Türkiye’nin Rusya, Çin ve İran ile yaptığı ticarette yerli para kullanması fikri gündemde. Bu tasarıya göre, her ülke yaptığı ihracatı kendi parası cinsinden yapacak. Bu şekilde dolara olan bağımlılığın azaltılması hedefleniyor.
Tasarıyı değerlendirirken kritik olan unsur söz konusu ülkelerle aramızdaki ticaret dengesi. Türkiye her üç ülkeyle de bir ticaret açığına sahip. Yani bu ülkelere yaptığımız ihracatın değeri bu ülkelerden yaptığımız ithalattan daha düşük. 2015 itibarıyla, Rusya ile 16 milyar, Çin ile 22 milyar, İran ile ise 2 milyon dolar ticaret açığımız var.
Ne getirir?
Bu bilgiyi göz önünde bulundurarak söz konusu teklifi değerlendirelim:
1) Yerli para birimi cinsinden yapılan ticaret dolara karşı pozisyon alma gerekliliğini azaltarak ticaret maliyetlerini düşürür ve karşılıklı ticareti daha avantajlı hale getirir.
2) Bu durum ticaret açığı olan ülkede ithalatı daha da artırarak ticaret açığını artırabilir.
3) Rusya, Çin ve İran’dan yapacağımız ithalat için dolar kullanmayacağımız için içeride dolar talebi düşerken, bu ülkelerden elde edeceğimiz ihracat geliri de TL cinsinden olacağından, dolar arzı da azalır. Ancak bu ülkelerle ticaret açığımız olduğu için dolar talebindeki azalma dolar arzındaki azalmadan daha büyük olacağından, net talep azalır ki bu da TL’nin dolar karşısında değer kazanması anlamına gelir.
4) Yine ticaret açığımız olduğu için, Türkiye’nin bu ülke paralarına olan talebi, onların TL’ye olan talebinden daha çok artacaktır. Bu durumda TL’nin ruble, yuan ve İran riyali karşısında değer kaybetmesi gerekir. Bu durum, bu ülkelere ihracatımızı artırarak ticaret açığımızı daraltabilir.
5) İhracat ve ithalat fiyatları dolara endeksi olduğu sürece, ruble/TL, yuan/TL ve riyal/TL kur etkisinden bağımsız olarak ticaret dengesinde bir değişim beklemek gerçekçi olmaz. Yani doların global olarak değer kazandığı durumlarda bu ülkelerden ithal ettiğimiz petrol ve doğal gazın fiyatı farklı para cinsinden de olsa yükselecektir. Keza bizim ithal aramalına dayalı üretim yapımız gereği doların yükseldiği dönemlerde ara malı maliyetimiz arttığı için, ihraç ürünlerimizin fiyatı da TL cinsinden artacaktır.
6) Söz konusu tasarının eyleme geçebilmesi için öncelikle bu ülke para birimleri ile TL’nin rahatça el değiştireceği piyasalar oluşması gerekiyor. Bunun sağlanması içinse ülke merkez bankalarının birbirleriyle para takası yapması ya da yerli para cinsi ticari krediler verilmesi gibi adımlar atılabilir. Ancak bu noktada bizim ticari açığımız nedeniyle diğer üç ülkeden daha çok yerli para satın alıp karşılığında TL vereceğimizi, dolayısıyla, bu ülke merkez bankalarının elinde fazladan TL rezervi kalacağını unutmamak lazım.
Toparlayacak olursak, söz konusu tasarı eğer uygulamaya konulabilirse Türkiye’nin kazançları ağır basar görünüyor. Durum böyle olunca, diğer üç ülkenin bu anlaşmaya el sıkmaları zor olabilir.