CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Ahmed Arpat'ın sorularını yanıtlıyor.
Ahmed Arpat: Dün gerçekleştirdiğiniz bir ziyaret manşetlere çıktı. İstanbul Maltepe'de başörtüsü taktığı için saldırıya uğrayan bir genç kız, dün kendisini ziyaret ettiniz. O ziyaretin hikayesini biraz dinlemek isteriz.
Kemal Kılıçdaroğlu: Duyduğumda şaşırdım umarım doğru değildir diye. Sonra arkadaşlarım doğruladılar. İstanbul'da toplantılarımız vardı. Önce ailenin adresini öğrenmeye çalıştık sonra ziyaret etmek istediğimizi belirttik. Buyursunlar gelsinler dediler. Mütevazi bir aile. Bakımlı ve küçük bir evde oturuyorlar. Baba daha sakin anne haklı olarak daha tepkili. Çünkü kız çocuğunun yaşadığı acı anneyi daha derinden sarsmış durumda. Bu tür olayların olmaması gerektiğini ifade ettim. Bunun siyasetten bağımsız olarak düşünülse dahi böyle bir tablonun olması asla doğru değil. Düşüncelerimizi kendilerine ifade ettik. Saldırıya uğrayan kızımızın doktor olmak istediği ifade edildi. Kendisine başarı dileklerimizi söyledik. Doktorluk çok güzel bir meslek. Diğer kızlarının öğretmen olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla ailenin yaşadığı acıları bir anlamda paylaştık. Baba daha sakin ve bu tür olaylardan rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Kadınların başının açık veya kapalı olması kimseyi ilgilendirmemeli herkesin saygı göstermesi gerekir dediler. Buna katılmamak elde değil. Hepimizin saygı duyması gerekir. Bize güzel bir kahve yaptılar. Kahvemizi içtik sonra evden ayrıldık. Güzel bir sohbetimiz oldu. Haklı olarak siyasetin sert bir üslupla yapılmaması, daha kucaklayıcı bir üslubun kullanılması gerektiğini de baba ifade etti. Zaman zaman siyasetçiler sertleşiyorlar ve bu toplumu da geriyor. Siyasetçi toplumu germemeli.
Ahmed Arpat: Dünkü ziyaretten sizin referandum sürecinde izleyeceğiniz tavra ilişkin de ipuçları almak mümkün mü?
Kemal Kılıçdaroğlu: Bu konuyu hiç görüşmedik tabi gündem bu da değildi. Okula giden, yolda yürüyen, minibüse binen bir kızımıza şort giydi diye saldıralım, başörtüsü taktı diye saldıralım bunlar asla doğru değil. Herkesin kılığına kıyafetine saygı göstermemiz gerekiyor. Zaman zaman bu tür gerginlikler olabilir toplumun provokasyonlara karşı daha dikkatli bir tavır takınması lazım. Baba olarak kızımın böyle bir saldırıya maruz kaldığında nasıl üzülüyorsam annesi nasıl üzülüyorsa kızımızın da annesi ve babası üzülüyor ve kaygı duyuyorlar.
Ahmed Arpat: AK Parti Manisa il başkan yardımcısının açıklamaları Soma'da partililere hitap ediyor. Yüzde 50'yi geçemezsek iç savaşa hazır olun diyor. Bu açıklamanın ardından kendisi istifa etti. İktidar cephesinden de tepkiler geldi kendisine.
Kemal Kılıçdaroğlu: Açıklama vahim bir açıklama. Ama beni sevindiren bu açıklamadan sonra AKP yetkililerinin bu açıklamaya tepki göstermesi ve o kişinin istifasını istemeleri. Bir referandum yapıyor bir savaş hazırlığı yok. Bu birazda referandum sürecinde evet çıktığı zaman ne olacak hayır çıktığı zaman ne olacak diye yöneltilen sorulara özellikle iktidar kanadından işte terör artar, terör beslenmiş olur, hayır diyenler teröristlerdir gibi yapılan açıklamaların tabana nasıl yansıdığını gösteren tipik bir örnektir. Dolayısıyla özellikle tepedeki siyasetçilerin konuşurken daha kucaklayıcı bir dil kullanmaları lazım. Referanduma gidiyorsunuz bazıları evet bazıları hayır diyecektir buna. Dolayısıyla hayır diyeni suçlamak evet diyeni suçlamamak gibi bir ayrıma gidemezsiniz. Bu tür ayrım aşağıda çok daha tahriklere yol açabiliyor.
