15 Temmuz darbe girişimi ardından başlatılan FETÖ soruşturması kapsamında itirafçı olan HSYK üyelerinin beyanları üzerine eski HSYK 1. Başkanı İbrahim Okur, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, ‘örgüt hakkında bilgi vermek istediğini’ söyledi. Bunun üzerine Okur, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ek ifade verdi. Okur, 9 gün süren 153 sayfalık ek ifadesinde çarpıcı açıklamalarda bulundu. İfadesinde “Örgüt üyeliğini kabul etmiyorum. Ancak Fetullah Gülen cemaati ile FETÖ / PDY isimli terör örgütü hakkında bilgi vermek istiyorum. Hakkımda bu terör örgütü üyesi olduğum iddia ediliyor ise ve mahkemece bu şekilde değerlendirilse beyanlarımın etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilmesini istiyorum” diyen Okur, özetle şunları söyledi:
17 ARALIK OPERASYONU
“17 Aralık 2013 operasyonu yapıldığında ilk olarak bize operasyonla ilgili Emniyet Müdürlüğü’nden Başbakanlık için hazırlanan ve Başbakanlık’tan da Birol Erdem’e verilen, benim de bu vasıtayla incelediğim dosyada bir kısım tutanaklar, fotoğraflar, yolsuzluk iddiasına ilişkin belgeler vardı. 18 Aralık günü Sayın Başbakan ile yaptığımız telefon görüşmesinde kendisinin anlattığı tutarlı ve somut bilgilerin ardından, yapılanın hükümete yönelik bir operasyon olduğunu anlamıştım. Şimdi anlıyorum ki o dönem yargı mensupları ile emniyet içerisindeki cemaatçiler birlikte hareket etmişler. Hatta hâkim ve savcılar emniyet mensuplarının talimatlarına göre davranmışlardır.
TALİMAT GÜLEN’DEN
Bunun sebebi ise hükümete karşı bir hareket ve hükümeti devrime istekleri içinde olmalarıdır. Çünkü yaptıkları eylem ve hareketler, verdikleri mahkeme kararları, soruşturmadaki davranışları, normal olan bir hâkim ve savcının yapmayacağı şekildedir. Ben 17 - 25 Aralık soruşturmalarına ilişkin talimatın Fetullah Gülen tarafından verildiğini düşünüyorum.
18 Aralık 2013 akşamı ben Hasan Doğan’ın kriptolu telefonuyla, sayın Başbakan da Efkan Ala’nın kriptolu telefonuyla görüşme yaptık. Bu görüşmede Başbakan, Zekeriya Öz’ün Kısıklı’ya bu akşam baskın yapacağını ve Bilal Erdoğan’ı alacağı konusunda istihbarat aldıklarını söyledi. ‘Bu hususa bak’ dedi. Bu konuşmadan sonra ben Birol Erdem Bey’in odasından Turan Çolakadı’yı aradım. Çolakadı’nın memnuniyetsiz ve çaresiz bir konumda olduğunu hissettim. ‘Ne yapabilirim’ diye sorunca ‘Abi emniyete bir talimat yaz, Zekeriya Öz ve emrindeki savcıların Emniyet Müdürlüğü’ne verecekleri talimatlarda mutlak suretle kendisinin de imzasının olması gerektiğini, çift imza ile verilmeyen talimatların yerine getirilmemesi yönünde talimat yaz’ dedim. O da ‘olur bu şekilde bir talimat yazarım’ dedi.”
BİLDİRİ TALİMATI HAMSİCİ’DEN
(MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması) HSYK’da gelişmeleri takip ediyordum. Odama Hüseyin Serter ile Nesibe Özer geldi. Benim odada ise Rasim Aytin ile Halil Koç oturuyordu. Gelişmeleri onların da bildiğini anladım. Nesibe Özer, ‘MİT Müsteşarı da ifade vermeye gidecek, kimsenin ayrıcalığı yok’ dedi. Ben 8 Şubat 2012’de asıl amaçlarının bir operasyon olduğunu, MİT’in ve Türk devletinin politikasının hedeflendiğini, olayların Başbakanımızın ameliyata girme hazırlıkları içinde olduğu günlere denk getirilerek bilinçli yapıldığını, açılım politikasını sabote etmek için yapıldığını anladım.
