Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye'nin notunu indirdi. Cuma günü gece yarısı gelen not indirimi haberi ile birlikte piyasalarda nelerin olacağı merakla bekleniyor. Vatan Gazetesi yazarı Ali Ağaoğlu konuyu köşesine taşıdı. İşte o yazı:
Piyasalar Fitch’in not indirimini önceden fiyatladığı için döviz kuru ve borsada oynaklık sınırlı kalacaktır. Ancak bankaların fonlama maliyetleri bu dönemde artacak, bu da kredilere yansıyacak. Ev ödevlerimizi en kısa sürede yaparsak yeniden zirveleri görmek mümkün...
Fitch, Türkiye’nin uluslararası uzun vadeli döviz cinsinden kredi notunu, yatırım yapılabilir (BBB-) düzeyinin bir basamak altına (BB+) çekti. Not görünümünü ‘durağan’ olarak açıkladı. Türk Lirası cinsinden riskini ‘BBB-’de korudu. Geçtiğimiz Cuma günü sürpriz bir şekilde S&P, Türkiye’nin kredi notu görünümünü ‘durağan’dan ‘negatif’e düşürdü.
Fitch’in bu kararından sonra “doğal olarak” bankaların notları düşecek. Bu da bankaların fonlama maliyetlerini; sadece yeni alacakları sendikasyon kredilerinde değil, yakın geçmişte aldıklarının da maliyetlerini artıracaktır. Yapılan son sendikasyon kredilerinde Moodys’in notunun kaybedilmesi 45 baz puan, bunun üzerine Fitch’in de düşürülmesi durumunda
25 baz puanlık artışlara halihazırda imza konmuş durumda. S&P’nin görünümü negatife çevirmesi eskiler için değilse de yeni borçlanmalar için ek bir külfet getirecektir.
Ev ödevlerini yapalım
Yapılan açıklamada Fitch’e göre; Anayasa değişikliği; yapılacak referandumda onaylanması durumunda güçler ayrılığı ilkesi erozyona uğrayacak. OHAL’de atılan adımların güveni sarstığı, terör olaylarının tüketici güvenini ve turizmi olumsuz etkilediği vurgulanmış.
Fitch’in kararını; ‘Türkiye’ye karşı bir kampanyanın bir parçası’ olarak görmeye devam ettiğimiz sürece; kafamızı kumdan çıkaramayacağız; gerçekleri göremeyeceğiz demektir. 2013’te kredi notumuzu yatırım yapılabilir olarak yükseltirlerken “Gerçekleri gördüler” diye kutsadığımız kurumları, şimdi de “Gerçekleri göremiyorlar” diye yermemizin bize çok da fayda sağlamayacağını anlamakla işe başlamamız gerekiyor. Hamaseti bırakıp zekayı, anlayışı yani feraseti öne çıkarmamız gerekiyor. Fitch’in açıklamasını bir “ev ödevi” olarak görmek ve bunun gereklerini yapmak için siyasi bir kararlılık ortaya konmalı.
Aksi takdirde bankaların hem fonlama maliyetlerini artıracak hem de sermaye yeterlilik oranlarını da 100-150 baz puan olumsuz etkileyecek olan bu “not kaybı” ekonomideki büyümeyi
olumsuz etkileyecek bir ortamı da beraberinde getirecektir. Orta-uzun vadede bankaların sermaye ihtiyaçları ortaya çıkabilecek ancak kısa vadede fonlama maliyetlerindeki artış, ister istemez kredi maliyetlerine de yansıyacaktır.
BIST önce düşer sonra yükselir mi?
FItch kararı öncesi; sanki hiç not indirim tehlikesi yokmuş gibi; BIST 100 endeksi 83.207 (VIOB Yakın Vade kontratı 103.675) seviyesinden haftayı kapattı. Teknik olarak geçtiğimiz hafta yatay bir seyir izlendi. Fitch beklentisi (endişesi) yukarı yöndeki çabalara ket vurdu. Hafta başında yaşanabilecek bir düzeltme sırasında 81.350 seviyesine kadar devam edebilecek bir “ilk düzeltme” yaşanabilir. Bu seviyenin aşağı yönde kırılması durumunda 79.500 seviyesi resmin içine girecektir. Eğer 81.350 seviyesi korunacak olur ve “Fitch de geçti, işimize bakalım” diyecek olursa piyasalar, bu hafta değilse de önümüzdeki hafta 86.900 seviyelerini hedefliyor olacaklardır. Ancak bu olasılığın da düşük olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Notu kaç yılda geri alırız?
1 Kredi fonlama maliyetleri artacağından döviz ve TL kredi maliyetleri sınırlı da olsa etkilenecektir.
2 Bono piyasaları başta olmak üzere, hisse senetleri ve varlık sınıflarında satışlar gelmese de alışlar azalacaktır.
3 Yeni fon girişleri “nazlı” olacak, talep ettikleri getiri veya risk primi yüksek olacaktır.
4 Çok zor kazanıp, çok kolay kaybettiğimiz yatırım yapılabilir notunu geri almamız en iyimser tahminle 3-4 yılı alacaktır.
Daha önce fiyatlandı
İyi tarafından bakacak olursak bu not indirimi piyasalarca bekleniyordu ve yüzde 70-80 oranında fiyatlanmıştı. Son 1-2 haftadaki döviz kurları bu fiyatlamayı önemi ölçüde yansıtıyordu. Halen daha ‘Belki inmez’ diyen bir kesim fon yöneticisinin mecburi satışları haftanın ilk günlerine hem borsada hem de döviz tarafında oynaklığı artıracak, döviz kurlarını yukarı, borsayı aşağı götürebilir. Ancak bunların etkilerinin sınırlı olacağını tahmin ediyorum. Kaldı ki yatırım yapılabilir notuna 2013 yılında ulaştık. 20 yıldan uzun bir süre aldı yeniden yatırım yapılabilir seviyeye ulaşmak. Yatırım yapılamayan bir ülke olarak 2007 ve 2010 yıllarında BIST’te 5.1 dolar ile 2 kez (sonuncu 5.1 dolar seviyesini 2013’te yatırım yapılabilir notunu aldığımızda) zirveleri de görmüştük. Ev ödevimizi yaparsak yeniden neden olmasın?
Doların ateşi çıkar mı?
Karar açıklandığında birçok piyasa kapalıydı. Ancak sığ piyasalardaki ilk tepki “nötr” diyebileceğimiz bir tepkiydi. Asya açıldığında büyük olasılıkla TL’nin ilk aşamada değer kazandığı bir manzara ile karşı karşıya kalabiliriz. Ancak bu tepkinin 11 Ocak’taki 3.9422’yi aşacak denli büyük olmasını beklemiyorum. Büyük olasılıkla 3.90’nın altında seyreden bir dolar/TL kuru ile haftaya başlayabiliriz. Haftanın kalanındaki seyir, TCMB’nin izleyeceği günlük politikalara daha fazla bağlı olacaktır. Ne kadar Geç Likidite Penceresi (GLP) faizi olan yüzde 11’e yakınlaşırsa (Bu politikanın son derece hatalı olduğunu, ileride başımıza çok daha fazla dert açacağını not ederek) kur tarafındaki yükselişle o denli sınırlı olacaktır. Not indiriminden sonra ortaya çıkabilecek ataklar; yüzde 11’lik GLP ile savuşturulamazsa korkarım Mart ortasına planlanan bir sonraki PPK toplantısının “olağanüstü” olarak öne çekilmesi olasılığını artıracaktır.