Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı, rezervlerinin % 187’si oranında. Bu oranın benzer ülkelere göre daha yüksek olması, derecelendirme kuruluşlarının kararlarında etkili oldu. Oysa, serbest kur uygulaması bulunan ülkemizde, dış finansman ihtiyacı “rahatlıkla yönetilebilir” vaziyette. Ülkemiz dış piyasalara tamamıyla açık durumda. Çevremizdeki ülkelerden ve Arap ülkelerinden ülkemize çok ciddi döviz girişi var. Turizm gelirleri geçici olarak düşük seviyelerde. Özel sektörün gerekli durumlarda dış borçlarını azaltma olasılığı, yüksek ölçüde. Bu nedenlerle, derecelendirme kuruluşlarının bu riski kapsayan karar gerekçesi, gerçekçi değil.
Derecelendirme kuruluşları, Türkiye’de kurumsal yapının ve güçlülüğün azaldığına inanıyor. Kurumsal yapının zayıflaması, şeffaflığın azalması ve rekabetçi piyasa serbestisinin duraksaması anlamına geliyor. Yargı sistemimizdeki yozlaşmayı ve basın özgürlüğündeki azalmayı da buna katabiliriz. Ancak, ülkemiz bir darbe girişiminden kurtuldu ve “olağanüstü hal” devam ediyor. Derecelendirme kuruluşlarının, bu konuda biraz müsamahakâr olmaları gerekirdi. Çünkü, yaptıkları not indirimi, sıradan bir indirim olmadı; Türkiye’yi “yatırım yapılamaz” seviyeye indirdiler. Bu da kabul edilebilir bir durum değil.
Reformlarda gecikme
Büyüme görünümünün yakın geçmiş performanslara göre daha zayıf olması ve yapısal reformların gecikmesi konularında, derecelendirme kuruluşları haklı görünüyor. Ancak, bu konularda hükümetin önlemler almaya başladığı da biliniyor. Not düşürmek yerine, uyarıda bulunmak daha yerinde karar olurdu. Nitekim, Japon derecelendirme kurumu, aynı veri bazını kullanarak notumuzu değiştirmemeyi tercih etti.
Yabancı yatırım fonlarının bazıları ek bir derecelendirme yapmaya gerek görmeden, Standardard & Poor’s ve Moody’s’in notlarını esas alarak ülkelerdeki yatırımlarını, otomatik olarak azaltıp artırabiliyor. Ancak, dünyada gittikçe artan para bolluğu, kısa zaman içinde fonların az gelişmiş ülkelere doğru kayması sonucunu getirecek. Böyle bir durumla karşılaşacağını tahmin eden sıfırcı hocalar, şimdiden gelişmekte olan ülkelerin notlarını düşürerek, bu ülkelere yönelecek yatırımların yüksek getiri elde etmesine olanak tanıyor. Ne de olsa, sıfırcı hocaların gelirlerini, bu yabancı fonlar sağlıyor.
Döviz etkisi
Fitch’in de kredi notunu yatırım yapılabilir seviyesinin altına çekmesi durumunda, döviz kurları ve faiz seviyelerinde gözlenebilecek artışların, bankaların ‘sermaye yeterlik rasyoları’nı ‘bir ila bir buçuk puan’ düşürebilme olasılığı var. Bu durumda, bankaların büyümesini yavaşlatabilecek; kârlılıklarını azaltabilecek ve kredi hacmi düşebilecektir. Ancak, Merkez Bankası’nın zorunlu karşılıkları düşürerek piyasaya para vermiş olması, bu olasılığı tamamen ortadan kaldıracak bir ortam yarattı. Dolayısıyla, not indirim kararlarının olası piyasa etkisi, şimdiden en aza inmiş görünüyor.
Yarın devam edeceğim.