Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen FETÖ/PDY yapılanması soruşturması kapsamında, tutuklandıktan sonra etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak, itirafçı olan HSYK eski Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin ifadeleri örgütün yargı içerisindeki etkisini ortaya koydu. 2011 yılındaki Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçimleriyle ilgili itiraflarda bulunan Hamsici, "Seçim sonucu Fethullah Gülen cemaatinin daha önce belirlediği 108 adaydan 107 kişi aynen Yargıtay üyesi seçildi. Danıştay’da ise cemaatin belirlediği tüm adaylar seçilmiş oldu" dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik soruşturma kapsamında bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici, "Ben, Fetullah Gülen cemaati mensupları sayesinde altın bir neslin yetişeceğini, bu kişilerin ülkesine ve vatanına faydalı bir insan olacağını düşünmüştüm. Bu nedenle bu kişiler arasında yer aldım. Cemaatin beni kullandığını gelinen noktada anladım. Bu kişilerin altın nesil değil, katil bir nesil yaratmak amaçları olduğunu 15 Temmuz 2016'dan sonra anladım." dedi.
Hamsici, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadede, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirtti ve itirafçı oldu. Fetullah Gülen cemaatiyle 1977'de tanıştığını ifade eden Hamsici, imamlık yapan babasının arkadaşı tarafından cemaatin kamplarına götürüldüğünü anlattı. Üniversite hayatı boyunca cemaat mensuplarıyla bir araya gelmediğini savunan Hamsici, hakimlik stajına başladığı Ankara'da tekrar cemaatle irtibatlı kişilerle buluşmaya başladığını kaydetti. Hamsici, 1997'de Adalet Bakanlığında tetkik hakimi olarak göreve başladığını, burada eski Adalet Akademisi Başkanı Hüseyin Yıldırım ile aynı odada çalıştığını, Yıldırım'ın yanına sık sık ziyarete gelen İsmail Köse'yle de burada tanıştığını söyledi.
NASIL SEÇİM YAPTIKLARINI ANLATTI
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ve Başsavcıvekili Hakan Pektaş, koordinesinde süren soruşturma kapsamında, HSYK eski Başkanvekili Hamsici’nin 3 Ekim günü yeniden ifadesi alındı. 31 sayfalık ifadesinde, FETÖ ile lise ve üniversite yıllarında tanıştığını anlatan Hamsici, 2011 yılında Yargıtay ve Danıştay üyelerinin nasıl seçildiğini şöyle anlattı: "2010 yılında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirlendikten sonra dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve müsteşar Ahmet Karaman bana, 'yeni kanun hazırlığı var en az 50 Danıştay üyesi ile 150 Yargıtay üyesi seçilecek’ diyerek hazırlık yapılmasını istediler. Bu konuyu HSYK Genel Kurulu’nda belirttim. Bu konuşmadan kısa süre sonra genel sekreter Mehmet Kaya bizi kendi evinde yemeğe çağırdı. Eve kurul üyeleriyle gittiğimizde o dönem tetkik hakimi olduklarını ve Fethullah Gülen Cemaati üyeleri olduklarını bildiğim Salih Özaykut, Önder Ataç, Aydın Boşgelmez, Nazmi Dere ile genel sekreter yardımcıları Muzaffer Bayram ve Engin Durnagöl’ün de olduğunu gördük. Tektik hakimlerinin o evde bulunmamaları gerektiği yönünde görüş bildirdik. Ancak Teoman Gökçe bizlere ’Bu arkadaşlar Yargıtay’ı iyi bilen kişiler, bu nedenle çağırdık’ dedi. Bu hareketin Fethullah Gülen cemaatinin bize bir emrivakisi olduğunu anladık"
"CEMAATİN KİMLERİ İSTEDİĞİNİ O EVDE ÖĞRENDİK"
O evdeki toplantının ardından, cemaatin kimleri istediğini öğrendiklerini belirten Hamsici, "Yemek yedikten sonra Mehmet Kaya’nın evinde kurulan projektör ile Yargıtay ve Danıştay üyesi olabilecek yasal şartlara sahip hakim ve savcıların listesi yansıtıldı. Bu yansıtılmadan önce İbrahim Okur söz alarak, ’arkadaşlar isimler belirlendikten sonra kesinlikle sayılmayacak, bu belirlediğimiz isimleri, ben Bakan ve müsteşar bey karşısında savunacağım’ dedi. Yargıtay tetkik hakimlerinin ismi geçince evde bulunan cemaat mensubu tektik hakimler ile Fethullah Gülen cemaati mensubu olan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri bu kişi hakkında olumlu ya da olumsuz görüş belirtiyordu. Ancak olumlu görüş belirttiklerinin hepsinin cemaat mensubu olduklarını gördüm. Cemaat mensubu olmayan ancak seçtirmek istediklerini anladığım tetkik hakimleri hakkında da olumlu konuşuyorlardı" diye konuştu.
