Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) yeni Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, Türkiye'nin bu dönemde biraz daha yavaş büyüyor olabileceğini belirterek, "Fakat sabırlı ve emin adımlar atarak, ekonomide her zaman fırsatların olduğunu görerek ülkemizin potansiyeline güvenmeli ve kararlılıkla yolumuza devam etmeliyiz." dedi.
Bilecik, Avrupa ve ABD’de büyümenin hızlandığını, bunun küresel ekonomi, dolayısıyla Türkiye'nin ihracatı açısından olumlu bir gelişme olduğunu, dış talebin artmasının, bu yıl ekonomide olabilecek en iyi senaryo olduğunu gözlemlediklerini bildirdi.
Erol Bilecik, hem küresel hem de ülke içinde yaşanan gelişmelerin, ekonomiyi zaman zaman olumsuz etkilemesine karşın büyümenin sürdüğünü ancak olumsuz gelişmelerin finansal koşulların giderek sıkılaşmasına neden olduğunu, ülke içinde işsizlik oranındaki artışa paralel olarak, harcamalar ve talep akışının eskisine oranla daha zayıfladığını gördüklerini söyledi.
Son 10 yılda çok önemli bir büyüme ivmesi yakalandığını ancak bunun karşılığında bir miktar riskin de biriktiğini belirten Bilecik, şöyle devam etti:
"Döviz cinsinden borçluluğumuz yükseldi. Kredilerin mevduata oranı da yüzde 100’ün üzerine çıkmış durumda. Ancak bu borç halen yönetilebilir bir boyuttadır. Risklerimizi iyi yönetip, belirsizlikleri azaltıp, piyasalara ve yatırımcıya güven verdiğimizde olumsuz durumları ortadan kaldıracağımıza inanıyorum. Bu açıdan ekonomi yönetimimize önemli görevler düşmektedir. Risklerin iyi yönetilmesi ve yatırımcıya güven verilebilmesi için denetleyici ve düzenleyici kurumların görevlerini bağımsız bir şekilde yapabilmeleri lazım. Politika yapıcıların da söylem birliği içerisinde hareket etmesi ve akılcı, şeffaf, öngörülebilir politikalar ile yatırım ortamını iyileştirmeleri en büyük beklentimiz. Kısa vadede talebi artıracak önlemler alınırken, uzun vadeli yatırım perspektifine destek verebilecek adımlar atılmasına özen gösterilmelidir. Bu dönemde biraz daha yavaş büyüyor olabiliriz. Fakat sabırlı ve emin adımlar atarak, ekonomide her zaman fırsatların olduğunu görerek ülkemizin potansiyeline güvenmeli ve kararlılıkla yolumuza devam etmeliyiz."
"Bu yıl dış talebin öne çıktığı bir büyüme Türkiye için daha sağlıklı olacaktır"
Erol Bilecik, uzun dönemdir kurdaki dalgalanmaların yurt dışındaki gelişmelere çok bağlı devam ettiğini ve 2017’de de gelişmekte olan ülkeler için çok olumlu bir senaryo çizilmediğini, Avrupa ve ABD’de ise büyümenin hızlandığını, bunun küresel ekonomi için ve dolayısıyla Türkiye'nin ihracatı açısından olumlu bir gelişme olduğunu vurguladı.
Bilecik, "Dış talebin artmasının, bu yıl ekonomide olabilecek en iyi senaryo olduğunu gözlemliyoruz. Çünkü iç taleple büyüme sınırlı olabilir. Finansal koşullar artık eskisi gibi yüksek kredi büyümesiyle iç talebi finanse etmeye el vermeyebilir. Mali politikadan da son 2 yılda büyümeye epey destek geldi, kamu harcamaları arttırıldı. Her zaman başarıyla yaptığımız gibi, mali disiplini korumamız en kritik konu. Dolayısıyla bu yıl dış talebin öne çıktığı bir büyüme Türkiye için daha sağlıklı olacaktır. Güvenlik sorunlarının en aza indirilmesi de ana beklentilerimizden. Nitekim bu hem turizm sektörüne hem de büyümeye destek verecektir." şeklinde konuştu.
Faizin de, kurun da birer fiyat olduğunu ve zaman zaman yüksek, zaman zaman düşük olabileceğini dile getiren Bilecik, "Önemli olan istikrarın ve öngörülebilirliğin sağlanmasıdır ve bunun temel koşulu enflasyon oranının yüzde 5 ve altında istikrara kavuşturulmasıdır." dedi.
Bilecik, ABD ve Avrupa’da enflasyonun tekrar yükselmeye başladığını ve uzmanların, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faizleri artıracağına kesin gözüyle baktığını belirterek, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin eskisi kadar bol ve ucuz finansman bulamayabileceğini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın politikalarının şu an için belirsizliğini koruduğunu ifade eden Bilecik, "Seçim döneminde sıklıkla tekrarlandığı gibi, Amerika’nın korumacı politikalara yönelmesi, dünyada da benzer tepkiler doğurarak ticaret savaşlarını başlatabilir. Halbuki küresel ekonomide artık sınırlar neredeyse ortadan kalkmış ve dijitalleşmenin de etkisiyle entegrasyon giderek hız kazanmış durumda. Elbette bu hızlı değişim ile ülke içi eşitsizliklerin artması ve sektörel değişimlerin yarattığı olumsuz etkiler, sosyal sorunlara neden olabilir. Ancak bu, küreselleşmenin durması gerektiği anlamına gelmiyor. Küresel düzeyde iş birliğinin artırılması çabası içinde olmalıyız." ifadelerini kullandı.
