AK Parti'de FETÖ mücadelesi
"SARI öküzü vermeyecektiniz."
Bu sözü ilk olarak Ergenekon sürecinde duymuştum. Askerlere yönelik operasyonlar derinleşince, ilk başta askerin tutumunun yanlış olduğunu düşünenler söze “Meşhur hikâyeyi bilirsiniz...” diye başlar, kendi cümleleriyle eklemeler, çıkarmalar yaptıktan sonra ağdalı bir dille tekrar anlatır, karşısındakileri inceden inceye süzdükten sonra taşı gediğine koyardı.
“Sarı öküzü vermeyecektiniz.”
Yıllar geçti, devran döndü. Bu kez aynı hikâyeyi AK Partililerin ağzından duymaya başladım... Siyasi rekabet, husumet, intikam ya da samimi duygular ile gerçek bilgiler ışığında illerde eski-yeni milletvekilleri hakkında yapılan ‘FETÖ’cü ihbarları’ nedeniyle. Ordu Belediye Başkanı Enver Yılmaz’ın tepkisi de bunu gösteriyor. Hele eski Çankırı Milletvekili İdris Şahin gözaltına alındıktan sonra... İdris Şahin’le serbest bırakıldığı gece konuştum. Siyasi rakiplerinin uydurduğu dedikoduların ötesinde bir şey sorulmadığını söyledi.
Daha işin başında olunduğu için AK Partililer, ‘Sarı Öküz’ hikâyesini farklı anlatıyor. Sürecin ilerleyen versiyonlarında nasıl anlatılır, orasını bilemem. “Sarı öküzü vermemeliyiz” diyorlar.
AK Parti kulisleri kaynıyor. Üç büyükşehir belediye başkanına, “İstifa et” denildiği, kabineden iki bakanın ayrılacağı, AK Parti içinde 48 milletvekilinin olduğu söyleniyordu. Hatta bu yönde bir beklenti oluşturulmuştu. Ankara kulislerindeki hava bu sorunun yatıştığı yönünde. Belki münferit istifalar olabilir ama özellikle iki büyükşehir belediye başkanının istifası beklenmiyor.
AK Parti içinde FETÖ’yle bağlantılı 48 milletvekili hesabı ise çok abartılı bulunuyor. Bunun üzerinden 7 Haziran’da ve 1 Kasım’da olmak üzere iki seçim geçti. Fetullah Gülen’in en güçlü olduğu zaman dershaneler savaşını başlatıp, 17-25 Aralık darbe girişiminde bulunduğu dönemdi. AK Parti’den 70-75 milletvekili istifa edecek, böylece hükümet güvenoyu alacak seviyenin altına düşecek diye beklenti içinde olanlar vardı. O zaman Gülen’in talimatına rağmen, 14-15 kişi istifa etmişti. Gülenciler istifa edecek, AK Parti hükümeti düşecek hesabı yapanlar ise hayal kırıklığına uğramıştı.
Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığı’ndan ayrıldığı gün, kulislerde iki bakanın sırada olduğu söyleniyordu. O zaman da buna çok pirim vermedim. Çünkü Efkan Ala’nın ayrılması FETÖ’yle mücadele kapsamındaki bir olay değil. Türkiye’de FETÖ’yle mücadele denilince akla gelen ilk isimlerden birisi Efkan Ala. 17-25 Aralık’ta verdiği mücadele ortada. Eğer 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’cü yapılanma polisten tasfiye edilmeseydi 15 Temmuz gecesi polis darbecilerle savaşır mıydı? Keşke poliste yapılan operasyonun yarısı TSK’da yapılabilseydi, biz 15 Temmuz’u yaşamayabilirdik. Efkan Ala’nın İçişleri Bakanlığı’ndan ayrılması kararı ‘Başbakan ile Bakanı’ arasındaki yönetim farklılığından kaynaklanan bir tasarruf olarak görünüyor. Tabii alınan ya da alınamayan birtakım kararlardan doğan üslup farkını kastediyorum.
Her zamanın kendine has bir ruhu var. Zamanın ruhunun en iyi hissedildiği yerlerden biri de siyaset. Bu zamanın ruhu, FETÖ’yle mücadele. Bu ruh, nane ruhu değil. Çok çetin mücadelelerin içinden geçerek şekillenmiş bir ruh. 7 Şubat MİT krizi, dershaneler tartışması, 17-25 Aralık ve nihayet 15 Temmuz darbe girişimi... Zamanın ruhu, FETÖ’yle mücadele yönünde işte bu süreçlerde şekillendi. FETÖ’yle ilişkili olduğu iddiasıyla onbinlerce insan kamudan ihraç edilirken, siyasette bu tür tartışmaların olmaması mümkün değil. AK Parti’de bir kesim, FETÖ’yle mücadele adı altında parti içine yönelik bir operasyon yapılacağı kaygısını taşıyor. Başbakan’ın eski bakanlarla toplantısında, FETÖ ile mücadelenin siyasi ayağının illere bırakılmaması, Ankara’da bu işle bir mahkemenin görevlendirilmesi teklifi gündeme getiriliyor.
AK Parti’de iki farklı tez çarpışıyor. FETÖ kapısından girilip AK Parti’ye operasyon yapılır, operasyonun nereye gideceği belli olmaz tezini savunanlarla, siyasette de temizlik yapılsın, FETÖ’cüler AK Parti içinde barındırılmasın diyenler karşı karşıya. Biri parti türbülansa girer diyor, diğeri siyaset FETÖ’den arınsın istiyor. Çok iyi yönetilmesi gereken kritik süreçte gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çevrildi.
Abdulkadir Selvi/Hürriyet