Denetim, vergi, yönetim danışmanlığı, kurumsal risk ve finansal danışmanlık hizmetlerinde dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan ve Türkiye’de 30 yılıdır faaliyetlerini sürdüren Deloitte ‘Bir Futbol Kulübünde CFO Olmak’ isimli raporunu yayınladı. Deloitte Türkiye CFO Hizmetleri Lideri Cem Sezgin hazırladığı bu çalışma ile futbol kulüpleri için yeni bir sayfa açmayı hedefliyor.
Hazırlanan rapora ilişkin olarak Deloitte Türkiye CFO Hizmetleri Lideri Cem Sezgin Bugün futbol kulüplerinin ve özellikle CFO’larının oldukça zor bir tablo ile karşı karşıya olduklarını belirterek bunun temel sebeplerini şöyle sıraladı:
- Kulüplerimiz hem yurtiçinde, hem yurtdışında çok zorlu bir rekabet içerisindeler
- Aynı anda B2C ve B2B faaliyet alanlarına sahipler. Bu durum yönetsel açıdan resmi karmaşıklaştırıyor
- Ülke içinde ve global ölçekte regülasyona tabiler ancak halen kurumsal yönetime mesafeli oldukları noktalar fazlasıyla mevcut
- Kar amacı gütmeyen dernek ve hisse performansını artırmaya çalışan iştiraki bir arada barındırıyorlar
- Profesyonel ve amatör branşları aynı potada yönetmekte zorlanan yapıları mevcut
- Gelirlerde inanılmaz artış, ancak giderlerde daha da büyük artış söz konusu. Borç yükü ise çığ gibi büyüyor
- Marka değerleri tartışılmaz ancak finansal açıdan oluşan tablo, sürdürülebilirliğin sorgulanmasına sebep oluyor
- - Üçlü dengeyi (Sosyal – Sportif – Ekonomik) kurmak ve yaşatmak, hiç de kolay değil
- Kulüpler sadece futboldan gelir sağlamıyor
Sezgin’e göre futbol kulüpleri o kadar fazla alanda faaliyet gösteriyorlar ki, her biri neredeyse orta ölçekli birer holding. Örnek vermek gerekirse,
“Dört Büyükler” toplam 300’ü bulan mağaza sayısı ve milyonlarca Türk Liralık satış hacmi ile önemli bir perakende devi haline gelmiş durumda. Bu nedenle kulüp CFO’ları hem sektörel derinlik, hem de holding bakış açısı ile kapsayıcılık yetkinliğine sahip olmalılar. Bugün tişört, diş fırçası, saat vb. ürünler satan; gayrimenkul kiralayan, benzin istasyonu işleten, kendi müzesi olan, farklı yayın organlarına sahip, seyahat düzenleyen, spor okulları işleten ve daha bir dolu gelir yaratıcı faaliyet yürüten kulüpler aynı anda birden fazla alana odaklanmak durumunda.
Odaklanmak, söz konusu faaliyetler için hem kayda değer ölçüde zaman / insan kaynağı, hem finansal kaynak ayırmak anlamına geliyor. Bu nedenle kulüplerin CFO’larına / üst düzey mali işler yöneticilerine önemli sorumluluklar düşüyor.
İki önemli atasözü…
Cem Sezgin özellikle kulüplerdeki borçlanmaya dikkat çekiyor. Bugün Süper Toto Süperlig’de mücadele eden 18 takımın toplam borcu 5 milyar TL’yi aşmış durumda. Bunun %75’inden fazlasını 4 büyük kulübün borcu oluşturuyor. Gelir–gider dengesizliği devam ederken kulüplerin borç yükünün azalması da zor gözüküyor. “UEFA’nın ‘Financial Fair Play’ kriterleri olmasaydı, muhtemelen daha fazla endişe verici bir resim ile karşı karşıya olurduk” diyen Sezgin, bu finansal yükün sonucu olarak CFO’ların mesailerinin her saniyesini çözüm üretmekle geçiren profesyoneller haline geldiklerini belirtiyor ve “Borç yiğidin kamçısıdır” atasözüne bir başka atasözü ile yanıt veriyor: “Ayağını yorganına göre uzat”.
Sezgin’e göre futbolda finansal güç ve sportif başarı arasında bir korelasyon olduğu yadsınamaz. Hatta «Tavuk mu yumurtadan, yoksa yumurta mı tavuktan çıkar» tadında bir ilişki söz konusu. Bir gerçek var ki, elde edilen gelirleri doğru kullanan ve tek sezon üzerinden değil daha uzun vadeli düşüne kulüpler her iki kulvarda da birbirini besleyen bir başarı yakalayabiliyorlar. Ancak gelirleri en fazla artan kulüplerde bile giderlerin daha büyük hızda artması ve borçluluk problemi devam ediyor.
