Önce şu gerçeğin altını çizelim. Dolar kuru her ne kadar son dönemde hızlı bir artış
göstermişse de, bir yıl geriye gittiğimizde sanıldığı kadar bir yükselme yok. Kurdaki sıkıntı,
keskin dalgalanmalar yaşanması. Temmuz, ağustos ve eylül ayları ortalamasında dolar kuru
2.96 olmuştu. Ekim ayının bugüne kadarki döneminde oluşan ortalama ise 3.06. Biliyoruz ki
kimi günler dolarda 3.11’i de gördük.
Son bir yıla bakarak bugünkü düzeyin çok da yüksek olmadığının ortaya çıkacağını belirttik. İki
rakam verelim. Dolar geçen yılın eylülünde ortalama 3.00 düzeyinde gerçekleşmişti. Bu yılın
ocak ayındaki ortalama da 3.01 olmuştu. Geçen yılın eylülünü baz alırsak, 13 ayda yalnızca
yüzde 2 artış var. Dolayısıyla gelinen düzey bir görüşe göre çok yüksek değil, ama bu düzeye
gelinirken yaşanan iniş-çıkış çok fazla.
İşte asıl sorun da burada; dolar kurunun geldiği düzey kadar, belki ondan daha önemlisi buraya
gelinirken yaşanan iniş-çıkışlarda.
Dövizin her artışı mutlaka artı ve eksilerle ekonomiye yansıyacaktır, yansımaktadır da ve
bundan kaçış yok. Kur artışının ekonomiye zarar vermeyeceğini söylemek, mezarlıktan
geçerken ıslık çalmaya benzer. Spekülatif ya da değil, bir artış varsa bunun etkileri zaman
içinde mutlaka görülür. Özellikle yatlarda. İnanmayan açsın Merkez Bankası raporlarını
okusun!
Özel sektöre etki
Kurun ne zaman ne olacağının kestirilememesi, özellikle döviz borcu olan kuruluşlar için büyük
bir sıkıntı kaynağı. Plan yapmak zor; bu kapsamda büyük yatırımlara girişmek zor, borçlanmak
zor, ödeme yapmak da zor. Borcun ödeneceği tarihte kur çok yüksekse, daha fazla TL’ye
ihtiyacınız olacak, yapacaksınız ödemeyi, sonrasında kur düşecek... Bu çok sık rastlanan bir
durum.
Bu konuda en büyük sıkıntıyı yaşayan da kuşkusuz özel sektör. Özel sektörün borcu da öyle az
buz değil ki... Bu yıl çok büyük bir artış yok ama stok zaten önemli bir düzeyde. Özel sektörün
dış borcu ağustos sonu itibariyle 296 milyar dolar. İlk sekiz ayda yaklaşık 13 milyar dolarlık bir
artış olmuş.
296 milyar dolarlık borcun 88 milyarı kısa vadeli, 208 milyarı uzun vadeli borçlardan oluşuyor.
Yine bu tutarın, yani 296 milyarın 261 milyarı yurtdışından sağlanmış, 35 milyarı ise yurtiçindeki
yükümlülüklerle oluşmuş.
Açık pozisyon
Özel sektörün dış borcu tek başına önemli değil. Borcun yanı sıra varlık da olur, bu iki büyüklük
birbirine yakındır, buna bakarak “Sorun yok” denilebilir.
Ama varlık ve yükümlülük birbirine yakın değilse... Biz o durumdayız. Reel sektör kuruluşlarının
temmuz sonu itibariyle 106 milyar dolar döviz varlığına karşılık 308 milyar dolar yükümlülüğü
olduğunu görüyoruz. Yani, varlık-yükümlülük farkını gösteren açık pozisyon tam 201 milyar
dolar.
Açık pozisyonda geçen yılın sonuna göre oluşan fark da 13 milyar doları aşmış durumda.