Yazdır

Arslan: Faizle kâr payı aynı olmamalı

Tarih: 14 Mayıs 2016 - 14:09

Ziraat Katılım Genel Müdürü Osman Arslan, katılım bankalarının kâr payı oranı ile bankaların faizlerinin aynı seviyede olmasını doğru bulmuyor

Faizsiz bankacılık esasları gereği, kredi ve mevduat müşterilerine faiz yerine kâr payı uygulayan katılım bankalarına yönelik zaman zaman dile getirilen, ‘kâr payı oranları ile geleneksel bankaların faiz oranlarının aynı seviyede olması’ eleştirilerine kamunun ilk katılım bankası Ziraat Katılım’ın Genel Müdürü Osman Arslan da katıldı. Katılım bankalarının mutlaka gerçek bir yatırım veya ticari bir faaliyeti desteklemek durumunda olduklarını hatırlatan Arslan, “Dolayısıyla yatırım yapılacak projenin veya ticari aktivitenin getirisini dikkate alarak finansman oranlarını müşteri ile mutabık kalmak sureti ile belirlememiz gerekiyor, doğrusu budur” dedi. Projenin veya ticari aktivitenin getirisinin katılım bankalarının fiyatlama politikasına yön veren ana etmen olduğunu kaydeden Arslan, “Finansman yaparken zaman zaman piyasa şartlarının ortalamasına yakın bir fiyatla teklifte bulunmanız gerekebilir. Bu da doğrudur. Ama projenin getirisini değerlendirmeden, ‘diğer bankaların verdiği faiz bu’ diyerek aynı seviyede bir fiyat teklif ediyorsanız işte bu doğru değildir. Kâr payları ile faizlerin aynı seviyede denkleşmemesi lazım. Kâr payı piyasa dinamiklerine göre zaman zaman yüksek olur, zaman zaman düşük kalır. Yani fonladığınız proje çok kazandığında siz de çok, az kazandığında siz de az kazanırsınız” diye konuştu. 

PİYASA KOŞULLARI ETKİLİ 

Fiyatlama yaparken katılım bankalarının da illaki piyasa koşullarını dikkate aldıklarını kaydeden Arslan, “Biz katılım bankaları konvansiyonel bankalar gibi topladığımız mevduata vereceğimiz getiriyi önceden ilan ve taahhüt etmiyoruz. Biz önce fonu topluyoruz, sonra projeleri veya ticari aktiviteleri finanse ederek elde ettiğimiz getirileri bir havuzda toplayıp, tasarruf sahiplerine kâr payı olarak dağıtıyoruz. Dolayısıyla biz yüksek oranlarda kazanırsak yüksek, düşük oranlarda kazanırsak düşük kâr payı dağıtıyoruz. Ancak piyasada faiz oranları düşmeye başladığında katılım bankalarının önceden fonlamış olduğu proje veya ticari aktivitelerin getirileri göreceli olarak piyasa şartlarına göre yüksek kalacağından bu sefer fon sağlayıcılara dağıtılan kâr oranları mevduat bankalarının vermiş olduğu faiz oranlarının üzerinde kalabiliyor” dedi. 

KAR-ZARAR ORTAKLIĞI

Bu yönüyle katılım bankalarının proje veya ticari faaliyetlerin getirilerini esas almak sureti ile piyasadaki ticari hayatın kabul edebileceği fonlama maliyetleri ile cazibe oluşturabileceğini söyleyen Arslan, “Kâr-zarar ortaklığına dayalı bankacılığın sektörde ağırlığının artması finansman maliyetlerinin de hedeflendiği gibi daha aşağı seviyelere çekilmesine katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Katılım bankacılığının aslında kâr-zarara katılımdan geldiğini, Ziraat Katılım olarak kâr-zarar ortaklığına dayalı proje bankacılığına öncülük etmek istediklerini kaydeden Arslan şöyle devam etti: “Katılım bankalarının işlem hacminin artması, projelerde yatırımcıyla mutabık kalınan getiri oranlarında anlaşılması ve fon yatıranların da bu projelerde oluşan kâr payına razı olması kaydıyla kâr payı oranları piyasadaki tarafların kabul edeceği denge noktasına ulaşır.”

