Yazdır

Bali: Bankacılık sektöründe tedbirler almalıyız

Tarih: 30 Mayıs 2016 - 14:38

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali bankacılık sektörüyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

SERAP SÜRMELİ-FINANSGUNDEM.COM

Türkiye İş Bankası’nın 2007-2008 eğitim öğretim yılı sonunda başlattığı ve ülkemizde bugüne kadar gerçekleştirilen en büyük kitap kampanyalarından biri olan “Karneni Göster Kitabını Al” kampanyasının bu yıl 9’uncusu gerçekleştiriliyor. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin ev sahipliğinde, Nobel ödüllü bilim adamı Aziz Sancar’ında da konuşmacı olarak katıldığı toplantıda Sancar, “Bilim adamlarımızı Nobel almaları için çok zorlamayın. Ben Nobel almak için 20 yıl eza çektim” dedi. Bilim adamı olmasaydınız ne olurdunuz sorusuna,” Çocuk yaşta top peşinde koşuyordum ve tek hayalim Milli takım kalecisi olmaktı. Ama hayata bir kez daha gelsem kesinlikle öğretmen olurdum” dedi.

Basın toplantısı bitiminde gazetecilerin sorularını yanıtlayan İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “2010 yılında aşağı yukarı yüzde 5. 8 ila 6 civarında bir net faiz marjımız vardı. Bugün yüzde 3,5’un altındadır. Özkaynak karlılıkları yüzde 18-19’lardaydı. Bugün yüzde 10-11 bandına geriledi” dedi.  Bali, bankacılık sektörüyle ilgili çok özel açıklamalarda bulundu.

“SİSTEMİN SAĞLIKLI OLMASI İÇİN TEDBİRLER ALMALIYIZ”

“Özelikle 2001 krizinden sonra finansal sektördeki çok yoğun reformların katkısıyla aşağı yukarı global krizde, ülkenin sağlam durması son derece fonksiyonel olan bankacılık sistemi, ondan sonraki dönemde de hızlı büyümeye geçişi beraber sağlamıştı. Bütün bankalarımız gerçekten hizmette büyük bir rekabet içerisine girdiler. Fakat bu süre içerisinde bu rekabetin sonucu olarak ve aynı zamanda da alınan bazı tedbirler, temel olarak bakıldığında bankacılık sisteminin özelikle sermaye yeterliliğini bir miktar düşürdü. Ama bu düşüş sağlıksız bir düşüş değildi. Örneğin takipteki kredilerde çok özel bir probleme düşürmemesine karşın. Normal işimiz yapmak nedeniyle kredi vererek bu noktaya geldik. Ama bu ülkenin daha çok ihtiyacı var. Büyümesi lazım. Yüzde 20’ye yakın genç işsizlik var. Bu ülke büyümek zorundadır ki istihdam yaratabilsin. Onun için de bankacılık sisteminin çalışması lazım. Bugün bankacılığın özkaynak karlılığı, mevduat faizinin altındadır. Bu şu demek, bankaların sermayedarları deseler ki biz sermayedar olmaktan vazgeçtik ve sizin bankanızda mevduat müşterisi olalım deseler 2-3 puan daha fazla getiri elde edebilecekler. Ve ne kar dağıtımı ne şu ne bu gibi de başka kısıtlara tabi olmayacaklar. Şimdi sermayedar böyle bir durumda olduğu zaman taahhüdünü korumaya devam eder mi? Ve neye göre devam etsin? Bunun karşılığını da bankaların borsada değerlenmesinden görüyoruz.
Böyle olunca bankacılık bu defa peki kendi içinden büyüyerek acaba özkaynaklarını beslemek suretiyle faaliyetini devam ettirebilir. Yeni iş yaratma kapasiteleri oluşturabilir mi diye baktığınızda da yüzde 3,5 ve altına inmiş bir net faiz marjıyla bankacılık sistemi verdiği ilave kredilerle yeni iş yapma kapasitesi yaratamıyor. Bu bankacılık sisteminin matematiğinin çalışmıyor olması demek. Bu bankacılığın ne kadar kar ettiği etmediği tartışması değil. Bankacılık sisteminin aracılık fonksiyonunu görüp görmeyeceğinin tartışması. Bakın 2010 yılında aşağı yukarı yüzde 5. 8 ila 6 civarında bir net faiz marjımız vardı. Bugün yüzde 3,5’uğun altındadır. Özkaynak karlılıkları yüzde 18-19’lardaydı. Bugün yüzde 10-11 bandına geriledi.
Ben sonuçta şunu ifade etmek istiyorum bankacılık stratejik bir sektördür. Haberleşme ve enerji kadar stratejiktir. Bu yönüyle de bankacılığın kendi fonksiyonu sağlıklı bir şekilde görmeye devam etmesi için tedbirler almalıyız. Bu bankacılığın karlılığının artırılmasından geçer.
En acil tedbir ne derseniz? Bir kere sermaye yeterlilik rasyolarını olumsuz etkileyen bize özgü farkların giderilmesi anlamındaki çalışmaların kritik olduğunu düşünüyorum. Aracılık maliyetleri anlamında bizim üzerimizdeki birçok şeyin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir örnek vermem gerekirse, kriz şartlarında ve o günün koşullarında, bir anlamda gelir yaratabilmek için bankaların da çok gelir elde ettiği düşüncesinden hareketle, şube harçları konuldu. Bu güya geçici ve o günün konjonktürel bir tedbiriydi. Ne oldu sonra. Bu kalıcı hale geldi. Daha da önemlisi. Teşvikli bölgeler var. Teşvikli bölgelerde dahi hala harç ödemeye devam ediyorsunuz. Bu istihdamla da çelişiyor. Bu iş yaratma kapasitesiyle de çelişiyor. Onun için bu anlamda tedbirler alınması lazım. Bankacılık bir anonim şirketin kar edip etmemesi olgusunu konuşmuyoruz. Toplumun herhangi bir şirketi, toplumun herhangi bir sektörü kar ettirmek gibi bir mükellefiyeti yok. Ama bankacılık gibi stratejik bir sektörün  ülkenin büyümesi, hedeflerine erişmesi, hane halkının finansmanında firmalara, ihracata, ithalata kadar boyutları var. Biz sermaye yeterlilik rasyosu en iyi düzeylerde olan bir bankayız. Ama işimizi yaparken sürekli bir kısıntı yönetmeye çalışarak iş yapmaya çalışıyoruz. Yani iş yapma enerjisi açısından bir eksiğimiz yok. Ama ciddi bir kısıt altında çalışıyoruz. Bir de finansal piyasalardaki dalgalanmaları düşündüğünüzde, örneğin dolar kuru yükseldiği anda yabancı para kredilerimizin Türk lirası karşılığı hiçbir ilave yeni bir kredi vermeseniz bile yükseliyor. Bu defa onu da koruyabilmek için emniyet marjıyla gitmeniz gerekiyor. Bunlar da kısıtlayıcı politikalar.”

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/bali-bankacilik-sektorunde-tedbirler-almaliyiz/1041707