Yazdır

Forbes: En zengin Türk

Tarih: 06 Mayıs 2016 - 11:52

Parlak zekalı bir Türk-Amerikalı milyarder, artriti iyileştireceğini, kelliğe çare bulabileceğini ve kırışıklıkları ortadan kaldırabileceğini düşünüyor. Ve yaşlanma sürecini tersine çevirmeyi hedefliyor

Google'da Osman Kibar'ın adını aratırsanız poker oynarken çekilmiş fotoğraflarını göreceksiniz. Ciddi bir oyuncu olduğundan değil -2006'da katıldığı ilk poker turnuvasını kazan­mış ve bir yıl sonra da Vegas'ta World Series of Poker tarafından düzenlenen ve 3 bin oyun­cunun katıldığı turnuvada ikinciliği yüzün­den... "Bunu anlamıyorum" dedi bir dostuna, "Sadece bu varsayımı (kazanmaya devam edip edemeyeceği) kontrol etmek için bir turnuvaya daha katılacağım." Bir turnuvada daha oynadı, kazandı ve sonra bıraktı. "Oynarken sadece senle diğer oyuncular var" diyor 45 yaşındaki Kibar, "Kartlar mevzu dışı. Ama günde 12-14 saat boyunca sadece kartlara bakmak insanın üzerinde akşamdan kalma etkisi yaratıyor."

Günlerce düzgün düşünemediği için poker oynamaktan vazgeçtiğini söyleyen Kibar, bunun yerine şu anda yüksek matematikle ilgili ders ki­tapları okuyor ve meditasyon yapıyor.

Üniversite için Türkiye'den ABD'ye göç eden ve mühendislik alanında doktorası bulunan Kibar'ın para için kağıt oynamaya ihtiyacı yok. On yıldır gizlice inşa ettiği San Diego merkezli Samumed, şu anda dünyanın biyoteknoloji alanında en değerli yeni şirketi. IKEA'mn özel yatırım şirketinin yanı sıra adı açıklanmayan yüksek servetli bireyler ve tek bir risk sermayesi şirketinden gelen yatırımlarla Samumed, 220 milyon dolarlık kaynak yarattı ve son finansman turunda şirketin değeri 6 milyar dolar olarak belirlendi. Şirket, 12 milyar dolarlık değerlemeyle 100 milyon dolar daha bulma sürecinin de yarısında. Kibar, şirketin üçte birinin sahibi; bu da net servetinin 4 milyar dolar olduğu anlamına geliyor.

Samumed muazzam miktarlarda kaynak bul­makta hiç zorlanmıyor çünkü yaşlanmayı tersine döndürecek ilaçlar icat ettiğine inanıyor. İlk ilaçları spesifik organ sistemlerini hedef alıyor. Biri kel erkeklerde yeniden saç çıkarmayı amaçlıyor. Aynı ilaç, ağarmış saçların orijinal rengine dönmesini sağlaya­bilir; kozmetik versiyonu da kırışıklıkları giderebilir. İkinci ilaç, artritli dizlerde yeniden kıkırdak oluşturmaya çalışıyor.

İnsan araştırmaları safhasındaki diğer ilaçlar da omurgada dejenere olmuş diskleri iyileştirmeyi, akciğerlerdeki yara izlerini ortadan kaldırmayı ve kanseri tedavi etmeyi amaçlıyor. Ondan sonra Samumed körlüğün temel nedenlerinden birine çare bulmayı deneyecek ve Alzheimer'ın peşine düşecek. Şirketin hastalık hastalık, semptom semptom odaklandığı şey, yaşlanan insanların hücrelerinin gelişen bir fetüsün hücreleri kadar güçlü bir şekilde rejenerasyonunu sağlamak.

