Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle mahcup olduklarını belirterek, "Diyanet teşkilatı olarak mahcubuz. Vallahi en mahcubunuz benim. Çünkü hakkıyla görevimi ifa etmiyorum" diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Sakarya’da din görevlileriyle bir araya geldi. Serdivan İlçesi’ndeki bir restoranda düzenlenen programa Sakarya Müftüsü İlyas Serenli, müftülük çalışanları ve din görevlileri katıldı. Mehmet Görmez yaptığı konuşmada Fethullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişiminde bulunduğu 15 Temmuz gecesinde yaşadıklarını anlattı.
Görünen tabloya karşı en mahcup olan kişinin kendisi olduğunu belirten Görmez, "Bu tabloya karşı biz mahcubuz. Diyanet teşkilatı olarak 100 bini aşkın bir kadro olarak biz mahcubuz. Vallahi en mahcubunuz benim. Allah’a yemin olsun ki en mahcubunuz benim, çünkü hakkıyla görevimi ifa etmiyorum" diye konuştu.
15 Temmuz gecesi Medine’de Moritanyalı bir anne-oğlun Türkiye için gözyaşı döktüğünü anlatan Başkan Görmez, "Medine’de bir iş adamı benden, 15 Temmuz gecesinde ’90 yaşında annemle beraber evde televizyonun karşısına kilitlendik, ikimiz de elimizi açtık, gözlerimizden saatlerce yaşlar akıyordu ve dua ediyorduk. Bedir için yapılan duaları yapıyorduk. Elimizden bu kardeşlerimiz de giderse biz kime umut bağlayacağız? diye dua ediyorduk’ dedi.
Bu aile Moritanyalı. ’Gece saat 03.00 olunca anladık ki darbe başarısız oldu’ dediler. 90 yaşındaki annem bana ’evde bir meblağ paran var mı?’ dedi. Dedim ki ’Anne, biz bankaya para yatırmasını bilmeyiz, meblağlar var’ dedim. ’Hepsini buraya getir, valize koy’ dedi. Valize koydum, ne yapacağımı bilmiyordum. Anneye itaat gereği yaptım. Dedi ki, ’Şimdi gideceksin, Mescid-i Nebevi’nin çevresinde bulduğun bütün fakirlere avuç avuç dağıtacaksın’ dedi. O gece sabaha kadar dünyanın her yanından telefonla bana bağlanarak benimle görüşen her Müslüman’ın sözü bu oldu" diye konuştu.
Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileri olarak 15 Temmuz’da karşılaşılan tabloyu görerek hizmet etmeleri gerektiğine vurgu yaparak, "Bir taraftan ümmetin çocuklarını Kürt, Türk diye ayırarak ırkçılık illetiyle ve bunu da bir ayrılıkçı harekete dönüştürerek kendi kardeşlerini katletmeye çalışan bir cinayet şebekesi. Bir taraftan da geçmişimizde yaşadığımız ve bizahatihi içimizden, yanı başımızda rahmana secde eden iman, İslam, Kuran, hoşgörü, muhabbet teraneleri ardında böyle bir zor zamanda kendi ülkesine, kendi ülkesinin kendi çocuklarına, kendi ülkesinin tanklarını yönelterek bu dünyanın ve insanlığın en zor zamanında karşı karşıya kaldığımız ihanet. Bütün bunları görerek hizmetimizi yapmalıyız" dedi.