"HOCA EFENDİYE DANIŞILMIŞ, 140’TAN AŞAĞISI OLMAZ"
Hamsici, şöyle devam etti: "Toplantıda kurul üyeleri, seçilenlerden cemaat üyesi hakim ve savcıların kaç kişi olduğunu saymak istediler ancak İbrahim Okur, ben Birol Erdem buna karşı çıktık. Bu belirlenen isimlerin cemaatin istediği isimler olduğunu bu şekilde öğrendik. Bizim karşı çıkmamıza rağmen belirlenen hakim ve savcılar sayıldı. Sayının 80 civarında olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine toplantıda bulunan Fethullah Gülen Cemaatine mensup kurul üyesi Ahmet Berberoğlu ile birlikte Salih Özyurt, Önder Ataç, Mehmet Kaya evin holüne doğru gittiler, yaklaşık 3-4 dakika sonra geri geldiler. Ahmet Berberoğlu bize dönerek, ’Hoca efendiye danışılmış, arkadaşların 140’tan aşağı razı olmaması gerektiğini..." belirten söz sarf etti. Bu nedenle tartışma çıktı. Tartışma sırasında Nesibe Özer kapıyı çarparak evi terk etti. Belirlenen hakim ve savcılar listesi İbrahim Okur’da kaldı, biz de evden ayrıldık"
MÜSTEŞAR: ORTAKLIĞI BOZAMAYIZ, ANLAŞIN
Hamsici, 2 ay boyunca süren toplantılarda sayı konusundaki tartışmalar nedeniyle bir sonuç alamadıklarını belirterek, şu açıklamalarda bulundu: "Bunun üzerine ben, İbrahim Okur ve Birol Erdem müsteşar Ahmet Kahraman’ın evine gittik. Ona cemaatin en az 140 kişiyi Yargıtay üyesi istediklerini, Danıştay’a ise 37 bin sicillilerin üye yapılmasını istediklerini belirtip, cemaat mensubu olmayan kurul üyeleri ile Ömer Köroğlu’nun yanımıza alarak bizim istediğimiz hakim ve savcıları seçebileceğimizi ve bu şekilde objektif bir seçim yapabileceğimizi belirttik. Hatta onlara makul bir sayı verebileceğimizi belirttik. Ahmet Kahraman bize 'anlaşın’ dedi. Biz ona cemaatin Yargıtay’a 80 kişiye bile razı olmadığını en az 140 kişi istediklerini belirttik. Ahmet Kahraman bu konuşmamamıza rağmen 'ortaklığı baştan bozamayız, önümüzde 4 yıl var. Anlaşın’ dedi"
CEMAAT ÜYELERİYLE 3 DEFA BİR ARAYA GELDİK
Bu görüşmenin ardından Fethullah Gülen cemaati üyeleriyle tekrar bir araya geldiklerini ve 108 üyeye razı olduklarını anlatan HSYK eski Başkanvekili Hamsici, şu ifadeleri kullandı:
"Cemaat üyeleri ile hakimevinde 3 defa bir araya geldik. Bu toplantılarda da sayıyı Yargıtay için 160’a, Danıştay için 54’e indiremedik. Cemaatin belirlediği isimler Yargıtay için 108 kişi aynen kendini korudu. Bizim ve diğer üyelerin belirlediği bazı isimler de listeye girince sayı 180’e kadar çıktı. Ancak resmi seçim sonucu cemaatin daha önce belirlediği 108 adaydan 107 kişi aynan Yargıtay üyesi seçildi. Danıştay’da ise cemaatin belirlediği tüm adaylar seçilmiş oldu. Danıştay’ın üyesini şu an tam olarak hatırlamıyorum"
MİT MÜŞTEŞARININ İFADEYE ÇAĞRILMASI
O dönemde cemaatle ayrı gayrı olmadığını ve kendisinin de cemaate sempati ile baktığını belirten Hamsici, "MİT müsteşarının İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmak istenilmesi ve çağrılmanın Fetullah Gülen Cemaatinin o dönemde Türkiye’de gerçekleştirilmek istenilen barış sürecine karşı olmaları ve bu süreci engellemek için MİT müsteşarını şüpheli sıfatıyla çağırmaları benim Fettullah Gülen cemaati mensupları hakkında tekrar düşünmeye başladım. Daha önceden bakanlıktan tanıdığım özel yetkili Cumhuriyet Savcısı olan ve aynı zamanda Fetullah Gülen Cemaati mensubu olarak bildiğim Fikret Seçen’i telefonla aradım. Yapmış olduğum konuşmada bu çağırmayı cemaat mensuplarının bilerek yaptığını, devletin terörle mücadele politikasını etkilemeye çalıştıklarını ve bunu cemaat mensuplarının talimatı ile yaptıklarını anladım. Bu kişilerin, bu nedenle MİT müsteşarını kasıtlı olarak çağırıp, barış sürecini etkilemeye çalıştıkları kanaatine vardım" dedi.