Bu, heyecan verici ama aynı zamanda inanıl­maz derecede spekülatif bir şey. Şimdiye kadar ya­pılan çalışmalar ilaçların gayet güvenli olduğunu, saçların yeniden çıkmasını, ağrının hafiflemesini ve dizinde artrit bulunan insanların fonksiyon­larının iyileşmesini sağlayabileceğini gösteriyor. Ancak şunu unutmamak gerekiyor: Bu araştırma aşamasına gelen yeni ilaçların yüzde 80'i piyasaya çıkmayı başaramıyor. Ve o değerleme? Delice bir şey. Onaylanmış ilacı bulunmayan en değerli halka açık biyoteknoloji şirketinin değeri "sadece" 6 milyar dolar. Ve bu noktada biyoteknoloji ala­nındaki herkes yeni Theranos'a yatırım yapıyor olma endişesini taşıyor. Theranos, test sonuçla­rının kesinliği sorgulanmadan önce özel yatırım­cıların 9 milyar dolar değer biçtiği bir kan tahlili şirketiydi. Dolayısıyla sorulması gereken soru şu: Osman Kibar ilaçta bir gençlik pınarı mı buldu yoksa sadece dünyanın gördüğü en yetenekli po­ker oyuncularından biri mi?

Kibar İzmir'de doğdu. Kentin sıcak havası nedeniyle Kibar bugün bile soğuk havada depresyona giriyor. İlkokuldan sonra Robert Kolej'e devam etti. Robert Kolej, Samumed'in başlan­gıcıydı: Kibar, ileride baş finans yöneticisi, baş hukuk yöneticisi ve baş tıp yöneticisi olacak isimlerle burada arkadaş oldu. Sonrasında ik­liminden ötürü seçtiği Kaliforniya'ya gitti ve Pomona Koleji'nde (matematiksel ekonomi, 1991), Caltech'te (mühendislik, 1993) ve UC San Diego'da (doktora biyofotonik, 1999) eğitim gördü. Yüksek lisans yaparken 2011'de, 470 mil­yon dolara Novartis'e satılacak "Genoptix" adın­da bir biyoteknoloji şirketi kurdu. Ayrıca kablo­suz sektörü için anten üreten, sonunda bölünüp Intel ve Titan Corp.'a satılan "E-Tenna"nın kurucuları arasında yer aldı. İki şirkette de her­hangi bir idari görev üstlenmedi.

Kibar fazla bürokratik olduğunu düşündüğü için akademiden ayrıldı ve Pequot Capital'da yeni teknoloji girişimleri avcılığı yapmak üzere New York'a taşındı. Robert Kolej'deki dostları da buradaydı ve her hafta basketbol oynamak için bir araya geliyorlardı. Ama kariyerleri ilerleyince ve ailelerin de kurulmasıyla oyunlar seyrekleşti. Kibar, Pequot'taki rolünden memnun değildi; şirket en ileri, deneysel teknolojilerle gitgide daha az ilgileniyordu. "Bir sabah uyandığım ve yatırım bankacısı olmuştum" diye anlatıyor o günleri.

UÇUŞ KARTININ ARKASINA YATIRIM STRATEJİSİNİ ÇİZDİ

Bunun üzerine havanın bütün gün yatak­tan çıkmak istememesine yol açmadığı San Diego'ya geri dönmeye karar verdi. Türkiye'de havaalanında Robert Kolej'den arkadaşı Cevdet Samikoğlu'yla karşılaştı. Samikoğlu, bir süre Goldman Sachs'ta çalıştıktan sonra 3,6 milyar dolarlık güçlü koruma fonu Greywolf Capital'ın ortakları arasına girmiş bir bankacıydı.

Kibar, uçuş kartının arkasına sadece dünyayı değiştirebilecek teknolojilere odaklanmayı içeren yatırım stratejisini çizdi. O karşılaşmadan sonra Samikoğlu, Kibar'ın yeni şirketler kurma­sı için 3,5 milyon dolar bulmasına yardım etti. Bunlardan biri, Pfızer'ın kuluçka merkezinde faaliyet gösteren Wintherix'ti. Şirketi ileride Samumed'e dönüşecekti.

Ama Wintherix'in kurulmasını sağlayan Pfizer anlaşması ihtilafla sona erdi. İki yıl sonra Pfizer, Wintherix'in ilaçlarıyla devam etmemeye karar verdi ve şirketler birbirini dava etti. Wintherix, bir haftasonu Pfızer'in kuluçka merkezinden sıvıştı. Bir Wintherix çalışanı, eşyaları dışarı taşımak için binaya 130 kez girip çıktı. 2010'da verdiği şikayet dilekçesinde Pfizer, Kibar'ın gerçekleştirdiği finansman turuyla ilaç devinin Wintherix'deki hissesinin yüzde 60'dan yüzde 2,6'ya gerileme­sine yol açtığını iddia etti. Wintherix de, buna karşılık Pfizer'in kendisini ucuza kapatmak için kaynak bulmasını kasten engelleyip iflasa sürük­lemeye çalıştığını ileri sürdü.

