyar dolar aşağı çekti.
Dolardaki değer artışının uzun vadeli borç stoku üstündeki olumlu etkisi 2004-2016 dönemi itibariyle 20.6 milyar dolar olarak hesaplandı.
Kur farkı, geçen yıl sonu itibariyle 50.8 milyar dolar olan yurtdışından sağlanan kredilerin 869 milyon dolar küçük görünmesini sağladı. Kısa vadeli kredilerdeki kur farkının olumlu etkisi 2005-2016 dönemi itibariyle 5.6 milyar doları buldu.
Yüksek kurdan gel düşük kurdan git!
Yabancı yatırımcının taktiği iyi kötü belli oldu. Yabancılar, kur yüksekken Türkiye'ye döviz getirip menkul kıymet almayı, kur düştüğünde ise çıkmayı tercih ediyorlar.
Böylece bir taşla iki kuş birden vuruluyor. Kur örneğin 3.80 düzeyindeyken getirilen 1000 dolar 3800 lira ediyor ve bu para yine örneğin yıllık yüzde 10 faizli bir menkul kıymete yatırılıyor. Yüzde 1 düzeyinde bir faiz oluşan zaman diliminde kur bu sefer 3.70'lere inmişse bu kez de çıkış işlemi yapılıyor.
3800 lira, yüzde 1 faizle 3838 liraya çıkıyor, dolar kuru da 3.70'e indiği için getirilen 1000 dolara karşılık bu kez ele 1037 dolar geçiyor. Böylece, kaba bir hesapla yaklaşık bir ayda dolar bazında yüzde 4'e yakın bir getiri oluşuyor.
Merkez Bankası verilerine göre yabancı yatırımcılar 3-10 Şubat haftasında 121.3 milyon dolarlık hisse senedi aldılar. Yabancılar, söz konusu hafta içinde 261.7 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedi sattılar. Böylece geçen haftaki net hareket çıkış yönünde 140.5 milyon dolar oldu.