Türkiye-AB ilişkileri, Avrupa Parlamentosu’mm tavsiye niteliğindeki “Türkiye ile müzakereler dursun” kararıyla tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyor. Bu ilişkinin geleceği 15-16 Aralık’tâki AB Liderler Zirvesi’nde netlik kazanacak. AB ile yıllık 100 milyar doları aşan dış ticaret hacmine sahip Türkiye iş dünyasının temsilcileri, orta ve uzun vadede ilişkilerin düzeleceğini umuyor.
Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, Türkiye’nin aday üye statüsüne kavuştuğu 1999 yılındaki Helsinki Zirvesi’nden bu yana en ciddi sınavını bugünlerde veriyor. Önce 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişimi sonrasında AB’den gelen tepkilerin zayıflığı, ardından da OHAL dönemine giren Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine gelen eleştiriler Türkiye ile AB arasındaki güven ilişkisini büyük ölçüde zedelemiş durumda. Mevcut duruma Suriye ve Irak’taki çatışmalar nedeniyle her geçen gün sayıları artan mülteci akını da eklenince, diplomaside ardı ardına yapılan sert açıklamalar diyalog havasının hızla çatışma siyasetine evrilmesine neden oldu.
Türkiye ile AB arasında 1950’lere uzanan ilişkinin temelinde siyasetten çok gelişkin bir ekonomik işbirliği olması ise ilişkilerin tamamen kopmasını engelleyen en büyük etken. Nüfusu 500 milyonu aşan, 13 trilyon dolarlık ekonomik büyüklükle dünyada ikinci büyük ekonomik güç olan AB, Türkiye’nin en büyük ticari partneri konumunda. Öyle ki Türkiye ihracatının yüzde 49’u, ithalatının ise yüzde 39’u AB ülkeleri ile gerçekleştiriliy or. Türkiye’de faaliyette olan 17 bin yabancı şirketin yüzde 70’i de Avrupalı şirketlerden oluşuyor. Dolayısıyla müzakerelerin resmen durdurulması her iki tarafın özel sektör temsilcileri için kara bir tablo demek. Bununla birlikte AB hedefinden uzaklaşan Türkiye, önümüzdeki yıllarda doğrudan yabancı sermaye çekmek konusunda bugünleri mumla arayabilir.
EKONOMİ SİYASETİ YENECEK Mİ?
Buna karşın Türkiye-AB ilişkilerinde, yatırımcılar henüz son sözün söylenmediği görüşünde. Yani iş dünyası er ya da geç ekonomik ger-çeklerin siyaset dilini daha pozitif bir noktaya çekeceği inancında. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30’uncu Muhtarlar Toplantısında söylediği “AB’de misafir değil, ev sahibiyiz” şeklindeki sözleri de AB Liderler Zirvesi öncesinde verilmiş önemli bir mesaj olarak görülüyor.
Odeabank Ekonomik Araştırma ve Stratejik Planlama Müdürü Şakir Turan, Avrupa Parlamentosu kararının tavsiye niteliği taşıması nedeniyle tek başına yabancı yatırımcı algısı ve finansal varlıklar üzerinde etkili olmadığına işaret ediyor. Turan, “İki ekonomi arasında çok önemli ve uzun vadeye dayanan ticari bağlar bulunuyor. Bu bağların kısa vadede belirgin bir şekilde zayıflamasını veya kopmasını beklemiyoruz. Ancak siyasi ilişkilerin zarar görmesi uzun vadede ekonomik ilişkilerin yeni bir ivme kazanmasını zorlaştırıyor” diyor. AB ile iplerin tamamen atılmasının Türkiye’nin ekonomik gelişiminin önünde ciddi bir engel teşkil edeceğini kaydeden Turan, yalnızca AB’den uzaklaşma algısının bile Türkiye’ye gelmeyi planlayan küresel yatırımcılar açısından negatif bir etki yarattığına vurgu yapıyor. Bozulan ilişkilerin düzeltilmesi konusunda atılacak en önemli adımlardan biri Gümrük Birliği alanında olabilir.