Bu savaş sırasında Wintherix'in banka hesap bakiyesi 9 bin dolara düştü. Ama Kibar para buldu. Kayınbiraderi Credit Suisse Türkiye Genel Müdürü Uğur Bayar, 2,4 milyon dolar bulmayı başardığı dost ve aile raundunun baş yatırımcısıydı. Pfizer davasında 2012'de varılan anlaşmay­la Wintherix ilaçların telif hakkım elde etti. Ki­bar şirketin adını "Samumed" olarak değiştirdi. Bu, bahçecilik ve odun kırma gibi günlük işler sırasında meditasyon yapmak anlamına gelen bir Zen terimiydi.

Pfızer'de bir kişi bu durumdan memnundu: Söz konusu hukuk savaşı sırasında Pfızer'ın yönetim ekibinde yer alan VenBio risk sermaye­cisi Corey Goodman, Samumed'e danışmanlık yapmıştı ve şirkette küçük bir pozisyona sahipti. Dava sonuçlandıktan sonra Kibar, Samikoğlu'nu bir kez daha aradı. "Şu anda ne yapıyorsun?" diye sordu. Samikoğlu, kendi parasıyla Türkiye'de yatırım yaptığını söyledi. Kanser olan annesine bakmak için Türkiye'ye dönmüştü ama annesi vefat etmişti. "Tamam, hiçbir şey yapmıyorsun yani" dedi Kibar, "Gel bana yardım et."

Samikoğlu, Samumed'in baş finans yöneticisi oldu ve şirkete bir yatırım daha yaptı. Tedirgin olan Samikoğlu, şu anda NYU'nun önde gelen romatologları arasında yer alan Robert Kolej'den arkadaşı Yusuf Yazıcı'yı aradı ve Kibar'ın geliş­tirdiği bilimin bir anlamı olup olmadığını sordu. Samikoğlu, Yazıcı ile Kibar arasında 15 dakika­lık bir telefon görüşmesi ayarladı; görüşme bir saat sürdü. Görüşme esnasında Samikoğlu'na Yazıcı'dan bir telefon mesajı geldi: "Beni de buna dahil etmelisin. Osman Tanrı hapını bulmuş."

“BU SAÇMALIK İŞE YARASA İYİ OLUR”

Robert Kolej'den bir diğer arkadaşları, Arman Oruç, köklü hukuk firması Simpson Thacher & Bartlett'taki ortaklığını bırakıp Samumed'in baş hukuk yöneticiliğini üstlendi. San Diego'ya taşın­madan önce maaş pazarlığı yapmayı bile unuttu. Sonra baş tıp yöneticisi olarak Yazıcı aralarına katıldı. Yazıcı şirkette göreve başladığında Oruç'a eşi şöyle dedi: "Bu saçmalık işe yarasa iyi olur. Artık gerçekten sevdiğim insanları da buna bulaş­tırmaya başladın."

Kibar'ın elinde lise arkadaşlarını, hepsi ina­nılmaz derecede başarılı bu insanları hiçbir yönetim ikramiyesi olmadan yılda 300 bin dolar civarında bir maaş karşılığında kendisine katıl­maya ikna edecek ne vardı? Bu, büyük ölçüde Samumed'in baş bilim yöneticisi ve kurucuların­dan John Hood'la alakalıydı. 49 yaşındaki Hood, geliştirdiği kanser ilacı sayesinde önceki şirketi Targegen'i 635 milyon dolara Sano'ya satmıştı. Hood'un ilaç geliştirmeye dair kendine has bir bakışı var: Herkesin fazlasıyla kestirmeden git­tiğine inanıyor ve diğer şirketlerin dışarıya yaptırdığı birçok işi kendisi yapmakta ısrar ediyor. Buna ilaç kimyasının formülleştirilmesi, ilaçların laboratuvar hayvanları üzerinde denenmesi ve klinik deneylerin yapılması da dahil. Hood ve Kibar'ın peşine düştüğü hedef çok açıktı: "Ka­natsız entegrasyon yeri" anlamına gelen "Wnt" adında bir gen. Meyve sineklerinde bu geni devre dışı bıraktığınızda sineklerin kanatları asla gelişmiyor. Bu, gelişmekte olan bir fetüsün büyümesini kontrol eden bir grup genin en önemlisi -ister sinek olun, ister insan. Bu genler topluca "Wnt Yolu" olarak biliniyor. Doğru genleri harekete geçirirseniz yaşlı eti canlan­dırmanız mümkün. Bazı kanserler, pis işlerini VVnt'yi gasp ederek yapıyor dolayısıyla bunun bloke edilmesi tümörleri durdurabilir.

