"İnsanın neresi ağrıyorsa canı oradadır" derler ya. Aynısı ülkeler için de geçerli. Bugünlerde canımızı en çok yakan, Irak ve Suriye. Bir diğer deyişle, DAEŞ'le mücadele ve PKK bağlantılı PYD/YPG.
Dolayısıyla gözümüz kulağımız güneyde. Oysaki hemen yanı başımızda, bizim izimizi ve birçoğumuzun kökenini taşıyan Bosna’da korkutucu şeyler oluyor. Ülke gitgide 90’ların savaş havasına bürünüyor. Ancak bizim nabzımız şu anda güneyde attığı için, olan biten gözümüzden kaçıyor.
Sırp Liderden Tahrik
Malum 1995’te savaşı bitiren Dayton Anlaşması, Bosna-Hersek’i iki devletçiğe bölmüştü. Biri Hırvat ve Boşnaklardan oluşan Bosna-Hersek Federasyonu. Diğeri de Sırplardan oluşan Sırp Cumhuriyeti.
İşte Sırp Cumhuriyeti, geçtiğimiz hafta savaş çanlarını çalan birşey yaptı: 92’de savaşı başlatan günü, “Sırp Cumhuriyeti Günü” ilan etmek üzere referanduma gitti.
Şöyle ki: Bosnalı Sırplar, 9 Ocak 1992'de kendi cumhuriyetlerini ilan etmişlerdi. Bu da 3 yıl süren, 100 bin Bosnalı’yı katleden savaşın fitilini ateşlemişti. Bosnalı Sırplar bu günü 93’ten bu yana kutluyorlar. Bununla birlikte zamanla bu güne bir de dini anlam atfettiler. Zira 9 Ocak, Ortodoks Hristiyanların bayramlarından biri.
*
2013’te ise Bosna-Hersek lideri Bakir İzzetbegoviç, 9 Ocak’ın Bosna Hersek Anayasası’na aykırı olduğunu savunarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme de geçen yıl Kasım’da, bu tarihin Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmetti. “Bosna-Hersek’i oluşturan diğer iki unsura, yani Boşnaklara ve Hırvatlara ayrımcılık yapılıyor” diyerek.
Ancak buna rağmen Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik evvelki hafta, bugünün “Sırp Cumhuriyeti Günü” olarak kutlanmaya devam edilmesi için referanduma gitti. Ve sonuçta ezici bir kabul oyu çıktı.
Dolayısıyla Dodik hem Anayasa Mahkemesi’ni çiğnedi. Hem de Dayton Anlaşması’nı ezdi geçti. Zira Dayton, Bosna’da alınan her karar için üç etnik unsurun (Boşnak, Sırp, Hırvat) onayını dayatıyor.
Kriz Tırmanıyor
Dahası, kriz gitgide daha da tırmanıyor. Bosna Hersek Başsavcısı Goran Salihoviç, referandumun ertesi günü Dodik'i “şüpheli” sıfatıyla ifade vermesi için Savcılık’a çağırdı. Dodik ise Saraybosna'ya asla gitmeyeceğini söyledi.Ve ifadesini ancak Sırp Cumhuriyeti'nin yargı kurumlarında vereceğini ilan etti.
Bunun hemen ardından da Başsavcı görevinden uzaklaştırıldı.
*
Peki bu kriz nereye varacak? Anlamak için Bosnalı gazeteci-yazar Mirnes Kovac’la konuşuyorum. Kovac, Balkanlar konusundaki yazıları ve kitaplarıyla dünyaca tanınan bir uzman. Kendisiyle geçtiğimiz yıl Saraybosna’da tanışmış, aktardığı kritik bilgileri bu köşede paylaşmıştım (23 ve 26 Mayıs 2015’te).
Kovac, bu krizin Dodik’in tutuklanmasına kadar varabileceğini söylüyor. Bunun da askeri bir çatışmayı ateşleyeceği görüşünde. “Şu anda Bosna’da herkes diken üstünde. Pazar günü yerel seçimler yapıldı. Genel seçimler ise 2 yıl sonra. Dolayısıyla zaten siyasilerin milliyetçiliğe oynadığı bir dönemdeyiz. Şimdi bu milliyetçi dalga çok tehlikeli bir hal aldı” diyor.
Dayton Değişmeli
Kovac’a göre Dayton zaten çözüm değildi. Anlaşma evet savaşı bitirdi. Ancak savaşa sebep olan unsurları korudu. Şöyle ki: Ülkeyi yöneten üç başlı “Cumhurbaşkanlığı Konseyi”, etnik ayırımı daha da pekiştiriyor. Çünkü 3 etnik gruptan seçilen birer Cumhurbaşkanı, dönüşümlü olarak değişiyor.
Kovac, “dahası, Dayton orantısız güç dağıtıyor” diyor. Geçen yıl yapılan nüfus sayımına göre Boşnaklar yüzde 50’yi biraz geçmiş. Sırplar %35, Hırvatlar ise %15 civarında. Ancak ülke yönetimi eşit olarak 3’e bölünmüş durumda. Sırp tarafı da ellerindeki bu gücü kaybetmemek için Dayton’u korumak istiyor. Boşnaklar ise değişimden yana.
*
Hatta Kovac’a göre Sırp tarafı Bosna-Hersek’i özellikle istikrarsız tutup, sonunda kendi devletini kurmak istiyor. Zaten son referandum da Dodik’in bu çabasını ortaya koyuyor. Bosnalı yazar, “Bu yüzden acilen Dayton-2 dönemine geçmek zorundayız. Ancak uluslararası camia hiç birşey yapmıyor. Dodik’i acilen durdurmazlarsa, savaş her an yeniden çıkabilir” diyor.
“Herkes Irak ve Suriye’yle meşgul. Sadece Rusya Bosna’yla ilgileniyor. Ancak o da Sırpların hamisi olarak. Moskova Balkanlarda’da da Kırım politikası güdüyor. Umarım Avrupalı liderler bunu görürler. Ve Bosna-Hersek’in üyelik sürecini hızlandırırlar”, diye yakınıyor.
Kovac sözlerini, “Bosna için arkamızda güçlü bir Türkiye desteğinin olması çok önemli” çağrısıyla bitiriyor.