(HSYK’nın adli kolluk bildirisi) Bu fikir önce benden çıkmıştı. Bu yönetmeliğe açıklama yapılması gerektiği fikrini Ahmet Hamsici Bey’e ilettim. Hamsici talimatı Muzaffer Bayram’a verdi. Ama kimin kaleme aldığını bilmiyorum. Ben bir metin hazırlamadım. Hazırlanan bir metni düzeltmeye çalıştım. O tarihte biz Ahmet Karayiğit ile Muammer Güler’in samimi arkadaş olduklarını, soruşturmalarda Güler’in oğlunun da isminin geçmesi nedeni ile Ahmet Karayiğit’in hatır için muhalefet yazdığını düşündük.”
FETÖ'YÜ ANLATTI: CEMAATÇİDİR
Murat Arslan Sayıştay kökenli bir kişidir. Ben bu kişinin Fetullah Gülen cemaat mensubu olduğunu Anayasa Mahkemesi tarafından tek oy sisteminin iptalinden sonra HSYK aday adaylarının belirlenmesi, daha doğrusu bizim içinde bulunduğu listenin belirlenmesi aşamasında tanıştırıldım. Bu kişi ile bizi görüştüren Fetullah Gülen cemaati mensubu bir hâkimdi. Konuşmalarda Murat Arslan’ın da Fetullah Gülen cemaat mensubu olduğunu anladım.
‘BUNLAR DURMAYACAK’ DEMİŞ
7 Şubat 2012 tarihinde akşam 6 gibi bakan Sadullah Bey beni aradı. Buluştuğumuzda bana ‘İstanbul özel yetkili savcılarının Hakan Fidan’ı ifadeye çağırdıklarını, bunun ne olduğunu sor’ dedi. Bakanın yanında, özel yetkili başsavcı Fikret Seçen’i aradım, sordum. O da ‘Diyarbakır’da bir aramada Oslo ile ilgili bazı şeyler çıkmış bunları soracağız’ dedi. Ben de ‘Çağırmanız devlet krizine sebebiyet verdi, çağırmanız usule uygun değil’ dedim. Ertesi gün Bakan Bey ile İstanbul’a gitmeye karar verdik. Dolmabahçe’deki ofise geçtik. Turan Çolakkadı, kendisiyle görüştükten yaklaşık 3 dakika sonra bir gazetecinin kendisini arayarak Adalet Bakanı ile toplantıda olup olmadığımızı sorduğunu söyledi. Bu konuşma üzerine benim veya Turan Çolakkadı’nın telefonun dinlendiği kanaatine vardım. Toplantıda Seçen dosya hakkında bilgi verdi. MİT Kanunu’nda değişiklik için hazırlık yapıldığını, dosyayı yetkisizlikle Ankara’ya gönderilmesini değerlendirdik. Bakanla Ankara’ya döndük özel uçakla. Enerji Bakanlığı’nda bazı bakanların bulunduğu yere beni de götürdü. Gittiğimizde Hakan Fidan’ın orada olduğunu gördük. Sadullah Ergin Bey, Hakan Fidan’a, kendisinin İstanbul Başsavcılığı’na çağrılmaktan vazgeçildiğini, soruşturma dosyasının Ankara’ya gönderileceğini söyledi. O da bana ve Bakan Bey’e dönerek ‘Onların vazgeçmediğini, kendisini çağırmak ve ifade almak için hazırlık yaptıklarını, sonuna kadar ısrar edeceklerini’ belirtti.