Wnt ilaçları geliştirmeye çalışan diğer araş­tırmacıların çoğu biyotıbbın yük beygirlerinden birini kullandı: Bu, 1973'te Hollanda'da kürtajla alınan bir fetüsten elde edilen hücre çizgisiydi. Bu fetal hücrelerin laboratuvarda kullanılması kolay ama aradan geçen onlarca yılla birlikte insanlar­daki normal hücrelerden çok farklı hale gelmiş durumdalar. Hood, Wnt ifade eden kolorektal kanser hücrelerinde ilaç hedefleri aramayı tercih etti ve bunları sağlıklı, kansersiz kalın bağırsak hücreleriyle karşılaştırdı.

Hood tam olarak ne buldu? Samumed net bir şekilde açıklamıyor. Normalde bir patent, ilacın hangi kimyasalları hedeflediğini izah eder. Ama 2013'teki Yüksek Mahkeme kararı, genlerin pa­tentinin alınamayacağını söylüyor -dava, meme kanserine yol açan bir gen varyantı için geliştirilen testle alakalıydı- ve Samumed bu kararı şirketin patent alırken bu biyokimyasal yolları gizli tuta­bileceği şeklinde yorumluyor. "Bu ticari sırrımız" diyor Kibar, "ekmek kapımız."

Bilimciler açısından bu ciddi bir sorun. "Her zaman bir değiş tokuş vardır" diyor Stanford'dan Wnt uzmanı Roel Nusse, "Her zaman normal dokuyu değil, sadece hastalığı etkileyecek bir molekül bulmak çok zor. Dengeyi ayarlamak için mekanizmanın ne olduğunu bilmeniz lazım." Kibar, bunu sadece akademisyenler ve rakiplerin önemsediğini söylüyor.

Şirket, kellik ve artrit tedavilerinde elde ettiği hayvan ve insan verilerini gösteriyor. Tüyleri alın­mış fare ve mini-domuzlarda ilaç tüylerin yeni­den büyümesini sağlıyor. Farelerin dizlerindeki bağların kıkırdağı yok edecek şekilde kesilmesini içeren artrit deneylerinde Samumed'in ilacı kıkır­dağın yeniden gelişmesini sağladı ve fareler tekrar yürüyebildi. Ama hayvan araştırmaları sürüsüne bereket... Samumed'in ücretli danışmanlarından UC Davis romatoloğu Nancy Lane, "Klinik so­nuçlara dönüşmeyen düzinelerce hayvan sonucu gördüm" diyor. Peki, insanlarda ne oluyor? Mart ayında Samumed kod adı SM04554 olan kellik ilacının Washington D.C.'deki Amerikan Dermatoloji Akademisi'nde (ADA) 300 hastada kullanılmasıyla ilgili verileri sundu. Plasebo kul­lanılanlarda saç sayısı yüzde 2,5 azaldı. Her gün kafalarına SM04554'ün yüzde 0,15'lik solüsyo­nunu sürenlerin saç sayısı yüzde 9,6 arttı. 0,25'lik solüsyonu kullananların saç sayısında yüzde 6,9'luk artış görüldü.

Veriyi gören saç kaybı uzmanları çok da şaşırmadı. Bu sonuçlar, artışın şans eseri gerçekleşmediğinden emin olmaya ya da kullananların ürünün gerçekten saçlarının yeniden çıkmasını sağladığını hissetmesine yetecek kadar büyük de­ğil. "Bence, en iyi ihtimalle bir trend sunuyorlar" diyor La Jolla, Kaliforniya'daki Scripps Bütünleyi­ci Tıp Merkezi dermatologlarından Daniel Zelac.