"Güvenlik endişeleriyle demokratik değerlerden taviz vermemeliyiz"
TÜSİAD Başkanı Bilecik, yabancıların Türkiye algısının olumluya dönmesini sağlamaları gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Zira yatırımcı sadece olaylara bakmaz, bunlara nasıl politikalar ile tepki verdiğimize, kısaca bizim ne yaptığımıza daha fazla dikkat eder. Bütün gelişmekte olan ülkelerde siyasi belirsizlikler, çalkantılar, yolsuzluk skandalları ve terör zaman zaman ortaya çıkıyor. Bu gelişmeler karşısında, kurumları güçlü olan ülkelerin yatırımcı güvenini devam ettirebildiklerini gözlemliyoruz. Eğer mali disiplininiz sağlamsa, merkez bankanız bağımsız bir şekilde politika yapıyor ve piyasaya güçlü mesajlar verebiliyorsanız bu tür olayların ekonomik bir krize dönüşmesini engelleyebilirsiniz. Yatırım kuruluşlarının not indirme nedenlerine bakarsanız son zamanlarda en önemli atıflar kurumlara yapılıyor.
Aynı şekilde terör olayları karşısında, güvenlik endişeleriyle demokratik değerlerden taviz vermemeliyiz. Hem terörün üzerine kararlı bir şekilde gidebilmeli hem de insan hakları, hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü gibi demokrasinin temelini oluşturan değerleri korumalıyız. Zaten terörün esas amacı barış ve huzur ortamını bozarak bizi bu temellerden uzaklaştırmaktır. Bu amaçlarına ulaşmalarına asla izin vermemeliyiz. Dünyaya karşı da ülkemizin imajını ancak böyle koruyabilir ve iyileştirebiliriz."
Bilecik, 2016'nın oldukça zorlu bir yıl olmasına karşın yatırım ortamının iyileştirilmesi için kamu ve özel sektörün en fazla bir araya geldiği, bu ortak gaye etrafında toplandığı bir yıl olduğunu söyledi.
"OHAL’in mümkün olabilecek en kısa sürede sonlandırılması önemlidir"
Erol Bilecik, yüksek katma değerli üretimi artırmak üzere Ar-Ge, Sınai Mülkiyet Kanunu gibi düzenlemeler ile vergi alanındaki iyileştirmelerin yatırımcılar için son derece önemli gelişmeler olduğunu vurgulayarak, "İş dünyası olarak, 2017 yılında önceliğimizin yapısal iktisadi reformlar olması gerektiğini görüyoruz. Ekonomik temellerimizin daha da sağlam olmasını önemsiyoruz. Bunun için makro istikrarı sağlayacak koşulların bir an önce oluşturulması ve yapısal reformların ivedilikle hayata geçmesini her fırsatta dile getiriyoruz." şeklinde konuştu.
Söz konusu yapısal sorunların yanında, son dönemde yaşanan olayların yatırımcılar nezdinde olumsuz algı yaratmaması için öncelikle OHAL’in mümkün olabilecek en kısa sürede sonlandırılmasının, Türkiye'de darbe koşullarının artık geçerli olmadığını göstermek açısından önemli olduğunu belirten Bilecik, şöyle dedi:
"AB ile ilişkilerin sorgulanması, yargıya ve bağımsız kuruluşlara azalan güven, yatırımcıların anlamakta güçlük çektiği bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu tablonun olumluya dönmesini sağlayacak adımların atılmasının yanı sıra yatırımcılar için daha öngörülebilir bir yatırım ortamı sağlamak amacıyla istikrarlı makroekonomik yapının sürdürülmesi ve acilen öngörülebilir net bir ekonomi politikası çerçevesinin çizilerek iyi bir iletişimle yatırımcıya anlatılması gerekiyor."
2017’de zorluklar bir süre devam edebilir ancak ülkemizin potansiyeline güveniyoruz"
TÜSİAD Başkanı Bilecik, 2017’de de zorlukların bir süre devam edebileceğini ancak Türkiye'nin ve ekonomisinin potansiyeline güvendiklerini, bu potansiyeli TÜSİAD olarak her fırsatta hem yurt içi hem de yurt dışı ziyaretlerde dile getirdiklerini, Türkiye'yi daha iyi anlatmaya gayret ettiklerini söyledi. Bilecik, "Türkiye’nin güçlü ekonomisine, insan kaynağına ve potansiyeline güvenimiz sonsuz." dedi.
