Beklenen gün sonunda geldi çattı. Tüm dünya gözlerini yarın ABD’de yapılacak seçimlere çevirdi.
Cumhuriyetçi aday Donald Trump ve Demokrat rakibi Hillary Clinton ülke tarihinde ender yaşanan sertlikte geçen kampanya dönemi sonrasında kozlarını sandıkta paylaşacak.
İlk bakışta sert çıkışlarıyla herkesin yüreğini ağzına getiren Trump’ın seçilmemesi herkes için uygun gibi görünse de Demokrat aday Clinton’un da uygulayacağı olası politikaların özellikle gelişmekte olan dünya için riskli olabileceği belirtiliyor.
Yapılan yorumlara göre Trump’ın seçilmesi halinde küresel piyasalarda ilk haftalarda hızlı düşüşler yaşanacak. Buna gerekçe olarak ise Trump’ın politikalarındaki belirsizlikler gösteriliyor.
Bu nedenle Trump’ın seçilmesi halinde piyasaların daha defansif davranıp bir süre güvenli limanlara sığınacağı tahmin ediliyor. Ayrıca bu belirsizliğin piyasalara olumsuz yansımasının, ABD Merkez Bankası’nın (FED) hazırlandığı faiz artışı sürecini yeniden aylarca ertelemesine neden olabileceği de belirtiliyor. Clinton’ın seçilmesi halinde ise bu tarz dalgalanmalar çok fazla beklenmiyor.
Diğer bir ifadeyle Clinton’ın seçilmesi Barack Obama’nın üçüncü dönemi olarak da görülebilecek. İşte tam bu noktada da sorunlar başlıyor. Zira Cumhuriyetçilerin yasa çıkarmak için çok önemli olan Kongre’nin iki ayağı Senato veya Temsilciler Meclisi’nden birini dahi kazanması Demokrat Clinton’ın tüm ekonomik ve siyasi vaatlerini gömmesi anlamına gelebilir.
Obama’nın, 2014’te yapılan son Kongre seçimlerinde bu organın iki kanadını da kaybetmesi onu bir tür ‘kukla başkan’ haline getirmişti. Benzer tehlike Clinton için de geçerli ve ABD ekonomisini kilitleyecek bu durum piyasalarının bir diğer korkusu.
Piyasalar Trump’ın iddia ettiği gibi tüm ticaret anlaşmalarını yeniden masaya yatırması, Meksika başta olmak üzere istihdam konusunda ülkesinin çevresine duvarlar çekmesi ve ülkesini bir tür izolasyona taşımasından korkuyor.
ADAYLAR ÖNEMLI VAATLERDE BULUNDU
DONALD TRUMP
Gelir vergileri yüzde 33’e, kurumlar vergisi ise yüzde 15’e inecek. Mirasa vergi olmayacak. Vergilerini yurtdışına taşıyan ABD’li şirketlerin peşine düşülecek. Düşük gelirli vergi vermeyecek.
Başta Meksika ve Asya ülkeleri olmak üzere yurtdışına kaçan istihdamı tekrar ülkeye getireceğini savundu. Saati 10 dolardan asgari ücret konusuna değindi ama çok ısrar etmedi.
Dodd-Frank Yasası’nı ortadan kaldıracak. ABD Merkez Bankası (FED) ve Wall Street’in çok kazanan ve vergi vermeyen bankalarıyla da hesaplaşacağını sürekli dile getirdi.
Trump serbest ticaretin her türüne karşı çıkıyor. Şu ana kadar yapılmış NAFTA ve TPP gibi anlaşmaların ABD lehine tekrar gözden geçirileceğini söylüyor. AB ve Çin için vergi ve gümrük duvarlarını yükseltecek.
HILLARY CLINTON
Milyarderler yüzde 30’un altındaki herhangi bir vergi diliminde yer almayacak. Yıllık geliri 5 milyon doların üzerinde olanların vergi oranı yüzde 39.6’dan yüzde 43.6’ya çıkacak. Mirasa vergi devam edecek.
Serbest ticaret anlaşmalarına genel olarak karşı çıkmıyor. Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Trans Pasifik Ticaret Anlaşması’na (TPP) aracı oldu. Ancak anlaşmalara yönelik beklentileri düşük tutmak istiyor.
Wall Street’in haksız kazanç sağladığını belirterek reform yapılacağını söyledi. Kriz döneminde kabul edilen ve tüketici haklarını savunan Dodd-Frank Yasası’nın devamını istiyor.
İstihdam konusunda işlerin daha da düzene gireceğini söyledi ama detaya girmemeye özen gösterdi. Buna paralel halen 7.5 dolar olan saatlik asgari ücretin yükseltilmesini önerdi.
ABD başkan adayları Donald Trump ve Hillary Clinton toplam 10 milyar dolara mal olan kampanya dönemleri boyunca sayısız vaatle seçmenlerin başını döndürdü.
Ancak her ikisi de konuşmalarında zaman zaman değinse de toplumun geneline hızla yayılan sosyal ve ekonomik eşitsizliği nasıl çözeceklerini açıklamadı.
ABD’de orta direk olarak tanımlanan bir ailenin yıllık geliri 60 bin dolar olarak hesaplanıyor. Ancak bu miktarla ne ev almak ne de çocuk okutmak mümkün değil.
Diğer yandan ülke genelinde devam eden ırkçı olaylar sonucu hem sosyal hayat hem de ekonomi ağır yara alıyor. Adayların bu konuda da somut çözüm sunmamaları tepki çekti.
WALL STREET NE DÜŞÜNÜYOR?
Wall Street yeni seçilecek başkanın mevcut piyasa şartlarını nasıl etkileyeceğini hesaplamaya çalışıyor. Her iki adayın da artıları ve eksileri bulunuyor.
ABD finans çevreleri, finans dünyasının geri kalanının tamamı gibi belirsizlikten hoşlanmıyor ve tüm belirsizlikleri ortadan kaldırmak istiyor. Donald Trump’ın olası başkanlığı çok sayıda belirsizliği beraberinde getireceği için Wall Street bu seçime çok sıcak bakmıyor. Ama Trump’ın bankacılar için iyi tarafları da yok değil.
Trump’ın özellikle iş dünyasından geliyor olması Wall Street için iyi haber.
Clinton için en büyük korku ise Kongre seçimlerini kaybetmesi halinde başkanlık sürecinin aynı Obama gibi icraatsız geçecek olması. Bu da ABD için yavaş büyüme anlamına gelecek.
Habertürk