Cleveland Kliniği'nin saç kaybı uzmanların­dan ve ADA'nm eski başkanı Wilma Bergfeld, Samumed'in yürüttüğü saç kaybı araştırmalarına yardımcı oluyor. Bergfeld, Samumed'in ilacının Rogaine'den daha etkili olduğunu söylemek için henüz çok erken olduğuna dikkat çekiyor. Adı geçen ilaç, 1988'de büyük bir şaşaayla piyasaya sü­rülmüştü -erkekler hala kelleşiyor. Birçok erkekte Rogaine daha fazla saç kaybının önüne geçiyor ama saçların yeniden çıkmasını sağlamıyor. Do­layısıyla Samumed'in saçlı deri çözümünün daha iyi bir iş çıkarması gerekiyor.

ARTRİT VERİLERİ ÇOK DAHA ÖNEMLİ

Samumed'in değeri -bir bütün olarak tıp- açı­sından artrit verileri çok daha önemli. 27 milyondan fazla Amerikalı, eklemlerini yastıklayan kıkırdakların yıpranmasından ötürü artrit hastası. Her yıl 700 bin insan, yaş ve aktiviteden ötürü kemikleri aşındığı için dizlerine metal eklemler taktırıyor. 300 bini de yapay kalça taktırmak zo­runda kalıyor.

Samumed'in artrit ilacı SM04690'la ilgili en büyük çalışma sadece 60 hastayı kapsıyor. Samumed'e danışmanlık yapan Weill Cornell Tıp Koleji'nin tıp profesörlerinden Allan Gibofsky, sayı küçük olmasına rağmen sonuçların cazip olduğuna dikkat çekiyor: SM04690 kullanan has­talar ne kadar iyi fonksiyon gösterebildiklerine ve acılarının ne kadar azaldığına dair iki ankette de plasebo kullananlardan daha iyi sonuçlar elde etti.

Hastaların diz eklemlerinin röntgeninde kemikler arasındaki mesafenin arttığı görüldü; bu da kıkır­dağın gerçekten tekrar büyüdüğünü gösteren bir gelişme olarak yorumlanabilir.

Yine de Samumed'in kendi danışmanları bile verinin başlangıç niteliğinde olduğunu söylüyor. Samumed'in yılsonuna kadar tamamlamayı amaçladığı 445 kişilik denemeden daha fazla kanıt gelecek. Denemelerin yürütülmesine yar­dımcı olan Tucson, Arizona'daki Tucson Ortopedi Enstitüsü'nün araştırma direktörü Nebojsa Skrepnik, testler için "Henüz küçük ve olgun­laşmamış" diyor ve ekliyor: "Az sayıda hastadan oluşuyor. Evet, işin nereye gideceğine dair güçlü bir his ediniyorsunuz. Ama buradan geçerli ve bilimsel incelemeye dayanabilecek herhangi bir sonuç çıkarabilir misiniz? Muhtemelen hayır."

Mikroskop altında, Samumed, kanıtlan­mamış ve ilaç keşfindeki trendler geçerli ol­duğu takdirde büyük ihtimalle asla piyasaya çıkmayacak bir çift ilaca sahip bir şirket gibi görünüyor. Ama hiç şüphesiz yatırımcıları, şirkete baktığında çok daha muhteşem, dünyayı değiştirecek ve kar potansiyeli yüksek bir şey görüyor. "Sadece şunu söyleyebiliriz; bize başaracaklarını söyledikleri şeyi başarıyorlar" diyor Samumed'in en büyük yatırımcısı Inter IKEA Groupün özel sermaye biriminin başındaki isim olan Bjorn Konig ve ekliyor: "Sarınım her­kes için para daha önemli ama temeldeki saik, nihai hedefi bu dünyada insanların yaşamlarını iyileştirmek ve pek çok acıyı hafifletmek olan uzun vadeli bir şirket inşa etmekti."