FAİZ ORANI HAKİKATEN ÇOK YÜKSEK

Türkiye’de faiz oranlarını gelişmiş ülkelerin faiz oranlarıyla kıyasladığınızda hakikaten yüksek olduğunu, bunu kimsenin inkâr edemeyeceğini kaydeden Osman Arslan şöyle konuştu: “Ülkenin istihdam oluşturması lazım, büyümesi lazım, bir şekilde paraya ulaşmanın kolaylaşması, maliyetinin düşmesi lazım bunu kimse inkar edemez. Faizlerin düşmesi için Merkez Bankası kadar, bankalar da, katılım bankaları da, tüketici finansman şirketleri de, hatta şirketler, tüketiciler ve tasarruf sahipleri  de adım atmak zorunda. Bütün ekonomik aktörler toplumsal bir faydaya doğru bir adım atarsa o zaman faizde olumlu bir ilerleme olur. Katılım bankaları olarak şu an sadece yüzde 5’lik bir payımız var. Sistemin gidişatını değiştirecek bir gücümüz olamaz. Ağırlığımız yükseldikçe etkimiz artar.” 

ZİRAATLE REKABET  DEĞİL SİNERJİ 

Mayıs ayının son günlerinde birinci yılını tamamlamaya hazırlanan Ziraat Katılım’ın 34 şubeye ulaştığını belirten Osman Arslan şunları anlattı: “11 ayı geçen bir süre içinde müşteri sayımız yaklaşık 50 bine, aktif büyüklüğümüz ise 3.5 milyar TL’ye ulaştı. Bu süre içinde nakdi ve gayri nakdi toplamda yaklaşık 5 milyar TL’lik fonlama yaptık. Bu kadar kısa sürede bu rakamlara ulaşmamızda elbette Ziraat markasının payı çok büyük. Biz Ziraat Bankası ile rekabet etmiyor, sinerji içinde çalışıyoruz. Şubemizin olmadığı yerlerde müşterilerimiz Ziraat Bankası şubelerinden hesap açılması talebinde bulunabiliyor ve para yatırma/çekme işlemlerini yapabiliyor, onlardan muhabirlik hizmeti alıyoruz, ATM’leri ortak kullanıyoruz. Yakında Ziraat Bankası’nın Almanya’daki şubelerinden de katılım hesabı açılması mümkün olacak. Ayrıca Londra ve Dubai’de de Ziraat Katılım temsilcilik ofisi ya da şubesi açacağız.”

MÜŞTERİLERİN  % 70’İ GELENEKSEL  BANKALARDAN

Ziraat Katılım’ın müşterilerinin yüzde 70’inin geleneksel bankalardan geldiği bilgisini veren Osman Arslan, “Kalan yüzde 30’u da diğer katılım bankalarından geldi. Ticari müşterilerimizin arasında ilk kez katılım bankası ile çalışanların sayısı çok fazla. Bu da var olan pastadan pay almaya değil, pastayı büyütmeye geldiğimizi gösteriyor” diye konuştu.

İKİ YENİ  ÜRÜN GELİYOR

Ziraat Katılım olarak iki yeni ürün üzerinde çalıştıklarını söyleyen Osman Arslan, “Birincisi kâr-zarar ortaklığı projelerine başlayacağız. Aslında ufak ufak başladık, önümüzdeki dönemde bunlara daha da odaklanacağız. Bir de Ziraat Bankası’nın tarıma verdiği sübvansiyonlu ürünlere benzer bir ürün üzerinde çalışıyoruz. Tarımda seçilmiş bazı ürünlerin yetiştirilmesi projelerini gerekli  yasal alt yapısı oluşturulduğunda sübvansiyonla da fonlama imkanına kavuşmuş olacağız” dedi.
HÜLYA GÜLER - HÜRRİYET

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/arslan-faizle-kar-payi-ayni-olmamali/1032979