Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel piyasalarda yaşanan bozulmaların ekonomik ve finansal durgunluğa yol açabileceği uyarısında bulunarak, bunu önlemek için ek tedbirlere gereksinim duyulduğunu belirtti.
IMF, yayınladığı "Küresel Finansal İstikrar Raporu"nda küresel piyasalarda son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Finansal istikrara yönelik risklerin Ekim 2015'te yayınlanan son rapordan bu yana arttığı belirtilen raporda, bunda ekonomik belirsizlik ve güvensizliğin önemli rol oynadığı vurgulandı.
Raporda, buna ilaveten varlık piyasalarındaki bozulmaların, emtia fiyatlarındaki düşüşün ve Çin ekonomisindeki dönüşümden kaynaklanan olumsuzlukların da finansal şartların sıkılaşmasına ve yatırımcının risk iştahının azalmasına yol açtığı ifade edildi.
“Finansal çalkantı, güveni zedeledi”
Bu gelişmelerin küresel finansal istikrarı baltaladığı kaydedilen raporda, şu tespitlere yer verildi:
"Birçok piyasada ocak ve şubat aylarında yaşanan çalkantı fiyatları düşürerek, varlık değerlerinin, yavaş ancak istikrarlı bir iyileşmeye işaret eden makro ekonomik temellerle uyumlu düzeylerin altına gerilemesine neden oldu. Yükselen volatilite ve riskten kaçınma, ekonomik, finansal ve siyasi risklerin artışını ve politikalara yönelik güvenin azalışını yansıtmış olabilir."
Bununla birlikte, volatilitenin, Merkez Bankalarının desteği ve ABD'de açıklanan güçlü verilerle şubat sonrasında durulduğu anlatılan raporda, buna karşın güven şokunun negatif etkilerinin finansal istikrarı zedelediği kaydedildi.
"Ek tedbirler gerekiyor"
IMF, yayınladığı raporda piyasalarda yaşanan çalkantının tekrar edebileceğine vurgu yaptı.
Raporda, ayrıca finansal durgunluk durumunda finans kurumlarının bilançolarında uzun süreli bozulmalar ortaya çıkabileceğini ve bunun orta vadeli ekonomik büyümeyi de etkileyebileceği vurgulandı. IMF, böyle bir senaryoda, dünya ekonomisinin 2021 itibarıyla temel senaryoya kıyasla yüzde 3,9 daralabileceği uyarısını yaptı.
Öte yandan, raporda, politika yapıcıların büyüme ve istikrar açısından daha güçlü bir yol inşa edebilmesi halinde dünya üretiminin, 2018 itibarıyla temel senaryoya kıyasla yüzde 1,7 daha yüksek olabileceğin de altı çizildi.
Pozitif senaryo için politikaların, gelişmiş ülkelerde finansal krizin mirası olan sorunların ve gelişen ülkelerde artan kırılganlıkların üstesinden gelmesi gerektiğine işaret edilen raporda, aynı zamanda piyasalardaki likiditenin güçlendirilmesine ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.
“Türkiye’nin daha fazla rezerve ihtiyacı olabilir”
IMF raporunda, Türkiye’ye yönelik analizlere ve tavsiyelere de yer verildi.
Dış dengesizlikleri yüksek olan ülkelerin şoklara karşı kırılganlaşabileceği öngörülen raporda, Türkiye’nin rezervlerini artırması gerektiği belirtilirken, “Türkiye’nin daha fazla rezerve ihtiyacı olabilir çünkü rezervler kısa vadeli dış finansman yükümlülüklerini karşılamak için yeterli değil.” değerlendirmesi yapıldı.
Ayrıca, Türkiye’de iç talebe dayanan büyümenin ithalatı artırdığı kaydedilen raporda, bunun sermaye çıkışları olduğu bir dönemde cari açığın finansmanını zorlaştırarak, ekonomiyi şoklara maruz bırakabileceği ileri sürüldü.
Raporun başka bir bölümünde, Türkiye ve Brezilya’nın yüksek enflasyon baskılarına karşı, para biriminde oluşabilecek zayıflama nedeniyle politika açısından sınırlı alana sahip olduğu ifade edildi.