1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin 93’üncü kuruluş yıldönümü kutlanırken, aradan geçen zaman diliminde Türkiye sosyal ve ekonomik yönden büyük ilerleme kaydetti. Bu süreçte nüfus 6 kat artarken, milli gelir dolar bazında bin 274 kat artış gösterdi. Cumhuriyetin kuruluş dönemiyle birlikte yatırım hamlesi başlatılırken, sanayileşmeye ilk etapta devlet öncülük etti. Hemen ardından özel sektör devlet desteğiyle, yatırımlarını hızlandırırken, 1980’li yıllardan itibaren uygulanan teşvik sistemiyle birlikte, yerli yabancı sermaye ortadan kalktı ve çok sayıda global şirket, yatırım için Türkiye’yi tercih etti.
Sanayileşme süreci, belirli kriz dönemlerinde kesintiye uğrasa da günümüzde, Türkiye nesnelerin interneti olarak da adlandırılan Sanayi 4.0’ı tartışır noktaya geldi. Ancak teşvik sistemini ileri teknolojili ürünlerin üretim ve ihracatını arttırmaya odaklayan Türkiye, sağlanan önemli avantajlara rağmen, toplam ihracat içinde ileri teknolojili ürünlerin payını yüzde 4’ün üzerine çıkaramadı.
Milli gelir 1.274 kat arttı
Dünya’nın Merkez Bankası, TÜİK ve Hazine verilerinden yaptığı derlemeye göre, 1923 yılında 12 milyon 475 bin olan Türkiye nüfusu, 2015 yılı sonu itibarıyla 6.3 kat artarak 78 milyon 741 bine ulaştı.
1923’te 565 milyon dolar olarak ölçülen milli gelir, 2015 yılı sonu itibarıyla bin 274 kat artarak 719 milyar 967 milyon dolara ulaştı. Milli gelir, Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün öldüğü 1938 yılında 1 milyar 496 milyon dolar seviyesindeyken, 1970 yılında 19 milyar 31 milyon dolar, askeri darbenin yaşandığı 1980’de 68 milyar 392 milyon dolar oldu. 1990’da 150 milyar doları aşan milli gelir, 2000’de 265.3 milyar dolar, 2010’da 730 milyar dolar olurken, 2013 yılında 822 milyar dolar ile en yüksek seviyesine ulaştı. 2014’te 810 milyar dolara gerileyen GSYH, 2015 sonu itibarıyla ise 719 milyar 967 milyon dolar olarak hesaplandı.
45 dolarlık kişi başı gelir 10 bin doları gördü
1923’te sadece 45 dolar olan kişi başına düşen milli gelir, 1950’de 166 dolara çıkarken, ekonominin liberalleşmeye başladığı 1980 yılında bin 539 dolara yükseldi. Kişi başına gelir, 1990 yılında 2 bin 730 dolar, 2000 yılında ise 4 bin 130 dolara yükseldi. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz milli gelirin 3 bin 20 dolara kadar inmesine sebep olurken, 2002 yılında kişi başına gelir 3 bin 492 dolar oldu.
AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılının sonundan itibaren portföy yatırımları ve doğrudan yabancı sermayedeki artış yanı sıra döviz fiyatlarının düşük seyretmesi, dış ticaret hacmine bağlı olarak ülkenin de büyümesine yol açtı. Başka bir ifade ile bu dönemde büyüme sıcak para ve dış ticarete bağlı olarak gerçekleşti. 2008 yılında ilk kez kişi başına düşen milli gelir 10 bin doları aşarken, dünyayı sarsan ekonomik krizin etkisiyle gelir 2009’da 8 bin 578 dolara geriledi. 2010’da yeniden toparlanma sürecine giren ekonomiyle birlikte milli gelir 10 bin 43 dolara yükseldi, 2015 yılında ise 9 bin 257 dolara indi.
En yüksek büyüme hızına 1960-1970 döneminde ulaşıldı
Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılından, Atatürk’ün öldüğü 1938 yılına kadar Türkiye’nin mili geliri yüzde 164.8 oranında arttı. 10’ar yıllık dilimler halinde yapılan hesaplamalara göre 1960 ile 1970 yılları arasında yüzde 92.9 büyüyen milli gelir, en yüksek artışını yüzde 259.4 ile 1970- 1980 döneminde yaşadı. AK Parti’nin iktidar olduğu 2002 yılından günümüze kadar ise milli gelir yüzde 212.3 oranında artış gösterdi. 2016 yılının ilk yarısında ise Türkiye ekonomisi yüzde 3.9 büyüdü.
Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılında sadece 51 milyon dolar olan ihracat, liberalleşme ve teşviklerle birlikte 1980 yılından itibaren ciddi artış gösterdi. İhracat 1980’de 2.9 milyar dolar iken, 2012’de 152.5 milyar dolara, 2014’te 160 milyar dolara yükseldi. 2015’te ise global talep daralmasının etkisiyle 143.8 milyar dolara geriledi. Bu süreçte Türkiye’nin ithalatı da ciddi oranda arttı. 1923’te 87 milyon dolar seviyesinde olan ithalat, 2013 yılına gelindiğinde 251 milyar dolara ulaşırken, 2015’te 207.2 milyar dolara indi.
Büyümenin bedeli cari açık ve dış borçta yükseliş
Ekonominin en kırılgan noktalarından birisi olan cari açık, 1960 yılında 50 milyon dolar olarak hesaplanırken, 2000’de 9.9 milyar dolar, 2010’da 39.3 milyar dolar, 2014’te 46 milyar dolar ve 2015’te 32.2 milyar dolar oldu.
Kurulduğu ilk yıllardan itibaren geçmiş dönemin borçlarını da ödemeye başlayan Türkiye Cumhuriyeti, istatistiklere yansıyan kendi adına ilk borçlanmasını 1932 yılında yaptı. Bu tarihte 46.5 milyon dolar olan dış borç, Atatürk’ün öldüğü 1938 yılında 146 milyon dolara çıkarken, 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla 406 milyar dolar sınırına dayandı.