Merkez Bankası dün aldığı bir kararla, bankalara sağladığı kârlı arbitraj penceresini sınırladı. Buna göre; bankalar, döviz teminat vererek Merkez Bankası'ndan yapacakları TL borçlanmalarında, en fazla 17 Temmuz öncesindeki limitlerinin 4 katına kadar çıkabilecekler.
Bankalar 17 Temmuz sonrasında açılan bir pencereden, Merkez Bankası’na Euro getirerek TL borçlanmışlar; TL ihtiyacından çok, yaratılan faiz arbitrajını kazanca çevirmişlerdi. Merkez Bankası, ekim ayının ilk haftasında bankalara “4 katı ile sınırlayacağız” haberini vermiş, ama uygulamaya koymamıştı. Şimdi bunu ilan etti. Ama bu kârlı işlemler ikiye katlandıktan sonra.
Peki ne oldu da banka 4 katı ile sınırlama kararını hayata geçirdi? Anlatayım.
Bugün gazetelerde olasılıkla Merkez Bankası’nın rezervlerinin 4 Kasım haftasında kabaca 850 milyon dolar arttığını okurken; buna ilave olarak, hesaplamalarıma göre bankanın 4 Kasım-9 Kasım arasındaki 3 iş gününde döviz rezervlerinde bir 2.5 milyar dolarlık artış daha görülüyor.
19 Ekim günü yazmıştım, bankalara 15 Temmuz sonrasında açılan limitsiz bir likidite penceresi vardı; daha önce bilançoları ile orantılı olarak limitli borçlanan bankalar, istedikleri kadar döviz getirerek, karşılığında TL borçlanabileceklerdi. Yalnız bir ‘havuç’ vardı; bankalar normalde yurtdışı muhabir hesaplarında üstüne faiz ödedikleri Euro’ları, yurtdışından üste faiz alacak biçimde borçlandılar ve Merkez Bankası’na yığmaya başladılar, hatta bir de oradan üstüne faiz alıyorlar. Bankalara arbitraj kapısı açılırken, para politikasının da altını boşaltan bir uygulama idi bu; çünkü getirilen döviz karşılığı verilen TL’ler ile swap piyasasında TL faizleri yüzde 7’lerin bile altına düşmüştü. Oysa Merkez Bankası en düşük yüzde 7.5 ile TL veriyordu piyasaya.
Bankaların getirdiği Euro miktarı, 19 Ekim günü yazdığımda; eylül sonu itibariyle 9.3 milyar dolar karşılığına ulaşmıştı. Merkez Bankası verilerine göre; ekim sonunda bu tutar 11.9 milyar dolara çıktı. 9 Kasım itibariyle Merkez Bankası bilançosundan hesapladığım görünüme göre; buna ekim sonundan itibaren kabaca 4.5 milyar dolar daha eklenerek 16.4 milyar dolar karşılığına çıktı.
Merkez Bankası’nın henüz ‘çiçeği burnunda’ yönetimi belki döviz rezervi artırma heyecanı ile memnun olabilirler. Ancak bu pencere, Londra’daki swap piyasasına TL boca ederek para politikasının altını boşaltırken; TL’nin değer kaybına oynayan spekülatörlere ucuz TL borçlanma olanağı sunuyor. Yani döviz kuru üzerinde baskı yaratıyor. Ayrıca, olası bir kredi notu kaybı halinde bu dövizlerin ani çıkışını getirebilir. Bu da ani rezerv kaybı ile kötü bir tablo sunabilir.
Bir ayda neredeyse bu kazançlı pencereyi ikiye katladıktan sonra, durma kararı almış Merkez Bankası. Gelecekte daha iyi anlaşılacak nasıl önemli bir hata olduğu.