Ama Samumed'in yatırımcıları şirketin daha şimdiden BioMarin ve Incyte kadar değerli olduğunu söylüyor. Bunlar, pazarlanabilir ürünleri bulunan ve sırasıyla 889 milyon dolar ve 753 milyon dolar yıllık satış gelirine sahip şirketler. Bir Samumed yatırımcısı olan Vickers Venture Partners'den Finian Tan, tek başına artrit ilacı­nın bu değerlemeyi haklı çıkardığını söylüyor. Draper Fisher Jurvetson ePlanet'te çalışırken Baidu'ya efsane gibi anlatılan bir erken yatırım yapan Tan, Samumed'in artrit ilacının gelmiş geçmiş en çok satan ilaç olabileceğinde ısrarlı. "Şu anda koşarken canım yanıyor" diyor ve de­vam ediyor: "Kıkırdağı bir milimetre bile büyü-tebilirseniz buna balıklama atlarım, bir yan etkisi olmadığı müddetçe. Sanırım birileri, kim olduğu fark etmez, yeniden kıkırdağın büyümesini sağ­larsa, Apple'dan daha büyük olacaktır."

Samumed'in yatırımcılarının haklı olduğu bir nokta var. Gilead Sciences'e 32 milyar dolar gelir sağlayan hepatit C ilacı Sovaldi 11 milyar dolara satıldı. Ve Samumed bundan daha büyük bir şey vaat ediyor.

Samumed'in ilaçlarına dair bazı şüpheler bile umut veriyor. Hem kellik hem artrit ilacında aynı şey söz konusu: Daha yüksek dozda daha etkili olmak yerine ilaçların maksimum faydayı sağladığı bir elverişli bölgesi var. Bu bir uyarı işareti -sonuçların sadece istatistiki bir rastlantı olduğu anlamına gelebilir. Ama aynı zamanda, Samumed'in umut ettiği gibi Wnt ilaçlarında karşılaşılan bir durum olabilir: Mükemmel bir doz var ve yola çok sert vurduğunuzda yol çalışmayı bırakıyor. Bir diğer bonus: Bu ilaçlar gayet güvenli gibi görünüyor çünkü Hood onları sürüldüğü yerde -kel bir adamın kafasında ya da artritli bir dizde- kalacak, diğer pek çok ilacın aksine vücut genelinde hareket etmeye­cek biçimde tasarladı. Ve bu ilaçlar işe yararsa, Samumed'in diğer bazı ilaçlarının da işe yarama­sı çok daha iyi bir bahis haline geliyor. Şirketin "idiyopatik pulmoner brosis" olarak bilinen akciğerlerdeki yara izleri için geliştirdiği bir tedavi var. Ve körlüğe neden olan maküler deje­nerasyon için...

Bu ilaçlar hep birlikte on milyarlarca dolarlık değerlemeyi destekleyebilir mi? Kesinlikle ama pek çok şeyin yolunda gitmesi gerekiyor. Kesin olan bir şey var: Samumed, bir Theranos değil. Adı geçen şirketin anlaşılması zor bir iş planı vardı. LabCorp ve Quest gibi teşhis devlerini teşhis amaçlı testleri ucuzlatarak böylece pazarı küçülterek yenecek bir aksatıcı, nasıl LabCorp ve Quest ile aynı değere sahip olabilirdi? Ayrıca Theranosün yaptığı aksi yöndeki bütün açık­lamalara rağmen öyle görünüyor ki şirket, test teknolojisini hazır olmadan yaygın kullanıma sundu ve hastaları riske attı.

Samumed böyle bir şey yapmıyor. İlaçları, İlaç ve Gıda İdaresi vasıtasıyla etkinlikleri ispat­landıktan sonra pazara çıkacak. Yatırımcıları bu uzun oyunu oynamak ve bir mega-hiti beklemek istiyorsa, aferin onlara. Samumed'in ilk ilaçları­nın büyük denemelerini önümüzdeki bir buçuk yıl içinde göreceğiz.

Tüm gün boyunca şirketin San Diego'daki binasında -Samumed'in 120 çalışanı, kendi laboratuvarları ve odalar dolusu fareleri var- görüş­tükten sonra Kibar ve Samikoğlu ile birlikte bir suşi restoranına gittik. Orada daha çok Samikoğ­lu konuştu, Kibar ise sessizce oturdu, kartlarına bakarak rakiplerini tartan, bahsi artırmak için fırsat kollayan bir oyuncu gibi... (MATTHEW HERPER/FORBES)

'Asfalt Osman'ın torunu Forbes'in kapağında

 

 

Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/forbes-en-zengin-turk/1031395