Milliyet ekonomi yazarı Selva Demiralp bugünkü köşesinde sert hareketler gösteren dolara karşı neler yapılması gerektiğini kaleme aldı. İşin artık çığrından çıktığına dikkat çeken Demiralp, Merkez Bankası'na çok önemli mesajlar verdi. İşte Demiralp'in o yazısı;
Hepimizin aynı gemide olduğu fırtınalı sularda oldukça zor bir yolculuktayız. TL’nin dolara karşı saat saat değer kaybettiği bu dönemde önce problemin sebeplerini, sonra sonuçlarını bulmaya çalışalım.
TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi, dolar arzı azalırken, dolara olan talebin değişmemesi ve hatta artmasıyla açıklanabilir.
Dolar arzının azalmasının bir sebebi, ellerinde Türk tahvilleri bulunduran yabancı fonların bu varlıkları sattıktan sonra dolara çevirip Türkiye’den çıkmalarıdır. Bu durumda piyasada TL likiditesi bollaşırken dolar likiditesi azalacağı için TL görece olarak değer kaybeder. Tahvil talebinin azalması ise tahvil fiyatlarını düşürerek tahvil faizini artırır ki şu anda görünen resim bu.
Doların arzı bu şekilde azalırken, talep tarafında bir artıştan bahsedebiliriz. Dolar borcu olan firmaların rutin talebine ilave olarak doların sürekli değer kazanması durumunda vatandaşların da “Dolar daha da yükselecek” endişeleri talebin artmasını getirir.
Tek ses hareket...
TL’nin ne şekilde değer kaybettiğini anladıktan sonra sorulacak soru şu: TL’nin tekrar değer kazanması için ne yapmalıyız? TL’nin değer kazanması yani “cazip” hale getirilebilmesi için elinde TL tutan kişinin bundan elde edeceği getirinin artması gerekir. Bu da faizdir.
Yani insanları tekrar TL tutmaya teşvik etmek için TL’ye ödenen faizin artması gerekir. Teknik olarak kurun yükselmesi karşısında Merkez Bankası’nın yapabileceklerine değindim. Olayın bir de risk boyutu var. Yatırımcıların ellerindeki TL varlıkları satıp Türkiye’den çıkmak istemelerinin asıl nedeni Türkiye’ye ait belirsizliklerin arttığına olan inançları.
Bu inancı ortadan kaldırmak yatırımcının önünü görebilmesini sağlamak için siyasi boyutta işlerin en kısa zamanda normale dönmesi gerekiyor. Seçim takvimi ve OHAL bugünden yarına değişmeyecek. Bununla birlikte, Merkez Bankası bağımsızlığına olan inanç hükümetin desteğiyle arttığı takdirde, kısa vadede çok olumlu sonuçlar görebiliriz.
Şu anda piyasalardaki algı Merkez’in “faiz artıramayacağı” yönünde. Bunu yaramaz bir çocuğun “Nasıl olsa annem babam bana ceza veremez” fikrine kapılmasına benzetebiliriz.
Çocuk giderek yaramazlığın dozunu artırıyor ve kontrolden çıkıyor. Hükümet üyelerinin “Faizlerin artması ekonomiye zarar verir” türü söylemlerini çocuk babasından gelen “Bir şey olmaz, bu yaşta normal böyle afacanlıklar” şeklinde yorumluyor ve iyice azıyor.
Annesi (yani Merkez Bankası) işin çığırından çıkacağını anlayarak arada ufak uyarılarda bulunuyor (hafta içerisinde gelen TL likiditesinin kısılması ve döviz zorunlu karşılık oranlarının indirilmesi gibi) ama yetmiyor.
Bu noktada artık anne ve babanın tek sesten hareket etmesi, ufak uyarıları bırakıp çocuğa neyi yapıp neyi yapamayacağını ve eğer devam ederse anne babadan gelecek önlemlerin neler olduğunun çok net anlatılıp hemen arkasından da icraata geçmesi gerekiyor.