Başbakan Binali Yıldırım Ankara'da iftar programında konuştu. Başbakan Yıldırım'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Halkın içinden geldik ama iktidara gelince geldiğimiz yeri unutmadık.
Türkiye'nin içinde bulunduğu zor şartlarda AK Parti gibi bir sigortası var.
Bundan böyle bulunduğumuz bölgeden dolayı, bölgedeki sorumluluğumuzdan dolayı dostlukları arttıracağız, düşmanlıkları azaltacağız.
Dün İngiltere'de bir referandum oldu. Konusu İngiltere'nin AB'de kalacak mı, yoksa ayrılacak mı? Çok sert kampanyalar yapıldı ve hatta bir milletvekili de hayatını kaybetti.
Ne yazık ki İngiltere gibi NATO'da müttefikimiz olan bir ülkenin başbakanı, sadece referandumda "evet" oylarını arttırabilmek adına, Türkiye'yi kampanyasının merkezine koydu. Abuk sabuk laflar etti. Doğrusu bu millet olarak bizi üzdü, canımızı da sıktı ama İngiltere'nin seçmenleri onun söylediği lafların tersine karar verdi. Bir anlamda kendi iradelerini ortaya koydular, bir anlamda da Türkiye'nin sayın Cameron'un düşündüğü gibi bir millet olmadığını teyit etmiş oldular.
AB buradan çok önemli dersler çıkarması gerekiyor. İngiltere gibi birliğin çok önemli bir üyesinin neden bu noktaya geldiğini derinlemesine incelenmesi gereği ortaya çıkıyor. AB son zamanlarda kucaklayıcı ve kuşatıcı olmak yerine, duvarlarını tahkim ederek kendi içinde kapanma yolunu tercih etmiştir.
Mülteci dramında gördüğümüz manzara budur. Avrupalılar maalesef burada sınıfta kalmışlardır.
AB ile bu anlamda biz bir anlaşma yaptık. Bu anlaşmanın iki tane önemli maddesi var; biri geri kabul anlaşması, diğeri de vize muafiyetinin Haziran sonuna çekilmesi, bir diğeri de Türkiye'nin üstlendiği mülteciler nedeniyle mali yükün hafifletilmesi. Ne yazık ki Avrupa bir kez daha samimiyet sınavını geçemedi.
Avrupa Birliği, birçok yasal düzenlemeyi de yapmamıza rağmen, gün yaklaştığında yeni şartlar ortaya sürmeye başladılar. Türkiye'nin birliğinden beraberliğinden, toprak bütünlüğünden daha önemli bir şey yoktur. Hiçbir kolaylık, vize muafiyeti, asla ve asla terörle mücadele konusundaki kararlılığımızla müzakere konusu yapılamaz.
Avrupalı dostlarımız artık gerçeği görmelidir.
Türkiye büyük bedel ödedi ve terörle mücadelede de elhamdülillah ciddi bir merhale kat ettik. Bütün o ilçelerimizdeki, illerimizdeki işgalleri sona erdirdik. Biz Ramazan başından beri bölgeye gidiyoruz. Millet nefes alıyor. Tehditten, baskıdan, ölüm korkusundan kurtardınız bizi, diyor.
Kürt kardeşlerim, bölgedeki vatandaşlarım rahat olsun. Bundan sonra yeni hedeflerle artık bir daha terörü ne bölgede ne Türkiye'de gündeme gelmesini sağlayacağız.
Konuşacak çok şey var ama şunu ifade etmek isterim, Türkiye bulunduğu bölge itibariyle sadece kendi halkının meselesini takip etmek, çözüme kavuşturmak gibi bir sorumluluğu yok. Aynı zamanda aynı coğrafyayı paylaştığımız 1,5 milyar insanın da geleceği ile yakından ilgilidir.
Bunun bilincinde hareket ediyoruz ve bu şekilde komşularımızla ilişkilerimizi tamir etmek için her türlü gayreti gösteriyoruz.
14 yılda yaptıklarımız, bundan sonra yapacaklarımızın bir ispatıdır, teminatıdır. Şimdi artık meyveyi toplama zamanı geldi. 30 Haziran'da dünyanın 4. büyük köprüsünü açıyoruz. 3 yıl gibi bir sürede Körfez'i bir yakadan öbür yakaya bağlayan, dünyanın 4. büyük köprüsünü açıyoruz.
Medeniyet büyük büyük laflar etmekle olmuyor, vatandaşın özlem duyduğu hizmetleri yapmak. Eskiden bizim vatandaşımız yurt dışına gidiyordu, orada gördüklerine imrenip "benim memleketimde bunlar ne zaman oalcak" diye hayıflanıyordu.
Gezi olayları niye patladı biliyor musunuz? Biz dünyanın en büyük havalimanını yapmaya karar verdiğimizde başladı. O Gezi direnişçilerinin akılları sıra verdiği ültimatomu okudunuz. Ülkesini, milletini seven insanlar bunu söyleyebilir mi? Bunun açıkça bir komplo olduğu kısa sürede anlaşıldı ve Allah'a şükür millet vefasını gösterdi. Erdoğan çıktı "benim arkamda millet var, size boyun eğmem" dedi, 1.5 milyon insan İstanbul'da bir araya geldi. Vefa bu.