Ahmed Arpat:Siz bir iç savaş riski görüyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Asla böyle bir risk görmüyorum. Parlamenter demokratik sistemin bütün olumsuzluklara karşı getirdiği bir avantaj var. Düşüncelerimizi bir şekliyle ifade edebiliyoruz. Eğer farklı bir tablo çıkar daha baskıcı bir yönetim gelirse o zaman toplumsal fazla olur. Bunun olması da doğrudur. Ama bunu bir iş savaş olur diye algılamak doğru değil. Korku üzerine siyaset kurmamak gerek. Referanduma gidiyoruz. Bunun topluma neye mal olacağını siyasetçilerimizin oturup anlatması lazım. Temel sorunumuz burada. Siz vatandaştan evet oyu istiyorsunuz. Evet veremezseniz iç savaş çıkar diyorsunuz. Adamın çocuğu var, karısı var yani umut değil korku aşılanıyor. Bu asla doğru değil. Siyasetçi biz bu anayasa değişikliğini parlamentoya getirdik bir değişiklik yaptık oy verdik buna kabul edildi ve halka gidiyoruz. Şunun için yaptık biz bu değişikliği bu gerekçeleri haklı buluyorsanız evet diyin. Eğer siz eveti anlatamıyorsanız halkı korkutarak, baskı kurarak evet demezseniz iç savaş çıkacaktır, insanlar ölecektir hangi demokrasideyiz biz. Kendi yaptıklarının nasıl sonuçlar doğuracağını halka anlatamayan bir siyaset anlayışı iç savaş tehdidi ile evet oylarının artacağını düşünüyorsa bu son derece yanlıştır.
Ahmed Arpat: Anayasa mahkemesine gitmeme kararınız çok konuşuldu. Anayasal suç işlendiğini siz öne sürüyordunuz Genel Kurul sürecinde. Vazgeçtiniz gitmiyorsunuz neden vazgeçtiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Anayasa görüşmeleri büyük ölçüde halktan gizlendi. Şimdi bir siyasi iktidar düşünün veya iki siyasi partiyi düşünün anayasa değişikliğine destek veriyorlar. Fakat yapılan değişikliğin hangi gerekçe ile yapıldığını kamuoyu bilmesin diye televizyonlara yasak getiriyorsunuz. Yayınlanan bölümler sadece milletvekillerinin birbirlerine su şişesi fırlatmaları. Oysa bütün bu görüşmelerin canlı verilmesi lazımdı. Vatandaşında oturup neden hayır deniyor neden evet deniyor kararını oluşturacaktı. Bu yapılamamanın ötesinde oylama sırasında bazı iktidar partisi milletvekilleri açık oylama yaptılar kabinlere girmediler. Oylamada ret oyu kullanacağı kaygısı taşınan bazı iktidar partisi milletvekilleri kabinlere girmeden hangi oyu kullandıklarını ellerine alıp Genel Kurul'a gösterdiler. Yani bir anlamda iktidar partisine dediler "Benden kaygı duyuyorsunuz ama duymayın" dediler. Sonuçta parlamentodan geçti. En büyük divan halkın divanıdır. Şimdi halka gidiyoruz. Bu ülkenin kaderini belirleyecek olan yine halkın kendisidir. Amasya tamimini düşündük. Orada Gazi Mustafa Kemal, "Milletin istiklalini milletin azim ve kararı kurtaracaktır" diyor. Biz bu süreci yeniden yaşıyoruz. Demokrasiyi askıya mı alacağı yoksa güçlendirecek miyiz? Tarihimize mi bağlıyız yoksa tarihimizi