15 Temmuz günü FETÖ'cülerin kalkıştığı darbe girişimi öncesi pilot bir binbaşı kendisine gelen bilgiyi MİT ile öğlen saatlerinde paylaştı. Bu dakikadan sonra akşam 21'e kadar yapılanlar ve darbenin önlenmesi için hazırlıklar yapıldı.
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök konuyu köşesine taşıdı. İşte o yazı:
Esrarengiz Binbaşı H.A. olayı ve bu darbe niye önlenemedi.
Dikkatle, çok dikkatle okuyun...
15 Temmuz günü ile ilgili en ilginç, en karanlıkta kalmış bilgiyi aktarıyorum.
***
15 Temmuz Cuma günü saat 14.45...
Yani, Başbakan Binali Yıldırım’ın, NTV televizyonuna çıkıp “Bu bir kalkışmadır” demesinden 8 saat 17 dakika önce... “H.A.” adlı sivil bir binbaşı Milli İstihbarat Teşkilatı’nın kapısından girip kendini tanıtır.
Adını bilmediğimiz binbaşı bir helikopter pilotudur.
Ayağında lastik ayakkabılar vardır.
Ankara’da Kara Havacılık Komutanlığı’nda görev yapmaktadır.
O gün tatildeyken apar topar Ankara’ya çağırılmış ve kendisine “Bu gece çok uçacağız, gece görüş dürbünlerinizi alın” denmiştir.
Yani o gece yapılacak darbenin emri verilmiştir.
BENİ YENİMAHALLE’DE MİT BİNASINA GÖTÜR
Binbaşı H.A. oradan çıkar çıkmaz bir taksiye atlar. MİT’in yerini bilmediği için taksiciye “Beni Yenimahalle’de MİT’in bulunduğu binaya götür” der...
Binbaşı H.A., saat tam 14.45’te MİT binasından içeri girer ve kendini tanıtır.
Kendisini önce bir şube müdürü ile meslek müdürü dinler.
Binbaşı, 2 MİT mensubuna olayı tek tek anlatır.
Apaçık bir şekilde o gece darbe hazırlığı yapılmaktadır. Binbaşı, darbe planının içinde bulunan 2 kişinin de adını verir. Binbaşıyı dinleyen MİT görevlisi kararsız kalır.
SAAT 16.00: BU BİLGİLER MİT MÜSTEŞARI’NA İLETİLİYOR
Saat tam 16.00’da MİT Müsteşarı’nın odasına gidip aldığı bilgiyi aktarır.
MİT Müsteşarı saat 16.21’de siyah telefondan, yani şifreli telefondan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’i arar ve durumu anlatır.
Bu sırada MİT’te ikinci sorgu başlamıştır.
İkinci sorguyu bizzat MİT Müsteşar Yardımcısı yapar.
İkinci sorgu devam ederken MİT Müsteşarı’nın şifreli telefonu çalar.
Arayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’dır... İkinci Başkan durumu kendisine aktarmıştır.
BİNBAŞININ ÜZERİNE SES KAYIT CİHAZI KONUYOR
Bu arada binbaşının sorgusu tamamlanır. Üzerine bir ses kayıt cihazı yerleştirilir ve karargâha gönderilir.
Ancak nedense üzerindeki ses kayıt cihazını çalıştıramaz.
Binbaşının “yalan söylemediği anlaşılır”...
Bunun üzerine saat tam 17.30’da Müsteşar, sorguyu yapan Müsteşar Yardımcısı’nı Genelkurmay’a gönderir.
Saat tam 18.00’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan kendisi de Genelkurmay’a gider. Gittiğinde Genelkurmay Başkanı, İkinci Başkan ve Kara Kuvvetleri Komutanı toplantı halindedir.
Akar, MİT Müsteşarı’na “Seni rahatlatalım, bazı tedbirler alalım” der...
SAAT 18.30’DA VERİLEN EMİRLER
Ve şu emirleri verirler:
- İkinci bir emre kadar Türk hava sahasında hiçbir askeri uçak havalanmayacaktır.
- Havada bulunanlar derhal yere inecektir.
- Tank ve birlik hareketlenmesi yasaklanacaktır.
Şimdi saate bakalım.
Saat 18.30’dur.
Yani Binbaşı H.A.’nın MİT’in kapısından girmesinden 4 saat sonra.
İşte tam o dakika Cumhurbaşkanı akıllarına gelir.
SAAT 18.30: HAKAN FİDAN ERDOĞAN’IN KORUMA MÜDÜRÜNÜ ARIYOR
Hakan Fidan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koruma müdürü Hasan Köse’yi arar ve “Beyefendi ne yapıyor” diye sorar.