GÜMRÜK BİRLİĞİ GENİŞLEMESİ
2017 yılı Gümrük Birliği’nin yeniden düzenleneceği bir yıl olacak ve Gümrük Birliği üyesi olan Türkiye de bu yenilenme çalışmaları için gerekli hazırlıkları yapmanın eşiğinde. AB’den gelen son açıklamalar da Gümrük Birliği’nin geleceği konusunda Türkiye’yi de içine alan bir çözüm istendiği yönünde. Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Alexander Graf Lambsdorff, siyasi ilişkiler onarılana kadar Gümrük Birliği’nin katılım sürecinin yerini ala-bileceğini Söyledi ve bunun her iki tarafa da diplomatik krize yol açmadan üyelik görüşmelerini durdurma şansı vereceğine dikkat çekti.
Şu anda AB Komisyonu Gümrük Birliği’nin genişletilmesi konusunda taslak metin hazırlığında. Genişlemenin kamu alımları, ulaşım hizmetleri ve tarım ürünleri gibi alanlarda olması bekleniyor. Alman Bertelsmann Vakfı ve İfo Enstitüsü’nün hesaplamalarına göre, Türkiye, Gümrük Birliği’nin genişletilmesi durumunda AB ülkelerine yüzde 95 oranında daha fazla tarım ürünü, yüzde 430 oranında ise hizmet ihracatı yapabilecek. Avrupa Liderler Zirvesi’nden çıkacak kararlara kilitlenen Türkiye iş dünyası temsilcileri de gelişmeleri yakından izliyor.
“AVRUPA'NIN DOĞAL BİR PARÇASIYIZ”
TÜSİAD Başkan Yardımcısı Şükrü Ünlütürk, “AB ile ilişkilerin er geç olumlu bir düzleme kavuşacağına inanıyorum. Aramızda yüzyıllık bir ilişki var. Avrupa değerlerinin doğal bir parçasıyız. Türkiye’nin son 50 yıllık AB macerasının inişli çıkışlı günleri oldu. Bugün yaşananların mutlaka yerini daha olumlu bir atmosfere bırakacağını düşünüyorum. Avrupa Parlamentosu’nun kararının önemli bir değişikliğe yol açacağını düşünmüyoruz. Son dönemde AB tarafından Türkiye’yi anlamayan, haddini aşan açıklamalar olduğunu da görmek gerekiyor. Hükümet içinden de yakın zamanda AB değerlerini önemseyen, sağduyulu açıklamalar geldi. Dolayısıyla hızla bu tartışmaları geride bırakıp, AB’nin demokratik değerlerinden nasıl faydalanacağımız a kafa yormalıyız.” şeklinde konuştu.
ZİRVE KRİTİK ÖNEMDE
İstanbul Sanayi Odası (ISO) Başkan Yardımcısı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Üyesi Adnan Dalgakıran, AB ile siyasi gerilimin iş dünyasına olumsuz yansımasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Ancak bugün itibariyle AB ile ticarette siyasi kriz kaynaklı kayda değer bir gerileme olmadığının altını çizen Dalgakıran, “Türkiye’siz Avrupa, Avrupa’sız Türkiye düşünülemez. AB, vazgeçilmez bir pazar. Her iki tarafın da kısa vadeli bakma lüksü yok. Orta ve uzun vadede işlerin düzeleceğini düşünüyorum” diye konuşuyor.
Adnan Dalgakıran, beklentilerin aksine Liderler Zirvesi’nden müzakerelerin resmen durdurulması kararının çıkması halinde bundan en çok Türkiye’ye gelecek doğrudan yabancı yatırımların olumsuz etkileneceğini vurguluyor. Dalgakıran, “Özel sektörümüzün dış borcu çok fazla. Öz kaynaklarımız, döviz açık pozisyonlarımız kötüleşiyor. Bir an önce tedbir almak zorundayız. Bu nedenle Avrupa Liderler Zirvesi’nden çıkacak açıklamalar bizim için kritik önemde” diye konuşuyor. (Aram Ekin Duran / Ekonomist)