Teşvik paketlerini çok olumlu bulduklarını dile getiren Bilecik, teşvik sistemini tasarlarken mutlaka sektörel etkileşimlerini de hesaba katan etki analizlerinin yapılması ve teşviklerin en etkili alanlarda sağlanmasının büyük önem arz ettiğini, bunun için koordineli, öngörülebilir ve sistemli bir yaklaşım gerektiğini söyledi.
Bilecik, TÜSİAD olarak Türkiye’nin hukuk devleti, özgürlükler toplumu, cazip bir yatırım ortamı, dijital dönüşüm başarısı ve eğitimde en ilerici reformların ülkesi olması için atılacak her adımın, her politikanın her zaman olduğu gibi en güçlü destekçisi olacaklarını vurguladı.
"Referanduma doğru giderken Türk iş dünyası nasıl bir beklenti içerisinde?" sorusu üzerine Bilecik, uzun zamandır dile getirdikleri en önemli beklentinin, ekonominin rekabet gücünü artıracak, iş dünyasının küresel değer zincirlerinde yükselmesini sağlayacak reformların yapılması olduğunu belirterek, "Son 2 yıl 2 seçim ve darbe girişimi ile geçti. Ekonomide yapısal reformlara öncelik verdiğimiz bir gündeme bir an evvel dönebilmeyi arzu ediyoruz." şeklinde konuştu.
"Hak ve özgürlükleri mutlak güvence altına alan bir devlet anlayışı çok önemlidir"
Erol Bilecik, Cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin soru üzerine de, "Sistem tartışmasından önce demokrasinin kurum ve kurallarının işlemesini önemli görüyoruz. Denge ve denetim mekanizmaları, güçler ayrılığı, güçlü meclis, bağımsız ve tarafsız yargı ve etkin bir icraat demokrasimizi geliştirecek unsurlardır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bireysel, fikri, etnik, dinsel, cinsel ve kültürel hak ve özgürlüklerini mutlak güvence altına alan bir devlet anlayışı çok önemlidir." ifadelerini kullandı.
AB üyelik sürecinin Türkiye açısından öncelikli bir konu olmayı sürdürmesi gerektiğini vurgulayan Bilecik, şöyle devam etti:
"Ekonomimiz ve tabi olduğumuz kurallar önemli bir ölçüde Avrupa tek pazarının parçasıyken karar mekanizmalarının dışında kalacağımız bir imtiyazlı ortaklık senaryosu ulusal egemenliğimiz açısından ciddi bir risk faktörüdür. Bunun ötesinde üyelik sürecinin sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda sağladığı reformlar ve standartlarımızın yükselişine katkısı ülkemiz için her zaman değerli olmuştur. Hem Türkiye’den hem de AB tarafından kaynaklanan nedenlerle üyelik sürecinin aksaması ve geleceğe yönelik her iki tarafta oluşan belirsizliklerin üzerine gitmemiz gerekir. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin başta demokratik reform ve temel özgürlükler temelinde sürmesi gerekir. Bunun da en sağlıklı yolu üyelik perspektifidir. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi gibi konular bu perspektifi kolaylaştırıcı araçlardır. Bu alanlarda ilerlemenin sağlanması, Kıbrıs sorununun kalıcı çözümü için çaba gösterilmesi konularında Avrupalı karar alıcılar, iş dünyasındaki muhataplarımız ve kanaat önderleriyle temaslarımız çerçevesinde çalışmalarımıza devam edeceğiz."
Bilecik, AB'nin, TÜSİAD'ın gündeminde daimi bir çalışma alanı, tüm ekonomik ve sosyal politika alanlarını yatay kesen bir konu olduğunu da söyledi.
"Mümkün olan en kısa sürede bu terör yapısının (FETÖ) temizlenmesini temenni ediyoruz"
TÜSİAD Başkanı Bilecik, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ekonomiye etkilerine yönelik bir soru üzerine de şu görüşleri dile getirdi:
"Darbenin gerçekleşmesi halini tasavvur dahi edemeyiz. 15 Temmuz darbe girişimine en sert mesajları veren kurumların başında olduk ve bu durumu ilk gün itibarıyla dünyaya anlattık. Geçmiş darbelerin ülkemizde yarattığı siyasi ve sosyal hasarı hepimiz biliyoruz. Darbe girişiminin ekonomiye etkisi doğal olarak olumsuz oldu. Devletin içerisine uzanan terör yapısının temizliği ve ekonomiye etki eden bağlantılarının ortaya çıkarılması beklenenden de uzun sürdü. OHAL, 9 aya uzatılmış durumda. Bu durum, hem yabancı algısını olumsuz etkiliyor hem de içeride belirsizliklerin devam etmesine neden olarak ticari hayatta güvenin tam olarak tesis edilmesini engelliyor. Şüphesiz devletin içerisinde uzun zamandır yuvalanmış bu yapı ile mücadelenin ne kadar zor olduğunun farkındayız. Ancak ekonomiye verilen zararın en aza indirilebilmesi için mümkün olan en kısa sürede bu terör yapısının temizlenmesini ve OHAL uygulamasının sonlandırılmasını temenni ediyoruz."