MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başkanlık sistemiyle ilgili her açıklamasıyla hop oturtup hop kaldırıyor.
Bahçeli’nin her açıklamasıyla çarşı karışıyor. Bahçeli’nin bir açıklaması başkanlık umudunu güçlendiriyor, bir açıklaması umutları azaltıyor.
Bir açıklama iki kesim tarafından tam aksi yönde nasıl değerlendirilir derseniz, Bahçeli’nin, “Eğer Meclis’te evet dersek milletin huzurunda da evet deriz” sözleri üzerine yapılan yorumlara bakın.
Kimi, “Bahçeli’nin bu açıklaması ile başkanlık umudu suya gömülmüştür” diyor kimi ise “Bahçeli’nin bu sözleri bir teminattır” görüşünde.
En iyisi Bahçeli’nin mesajının muhataplarına sormaktı. Edindiğim izlenimleri paylaşmak istiyorum.
Bahçeli’nin bu açıklaması, başkanlık sistemine destek anlamında değerlendirilmiş.
“Bahçeli, tuzak kuran değil, oyun bozan bir lider. 3 Kasım 2002 seçimlerine gidilmesi, 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimindeki rolü, 15 Temmuz darbe girişimine karşı olan tutumu bunu gösteriyor.”
Başkanlık sistemiyle ilgili iki nokta söz konusu.
1- Anayasa değişikliği paketi.
2- Süreç.
Yeni edindiğim izlenimi paylaşayım. Öyle 100 maddelik bir anayasa paketi beklenmiyor. Mümkün mertebe başkanlık sistemiyle sınırlı bir paket üzerinde çalışılıyor. Hemen ifade edeyim, MHP’nin federasyon, Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmemesi gibi kırmızı çizgilerine hassasiyet gösteriliyor.
Bu arada Başbakan Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile bir görüşme yapmıştı. Başbakan bu görüşmeden çıkıp, partisinin MKYK toplantısına girdi. Orada bazı üyeler, “Bahçeli’nin açıklamasından bize bir tuzak kurulduğu kuşkusuna kapıldık. Siz öyle bir intiba edindiniz mi?” diye soruyor. Başbakan çok net bir ifade ile “Yok. Hayır” karşılığını veriyor. “Çok net konuştu” diyor. Binali Yıldırım, Bahçeli ile görüşmesinden, MHP’nin Meclis’te referanduma gidecek sayıda destek vereceği izlenimi ile ayrılıyor.
Bahçeli’nin, “Grubuma hâkimim” dediği ve “Başkanlık sistemi için seçime gidilir ama milletvekili seçimine gerek olmadığı kanaatindeyim” diye konuştuğu da söylenmişti ama benim kontrol etme imkânım olmadı.
Anayasa paketi ve oylama kadar, süreç de önemli. Netice itibarıyla hem milletvekillerinin hem de kamuoyunun ikna edilmesi gerekiyor: Bu açıdan AK Parti’nin Afyon kampında milletvekillerine başkanlık sistemi anlatılmış ancak paketin içeriğine ilişkin bilgilendirme yapılmamış. Milletvekillerinden, “AK Parti grubu olarak başkanlık sistemine ikna edilmemize gerek yok. Bize, önümüze getirilecek paket ve yürüyen sürece ilişkin bilgi verilse daha yararlı olurdu” şeklinde sitemlerini işittim. O nedenle paket kadar sürecin yönetilmesi de önemli.
Çünkü biz başkanlık sistemini ilk kez tartışmıyoruz. Ama ilk kez bu tartışmaları bir sonuca ulaştırma fırsatı yakaladık.
1980’den sonra aktif bir şekilde siyasetin tepe noktalarında yer almış olan eski Meclis Başkanı AK Parti Ankara Milletvekili Cemil Çiçek’le konuştum.
“Rahmetli Özal, 1988-89’da başkanlık sistemini gündeme getirdiğinde herkes sistemi tartışacağına Özal’ı tartıştı. Seveni lehine, sevmeyeni aleyhine konuştu. Cumhurbaşkanı olunca Demirel gündeme getirdi. Yine sistem değil, Demirel’in şahsı tartışıldı. Cumhurbaşkanımız gündeme getirdiğinde de sistemi tartışmadık. Tayyip Bey üzerinden tartışılıyor. Siyasi gevezelik yaptık. 30 yılı heba ettik.”
Cemil Bey, sadece değerlendirme yapmakla yetinmedi. Önerilerini de sıraladı.
1- Başkanlık sistemini tartışanlar biraz sistemi bilsin.
2- Mevcut sistemden bir rahatsızlık var. Diyoruz ki, biz peri kızıyız ama ortada peri kızı yok.
Muhalefet diyor ki, ben yakışıklı delikanlıyım. Ortada delikanlı yok. Herkes sistemini ortaya koysun, millet kimin peri kızı kimin yakışıklı delikanlı olduğuna karar versin.
Cemil Çiçek’in tecrübeli bir siyasetçi olarak iktidara ve muhalefete bir çağrısı var:
“Başkanlık sistemiyle ilgili metnin ortaya çıkması lazım ki, bu sistem olursa Türkiye diktatörlüğe gider diyenler şu şu maddeye göre olur desinler. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunanlar bir metin ortaya koysunlar ki, biz bu sistemin şurası aksıyor diyelim.”