Neden finans ile futbol, CFO ile Teknik Direktör birbirlerine benzer?
Futbol ve finansın aktörlerinin oldukça benzer olduğuna dikkat çeken Sezgin, isimler farklı olsa da, roller ve işlevlerin şaşırtıcı düzeyde birbirlerine yakın olduğunu belirtiyor. Üstelik bunun hem iç hem dış aktörler için geçerli olduğunu da vurguluyor. Sezgin, “Futbolda farklı müşterilerle farklı ilişkiler kurulu. Nasıl ki finansta uzun bir iç/dış müşteri listesi mevcut, aynısı futbolda da geçerli. Futbolda kazanmak için gol atmak gerekir. Çoğunlukla gol yememenin de önemli olduğu unutulur. Zaten bu yüzden, takımda sadece bir oyuncuya topa elle müdahale hakkı verilmiyor mu? Finans dünyasında da benzer bir durum söz konusu. Düşünün CFO olarak çok başarılı bir proje finansmanı gerçekleştirmiş ve şirket için en uygun koşulları sağlamışsınız. Gol…! Durum: 1–0. Ancak, bir bakmışsınız topluca atağa geçmişken defansı sağlam tutmamışsınız ve hesapta olmayan bir vergi cezası! Hem penaltı ve kırmızı kart, hem de gol. Skor: 1–1, ama 1 kişi de eksik kalmışsınız…” diyor.
Finans ile futbol birbirlerine bu kadar benzeyince, CFO’lar ile Teknik Direktörlerin de birbirlerine benzemesinin doğal olduğunu aktaran Sezgin, “Nasıl futbolda hem gol atmak, hem yememek, hem de oyunun kontrolünü elinde tutmak önemli ise; finans dünyasında da aynı durum söz konusu. Sadece kurumun varlıklarını korumak yeterli değil, kurumun değerini yükseltmek de önemli ve bunları yaparken de tüm fonksiyonlar ile entegre olmak, dış paydaşlar ile sağlıklı – sürdürülebilir ilişkiler kurmak kritik. Her iki rolde iyi birer stratejist ve başarılı birer taktisyen olmak gerekiyor” dedi.
Oyunu iyi okumak = İşi iyi analiz etmek
“Bazen sahada işler beklediğiniz gibi gitmez. Hakem ters bir karar verir, en güvendiğiniz oyuncu düşük performans sergiler, rakip çok baskı kurar, sakatlık olur, zemin futbola müsait değildir, taraftar yeteri kadar destek vermez… Olağandışı bir nakit ihtiyacı, vergi mevzuatında bir değişiklik, kurlardaki ani bir dalgalanma, işten ayrılan kilit bir personel, yazılımların istenilen raporları üretememesi, satış ile alacaklar konusundaki bir fikir ayrılığı. İşte bu noktalarda doğru müdahaleleri, doğru zamanda yapmak zorundadır iyi bir teknik direktör. Bazı şirketler gibi kulüpler de daha uluslararası arenada mücadele ediyorlar. Avrupa Kupaları buna bir örnek. Sektörün liderleri, Şampiyonlar Ligi’nde boy gösteriyor. Nasıl Avrupa Kupalarına katılan bir takımın teknik direktörü farklı yetkinliklerle donanmış olmalıysa, yurtdışında rekabet eden bir firmanın CFO’su da aynı şekilde” diyen Sezgin’e göre, artık CFO’lar da teknik direktörler gibi medyatik. Özellikle ABD’de, halka açık ve büyük şirketlerde mikrofonlar hep CFO’lara doğrultuluyor. Birçok firmada yatırımcı ilişkilerinden de sorumlular ve sadece maç günleri değil, 365 gün sıcak bir tempo söz konusu. Peki hangisi daha makbul? CFO’luk mu; yoksa teknik direktörlük mü? Dünyanın önde gelen şirketlerinde ve kulüplerinde, düz ücretlendirmeden ziyade, her iki pozisyon için de performans bazlı bir finansal paket sunuluyor. Dünyanın en çok kazanan ilk 5 teknik direktörünün ortalama geliri yıllık 15 milyon USD. ABD’de en fazla kazanan ilk 5 CFO için bu rakam 42 milyon USD. Ancak tüm araştırmaların işaret ettiği gibi, her şey maddi kazanç değil. Büyüyen, gelişen bir firmada CFO olmak da, başarılı bir futbol takımının teknik direktörü olmak da son derece keyifli…
“Bir Futbol Kulübünde CFO Olmak” isimli rapora, bu linkten ulaşabilirsiniz.