CEMAATE BAKIŞ AÇIM DEĞİŞMEYE BAŞLADI
MİT müsteşarının ifadeye çağrılmasının ardından rahatsızlığını dile getirmeye başladığını söyleyen Hamsici şunları söyledi: "Bu dönemde Balyoz davası olarak bilinen davada, cemaat mensubu olduğunu bildiğim hakim ve savcıların yargı yetkilerini kötüye kullanıp 300’e yakın asker ve diğer şahısları tutuklamalarından dolayı cemaate bakış açım değişmeye başladı. Bu kanaatin benim vardığım gibi, birlikte çalıştığımız Birol Erdem ve İbrahim Okur’da da oluştuğunu biliyorum. Bu olaylardan sonra ben, Birol Erdem ve İbrahim Okur, HSYK’da oluşan Fetullah Gülen cemaati sohbetlerine katılmamaya başladık."
Hamsici, "Peki cemaat üyelerinin hukuka aykırı işlerine karşı neden hareket etmediniz?" sorusuna ise, "O tarihte bu olaylar gelişmesine rağmen gerek siyasi, gerekse bürokraside bu cemaat mensuplarına karşı bir duruş yoktu. Hatta iktidar partisi milletvekillerinin bazıları halen cemaatin liderine karşı ilgi duyuyorlardı. Ben o tarihte kesin bir kopukluk olmadığı için sadece bu cemaatin sohbetlerine gitmemeye başladım" diye cevap verdi.
İLHAN CİHANER DAVASINDAKİ GİZLİ TANIK
Hamsici, İlhan Cihaner davasında gizli tanık olan ancak ismini hatırlayamadığı hakimin mesleğe tekrar dönmek için dilekçe verdiğini belirterek, "Ben buna karşı çıktım ancak yapılan oylamada bu kişinin mesleğe kabulü yapıldı. Ben bu kişinin daha sonra cemaat mensubu olduğunu öğrendim. Bu kişinin daha sonra disiplin cezası olduğunu öğrendik. Ben bu durumu bakan beye ilettim. Ve bu kişinin mesleğe kabulüne bakan bey itiraz etti. Biz daire olarak tekrar toplanıp, bu kişinin mesleğe kabulünü kaldırdık" dedi.
"ZEKERİYA ÖZ’ÜN DAVRANIŞLARI SONRASI, CEMAAT EYLEMLERİNE KARŞI TAVIR ALDIM"
İfadesinde 2013 Aralık ayında hazırlanan Adli Kolluk Yönetmeliği ile ilgili HSYK genel kurul kararının hazırlanmasını ve 17-25 Aralık soruşturmalarını yürüten savcı Muammer Aktaş’ın İstanbul Adliyesi önünde basın mensuplarına dağıttığı bildirinin perde arkasını da anlatan Hamsici, "HSYK Genel Sekreteri Muzaffer Bayram cemaatin almış olduğu tavır ve hareketleri beni herhangi bir şekilde ikna edip yönlendirerek oyuna getirmiştir" diyerek şöyle devam etti: "Bu olayların akabinde Zekeriya Öz’ün Cumhurbaşkanımıza karşı tavırları, attığı tweet’ler, selam tevhit dosyası ile ilgili bir çok kişinin usulsüz dinlenmesi olayları ortaya çıkınca ben cemaati eylemlerine karşı çıkıp tavır aldım. Benim gibi Ömer Köroğlu, Ahmet Karayiğit ve Zeynep Kavlak’ta benim yanımda yer alıp 3. Daire olarak cemaat mensubu olan hakim ve savcıların hakkında soruşturma yapılmasını ve müfettiş görevlendirilmesini sağladık."
Hamsici, ifadesinin ardından savcılık soruları üzerine Yargıtay ve Danıştay’da bildiğini söylediği 94 FETÖ üyesi hakim ve savcının ismini verdi.