ABD başkanlığını sürpriz bir şekilde Trump kazandı. Trump ile birlikte ABD ekonomisi ve global piyasalarda beklentiler oluştu. Dünya yazarı Fatma Melek konuyu köşesine taşıdı. İşte o yazı:
ABD seçim sonuçları üzerinde düşünülmesi gereken toplumsal dinamikler içeriyor. Clinton, Wall Street’in, finansal çevrelerin ve basının tamamının desteklediği bir statükoyu temsil ediyordu.. Global krizin sebep olduğu büyük resesyonla, gelir dağılımı bozukluğu arttı; Politik gelişmeleri de bu bağlamda değerlendirmek gerekir. ABD’de global krizin sonrasında en yüksek gelirli %1’lik kesimin, vergi öncesi gelirdeki payı %10’dan %18’e yükseldi. Dünyada artan daha korumacı ve milliyetçi bir söylem var.
Geleneksel olarak demokrat partiye oy veren önemli eyaletler Cumhuriyetçilere geçti. Trump, küreselleşme karşıtı, serbest ticaret karşıtı, göç karşıtı kesimleri mobilize etti. Bu kesim, genelde beyaz ve üniversite eğitimi olmayan ve küreselleşmeden ve ekonomik krizden ekonomik olarak en fazla zarar gören kesim. Bu kesim uzun zamandan beri mevcut olmasına rağmen, ilk defa bu kadar mobilize oldu.
Politik olarak, bu korumacı ve milliyetçi söylemin, halihazırda hassas görüntü çizen Avrupa ve diğer bölgelerde yansımaları nasıl olacak? Avrupa’da, Hollanda ve Fransa’da Mart ve Nisan’da seçimler var; her iki ülkede de aşırı sağcı partiler oy oranlarını yükseltiyor. İtalya’da Aralık başında referandum var.
Trump’ın seçim vaatleri; bütçe açığını artıracak tipteki vergi indirimleri kurumlar vergisinin %15’e kadar çekilmesi, Reagan döneminde olduğu gibi, kamuda harcamaların artırılması başta Çin olmak üzere, ithalatı kısıtlayıcı tarifeler gibi başlıkları içeriyor.
Ticaret tarafında; daha katı dış ticaret politikaları ve korumacılık eğilimi söz konusu. NAFTA anlaşmasının yeniden müzakere edilmesi söz konusu olabilir. Ancak ne kadar ilerleme kaydedileceği konusu belirsiz. Halihazırda da sorgulanan, Avrupa-ABD arasında görüşülen TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı), müzakerelerinin sonuçlandırılması mümkün görülmüyor Sonuç olarak, ticaretin liberalleşmesi sürecinden bir geri adım söz konusu.. Bu da ülkeler arası yatırımların trendi açısından olumsuz. Dünya daha liberal yatırım ve ticaret rejiminden uzaklaşabilecek.
Seçim vaatleri ne ölçüde uygulanabilir? Cumhuriyetçiler, Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğa sahip olmasına rağmen, Trump’ın seçim vaatleri, geleneksel Cumhuriyetçi görüşlerden - bütçe denkliği, serbest ticaretin desteklenmesi gibi- farklı:. Dolayısıyla yerleşmiş Cumhuriyetçi dengelerin korunmasına da özen gösteren , ve daha dengeli bir yaklaşımın söz konusu olabileceği öngörülebilir.
ABD seçimleri sonrası en önemli kalıcı piyasa gelişmesi dolardaki değer kazanımı ve ABD uzun vadeli faizlerdeki yükseliş oldu. Zira Trump’ın genişlemeci maliye politikası yaklaşımı ile zaman içinde bütçe açığının artması bekleniyor; bu da enflasyon baskısıyla birlikte ABD uzun vadeli risksiz faizlerin yükselmesi, aynı zamanda da güçlü dolar politikası demek, ABD uzun vadeli faizlerin yükseliyor olması da, gelişmiş, gelişmekte olmak üzere, tüm ülkelerde uzun vadeli faizlerin yükselmesini getiriyor.
Bunun gelişmekte olan ülkeler için önemli sonuçları söz konusu; Trump sonrası önemli bir piyasa dinamiği de gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde görülen değer kaybı. Zira gelişmekte olan ülkelerin büyüme modelleri dış ticarete dayanıyor. Bu ülkelerin dünya ticareti içindeki payı uzun vadeli bir artma eğiliminde oldu.: 2000: %14; 2016/07: %26; ve serbest ticaret koşullarında, gelişmekte olan ülkeler daha yüksek bir büyüme performansı gösterdiler.
Sonuç olarak, Trump politikaları, söyleminin tamamı uygulanmasa da dış ticaret engellerini yükseltecek ve bütçe açığını artıracak. Bu da zaman içinde enflasyon baskılarını artırarak, Fed’in faizleri yükseltmesini ve bono getirilerinin artmasını getirebilecek.