reddediyor muyuz? Bayrağımıza, vatanımıza, demokrasimize mi bağlıyız yoksa reddediyor muyuz? Biz bu pencereden baktık. Bu kadar önemli bir kararı milletimizin kendisi vermelidir. Çocuklarını düşünüyorsa, demokrasiyi düşünüyorsa, düşünce özgürlüğünü savunuyorsa bu milletin ferasetine güvenmek lazım. Bu millet demokrasiyi savunuyor. Bu millet milli iradeden yana. 1924 anayasası parlamentoda görüşülürken, anayasanın 1.maddesi şudur; Hakimiyet milletindir. Millete veriyor bu yetkiyi. 1920 öncesinde hakimiyet sadece sarayındı. Saraydan yetki alındı millete verildi ve anayasasının 1.maddesi olarak geçti. 1924 anayasası görüşülürken parlamentoyu fesih yetkisini Gazi Mustafa Kemal'e veren bir madde var. Bu madde hem komisyonda hem genel kurulda görüşülüyor. Genç milletvekilleri kürsüye çıkıp bunun yanlış olduğunu söylüyorlar. Biz Gazi Paşa'ya saygılıyız diyorlar. Mahmut Esat Bozkurt genç bir milletvekili. Şükrü Saraçoğlu genç bir milletvekili ve Saruhan Reşat bey sırayla kürsüye çıkıyorlar. Bizi buraya milli irade getirdi, halk getirdi. Milli iradeyi bir kişiye teslim edemeyiz diyorlar. Bir kişi kalkıp TBMM'yi feshedemez diyorlar.
Ahmed Arpat: Hukukun üstünlüğünü savunan bir parti olarak anayasal bir suç işlendiğini öne sürüyorsunuz ve hakkınız olan anayasa mahkemesine gitme hakkınızı es geçiyorsunuz itirazları var.
Kemal Kılıçdaroğlu: En büyük hakeme başvuruyoruz. Parlamento kendi iradesini bir başka makama veriyor. Ama sen 550 milletvekili seçip buraya gönderiyorsun sevgili halkım sen gönderdiğin milletvekillerinin iradesini bir başka yere bağlıyorsun. Buna razı mısın değil misin? Bu bir hukuk mücadelesi olmanın ötesinde bir gelecek mücadelesidir. Halkın egemenliğini yargı kararları ile korunamaz. Koruyacak olan halkın kendisidir. Eğer millet ben kendi egemenliğimi başka yere vermek istemiyorum diyorsa kalksın bunu yapsın. Böylece bir daha bu Türkiye'de tartışılmasın. Millet egemenliğini göstersin benim hakkımı ben başka bir kişiye devretmiyorum. Anayasa mahkemesine gidebilirdik ama gitmek doğru değildi.
Ahmed Arpat: Sizin istediğiniz doğrultuda bir karar çıkacak mı?
Kemal Kılıçdaroğlu: Elbette çıkacak. Millet kendi egemenliğini hakimiyetini niye versin?
(Kampanyalarda terör polemiği) Geleceğini teröre bağlayanlar terörü engelleyemez. Terörle korkutmaları acizliklerini gösteriyor. Gelin TV'lerde halkın önünde tartışalım. Terör örgütünün saldırısına uğrayan benim. Demokrasiye sahip çıkıp çıkmama referandumudur bu. Terör örgütlerinin tamamı demokrasiye karşıdır.
(16 Nisan referandumuna doğru) Her vatandaş sandığa gidip oyunu kullanmalı. Bu halk demokrasiyi savunuyor. Parlamento işlevsiz hale getirildi. Büyük oranla "Hayır" çıkmasını bekliyoruz.
(Cumhurbaşkanı'nın yetkileri) Bu kararnameyle her türlü kararı alabilecek. Bir kişiye bu kadar yetki verilmemeli.