O da istirahat ettiğini söyler.
Niye aradığı konusunda bilgi vermez.
Bundan sonra saat 21.00’e kadar bilinmeyen bir süre var.
O süre içinde neler olduğu hâlâ bilinmiyor.
Saat tam 21.00’de darbeciler harekete geçer.
BAŞBAKAN SİTEMKÂR BİR SESLE SORUYOR
Saat 18.30 ile 22.00 arasında geçen 3.5 saat içinde devletin üst kademesi ile hiçbir iletişim yapılmaz.
Başbakan, MİT Müsteşarı ile ancak saat 22.00 civarında konuşabilir. Müsteşar kendisine, “o gün ellerine geçen istihbaratı” anlatır.
Başbakan “Bu bilgiyi niye bana daha önce vermediniz” der...
Sesi “sitem yüklüdür...”
19 DAKİKA 39 SANİYE SONRA MİT’TEN GELEN TUHAF CEVAP
Başbakan’ın MİT Müsteşarı ile konuşmasından 10 dakika 39 saniye sonra...
Saat 22.10.39, Hande Fırat, MİT Basın Danışmanı Nuh Yılmaz’ı telefonundan arar.
Aralarında şu konuşma geçer:
- Selam Nuh ne oluyor?
“Ne demek ne oluyor?”
- Garip bir hareketlilik...
“Haberim yok.”
- İyi de asker polisin silahını almış. Güvenilir kaynaklar hareketlilik var diyor.
“Bakıp arıyorum hemen seni.”
NOT: Bu konuşma yapıldığında Binbaşı H.A.’nın MİT’e gelişinin üzerinden neredeyse 8 saat geçmiştir.
MİT’E GELEN BİNBAŞI OLAYINI KİMDEN ÖĞRENDİM
BU bilgileri, Hande Fırat’ın Doğan Kitap’tan çıkan kitabı “24 Saat: 15 Temmuz’un Kamera Arkası”nda okudum.
Çok ilginç bir kitap... O meşum geceyi, saniyesi saniyesine anlatıyor.
Bir televizyoncu olarak yaşadıklarını, WhatsApp ve telefon konuşmalarını saniyesi saniyesine veriyor.
Böylece ortaya çok çarpıcı bir belgesel çıkmış.
15 Temmuz darbesini araştıran komisyon üyelerinin altını çizerek satır satır okumalarında fayda var.
9 SAAT 39 DAKİKANIN SANİYE SANİYE KRONOLOJİSİ
BU Binbaşı H.A. hikâyesinin ayrıntılarını bu kadar bilmiyordum.
Kitabı okuyunca 15 Temmuz darbesi ile ilgili kafamdaki sorular daha da çoğaldı.
Soruları soracağım ama önce kronolojiyi tekrar özetliyorum:
- Saat 14.45: Binbaşı H.A. MİT’e geliyor.
- Saat 16.00: Binbaşının verdiği bilgiler MİT Müsteşarı’na iletiliyor.
- Saat 16.21: Bu bilgiler Genelkurmay İkinci Başkanı’na iletiliyor.
- Saat 17.30: MİT Müsteşar Yardımcısı Genelkurmay’a gider.
- Saat 18.00: MİT Müsteşarı bizzat Genelkurmay’a gider.
- Saat 18.30: Genelkurmay Başkanı uçaklara kalkmayın, tanklara çıkmayın emri verir.
- Saat 22.00: Başbakan, MİT Müsteşarı ile konuşur.
- Saat 23.02: Başbakan NTV’ye çıkar ve “Bu bir kalkışmadır” der.
- Saat 00.24: Cumhurbaşkanı CNN Türk’e çıkar.
Yani Binbaşı H.A.nın MİT’e gelişi ile Cumhurbaşkanı’nın konuşması arasında tam 9 saat 39 dakika geçmiştir.
Şimdi soruları sorabiliriz.
BUNCA BİLGİ VARKEN NİYE BU KADAR KAN DÖKÜLDÜ
- KİMDİR o gün MİT’e gelip darbeyi önceden haber veren Binbaşı H.A...
- MİT görevlileri üzerlerine düşeni yapmışlar. Olay Genelkurmay’a kadar iletilmiş.
- Ve bu çok ciddi bilgiler niye Başbakan’a zamanında iletilmedi? Cumhurbaşkanı’nın koruma müdürü arandığı halde, niye bu hayati derecede önemli bilginin Cumhurbaşkanı’na zamanında iletilip gerekli önlemi alması sağlanamadı.
Ve geliyorum en hayati, en kritik soruya:
- Elde bu kadar bilgi varken bu darbe niye önlenemedi?
Niye bu kadar insanın hayatını kaybetmesine yol açıldı?