İşte Mert Vidinli'nin köşe yazısı...
Yaz tatili bitip şehre dönünce, birçoğumuz soluğu önce spor salonunda, ardından estetik merkezlerinde alıyor. Yazın deforme olan vücutlar toparlansın, bir silkelenip kendine gelsin değil mi? Ben de ilk olarak Dr. Mustafa Karataş'ın kapısını çalıyorum. Müdahale öncesi laflarken, konu darbe girişimine geliyor. "Hayırdır Mustafacığım, estetik işlerinde durumlar nasıl?" diye soruyorum. "Darbe girişimi sonrasında tatil yapmayı planlıyordum ancak ne olduysa randevu taleplerinde korkunç bir artış oldu. Tatil programımı iptal ettim. Nefes almaya bile vaktim yok" diye cevap veriyor.
GÜÇLÜ KADIN FİGÜRÜ
Haydaaa! 15 Temmuz'da yaşananlar; bizde güzelleşme ve toparlanma ihtiyacı mı doğurdu dersiniz? Gerçi şaşmamak gerek; darbe girişiminin ardından yeme-içme piyasası da ivme kazanmıştı. Çünkü kafayı dağıtmak isteyen, kendini sokağa atıyordu. Demek ki yaşanan o korku ve endişe, insanda gezme-tozma isteği kadar güzelleşme ve genç görünme isteği de yaratıyormuş. Ben de bir-iki doz gençlik aşısı alayım en iyisi derken, Dr. Karataş'ı biraz daha sıkıştırıp "Anlat bakayım sana gelen kadınları ve isteklerini" diyorum. Karataş anlatıyor: "Daha çok güçlü figürleri seçiyorlar; Amazon kadınlarına benzemeye çalışıyorlar. Normal hayatta Amazon kadınlarından pek hazzetmezken, stresli ve baskı altında oldukları dönemlerde daha çok onlar gibi olmak istiyorlar. Özellikle Kardashianları yakından takip ediyorlar."
Karataş; İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa'da satışı en çok artan tüketim ürününün kırmızı ruj ve ince parizyen çorap olduğunu da hatırlatıyor. Anlayacağınız; o dönem günlük hayatta kırmızı ruj sürmeyecek kadın tipi, birden bu tür makyaj malzemelerine yönelirken, bugün de kadınlar iri ve büyük dudaklara, çıkık elmacık kemiklerine sahip olmak isteyebiliyor.
Demek ki kadınlar, stresli olduklarında kendileri ile uğraşmayı daha çok seviyor. Amazon ruhunu yakalamak, daha güçlü ve genç olmak adına...